Şu kâinatta, bilhassa canlılar âleminde hiçbir şey gayesiz, vazifesiz, sistemsiz hatta rehbersiz bırakılmamıştır. Bunu parça parça ve bütün halinde müşahede etmek mümkün. Anlar beysiz, kanıncalar melikesiz bırakılmamıştır. Büyük cüsseli balıklar yavrularını dar ve girintili çıkıntılı yerlerde kontrol edip sevk etmezler. Bundan dolayı yumurtalardan yeni çıkanların başında yeni tayin edilmiş kumandancıklar vardır. Kurtlar idrarları ile av bölgelerini sınırlıyorlar. Başkasının hududuna tecavüz eden kurt diğer kurtlar tarafından cezalandırılıyor. Leyleklerde evlilik bağı çözülünceye kadar ihanet eden eş, ölüme mahkûm ediliyor Ehli atlar bile salıverilip vahşileşince beşer altışar bir araya toplanıp gruplar meydana getiriyorlar. Ne kadar başka gruplarla karıştırılmaya çalışırsa çalışılsın derhal reis, taifenisi seçip ayırıyor. Hatta bir doğum vukua gelirse yavru, tepeler aşacak hale gelinceye kadar, reisleri katiyyen kafileyi yerinden kımıldatmıyor. Bir iki hafta içinde tay kuvvetlenince harekete izin veriliyor. Bunların çoğu kendi müşahedelerimiz.
Avustralyalı bir Bayan, Sidney yakınlarında olan asker karıncalara, arkadaşları tarafından yapılan cenaze merasimini şöyle hikâye eder: “Karıncalar ikişer ikişer sıralanarak cesetlerin bulunduğu yere gelinceye kadar intizamla ağır ağır yürüdüler. İki karınca ilerledi ve arkadaşlarından birinin cesedini aldı, sonra diğer ikisi ilerledi, sonuna kadar hepsi aynı şeyi yapınca, artık karıncalar yürümeye hazırdı. Evvela bir cesedi çeken iki karınca hareket etti, sonra ikisi boş olarak yürüdü, bunları yine ceset götüren iki karınca takip etti ve sonuna kadar böyle devam etti. Sırada aşağı yukarı kırk çift kadar vardı. Artık alay yavaş yavaş ilerliyordu. Aralarında iki yüz kadar karınca bulunan intizamsız bir grup da bunları takip ediyordu. Bazan iki karınca duruyor, taşıdığı cesedi bırakıyor, arkadan boş gelen ikisi bu cesedi alıyordu. Böylece zaman zaman cesetleri birbirine devrederek deniz kenarında bir kumsala vardılar. Burada her karınca için ayrı ayrı bir mezar kazıldı. Aralarından altı veya yedi karınca kazma işine iştirak etmeden kaçmaya teşebbüs etti, bunları yakalayıp geri getirdiler, üzerlerine hücum ederek öldürdüler. Derhal tek bir mezar kazdılar ve hepsini birden içine attılar. Bunlara cenaze merasimi yapılmadı.’
Termit adını alan beyaz karıncalardan binlercesi kendi kolonilerinin yapımına katılırlar. Bu 100 metrekareden fazla yer kaplayan 3–4 metre yükseklikte oldukça kar ışık bir binadır. Bunun içinde yollar, hava kanalları, besin depoları, melike ve kurtçuklar için hususi odalar v.s, vardır. Bir seferinde daha yapı durumunda olan bir karınca tepesi (kovanı), kalın bir çelik 1ev- ha ile o şekilde ikiye bölünmüştü ki bir taraftaki termitlerin öteki taraftakilerle hiçbir irtibatı kalmamıştı. Buna rağmen yapı, devam etti ve iki taraftaki her yol, her oda büyük bir incelikle birbirine uyduruldu. Sanki her karınca öteki tat-aftaki arkadaşının nereye kadar gideceğini tamamı tamamına biliyordu. Her iki taraf birbirinin tıpa tıp aynı yapıldı. Bununla beraber teker teker karıncaların bunu bilmelerine imkân yoktu. Çünkü ı tarafın birbiriyle hiç bir teması kalmamıştı.
Araştırmalar bu işin organize merkezinin melike ile alakalı olduğunu göstermiştir. Çünkü karıncaların çelik levhanın iki tarafından bakım atölyelerini yaptıkları bir sırada bir çukur açılarak melikenin hücresine girilir, melike kaçırılıp öldürülürse, o anda bütün yapı bölgesinde iş durur. Buna rağmen melike çelik levhalar vasıtasıyla aylarca raiyyetinden (uyruklarından) uzak tutulsa bile, hücresinde hayatta olduğu müddetçe, karıncalar işlerinin başındadırlar ve herşey tam ve mükemmel olarak işlemektedir.
Ayrıca yalnız başlarına karıncalar tek tek vazifenin bütününden yalnız kendilerine düşen ufak bir kısmı bildikleri halde bu büyük yapılarındaki umum plana göre hareket etmektedirler. Yani karıncaların ayrı ayrı bilgileri, birleştirip koordine edilmektedir. Evet, karınca cemiyeti tek tek hiç bir bilgileri olmadıkları halde bir bütün olarak organizeli bir işe muvaffak olmaktadırlar. Bu misil hiçbir şekilde bir istisna değildir.
Göçmen kuşların çoğu topluca kümeler halinde bir yerden ötekine göçerler. Binlerce kilometre süren bu yolculuklarında hiçbir zaman yollarını şaşırmazlar. Onların bu yol bulma (navigasyon) kabiliyeti yalnız beraber oldukları müddetçe devam etmektedir.
Kümeden ayrılan kuşun başına ne gelir? Kuşlarla birçok tecrübeler yapmış olan ilim adamları Almanya’da yakalanıp ayaklarına bilezik takıldıktan ve ancak arkadaşlarının yola çıkmasından beş gün sonra salıverilen bir leyleğin serüvenini şöyle anlatırlar: Aradan bir müddet geçtikten sonra Hindistan da ölü olarak bulunmuştur. Hâlbuki beyaz leyleklerin hedefi Güney Afrika’dır. Bundan leyleğin yolunu ne kadar şaşırmış olduğu anlaşılır.
Bir Rus kuş uzmanı olan A. Tugarirıow, “Göçücü kuşlar yumurtladıkları yere giden yoldan nadiren uzaklaşırlar, kafileden ayrılıp yolunu şaşıran göçmen kuşların sonu fecidir.” demektedir.
Aynı şeyi böceklerde de müşahede etmek kabildir. Çekirge kümeleri umumiyetle önceden tespit edilmiş yollardan uçarlar. Kafileden ayrılan bir çekirge bir kere bu yoldan çıktı mı, çevresini bulma kabiliyetini kaybeder, O zaman hiçbir hedefi yokmuş gibi ortada kalır ve oraya buraya uçar durur. Bu çekirge, tekrar kümesi içine bırakılınca, derhal eski yol bulma kabiliyetini yeniden kazanır ve hiç durmadan ve yanılmadan kümenin uçmakta olduğu istikamette uçmağa başlar. Başka bir ifade ile cemiyet içinde hareket eden fertler, yalnız oldukları zaman sahip olmadıkları bazı bilgileri, beraber olunca elde edebiliyorlar.
Bazı uzmanlar, aynı şekilde hasse ve kabiliyetlerin balıklarda da bulunduğunu söylemişler ve bu hususta şöyle bir tecrübe yapmışlardır: Balıkları çıkış noktasını bulacakları bir labirente (dehlize) atmışlardır. Burada da küme halindeki balıkların, bu çıkış noktasını, tek tek balıklardan çok önce bulduklarını görmüşlerdir. Buna sebep içlerindeki liderlerdir.
Bu durumda, din ve fennin beraberce üstünlük ve yüceliğini kabul eden insanlar, acaba yaradılışından bu yana hiçbir zaman için asıl rehberler olan nebilerden ve onların hidayetlerinden hali kalmış olabilirler mi?
Safvet Senih