Problemler karşısında bazı insanlar şu soruyu soruyorlar: Peygamber Efendimiz problemleri nasıl çözüyordu?
Bu soruya kısaca cevap verecek olursak, “Peygamber Efendimiz, problemleri Âl-i İmran sûresinin 159. ayetinde belirtilen emirleri uygulayarak çözüyordu” diyebiliriz. Söz konusu ayet ve meali şöyle:
فَبِمَا رَحْمَةٍ مِنَ اللَّهِ لِنْتَ لَهُمْ وَلَوْ كُنْتَ فَظًّا غَلِيظَ الْقَلْبِ لَانْفَضُّوا مِنْ حَوْلِكَ فَاعْفُ عَنْهُمْ وَاسْتَغْفِرْ لَهُمْ وَشَاوِرْهُمْ فِي الْأَمْرِ فَإِذَا عَزَمْتَ فَتَوَكَّلْ عَلَى اللَّهِ إِنَّ اللَّهَ يُحِبُّ الْمُتَوَكِّلِينَ
“İnsanlara yumuşak davranman da Allah’ın merhametinin eseridir. Eğer kaba, katı yürekli biri olsaydın, insanlar senin etrafından dağılıverirlerdi. Öyleyse onların kusurlarını affet, onlar için mağfiret dile, ve işleri onlarla müşavere et! Bir kere de azmettin mi, yalnız Allah’a tevekkül et! Allah muhakkak ki Kendisine dayanıp güvenenleri sever.”
Ayetin, Uhud savaşı gibi, bir kısım insanların hataları yüzünden canların gırtlağa geldiği, büyük sarsıntıların yaşandığı, çok sayıda şehidin verildiği, korkunun etrafı sardığı ve ümitlerin bittiği bir savaşın akabinde inmesi gayet manidardır. İnsanlar nasıl düşüneceğini, ne diyeceğini, nasıl hareket edeceğini düşünüyordu. Kimileri Medine’nin yolunu tutmuştu. Kimileri bir kenara çekilmiş ümitsizce bekliyordu. Kimileri canını dişine takmış mücadele ediyordu. Kimileri de Allah Rasulüne karşı mahcubiyet yaşıyordu. Ayet panik ve sarsıntı anında nasıl bir yol takip edileceğine dair rehberlik yaptı. Allah Rasulüne hareket stratejisi belirledi.
Ayetin sunduğu çözüm yolunu beş madde halinde ele alalım:
- Yumuşak olmak/davranmak. Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem), yaşanan sarsıntı ve kayıplara rağmen sahabeye karşı yumuşak davranmıştı. Ayet, Efendimiz’in bu tavrını methederek tasdik ediyor. Yumuşak olmadığı, kaba ve sert olduğu takdirde insanları etrafında toparlayamayacağını belirtiyor. Öyleyse ailemizde, iş ortamında, yönettiğimiz müessesede vs. bir sıkıntı yaşandığında bizim de stratejik olarak ilk yapacağımız şey, yumuşak davranmak, kimseyi suçlamamak, birleştirici konuşmak ve ilgili insanları problemin çözümü için bir araya gelmelerine zemin hazırlamaktır. Bu aynı zamanda, zaman isteyen meseleleri zamana bırakmak manasına gelir. Böyle davranmak, Allah’ın rahmetinin bir tecellisi ve O’nun kalplerimize koyduğu yumuşaklığın bir neticesidir. Nitekim hadis-i şeriflerde Allah’ın yumuşak muameleyi sevdiği, güzel neticelerin halim selim ve anlayışlı hareket etmeye bağlı olduğu, yumuşak hareketin, içinde bulunduğu şeyi sevimli ve güzel hale geldiği ifade buyurulur.
- Affedici olmak. Problemin içinde bazı insanların hatası bulunabilir. Bu hataların bazıları bizzat şahsımıza karşı işlenmiş olabilir. Ayet, affetmeyi, kusurları görmezlikten gelmeyi, ayıpları örtmeyi emrediyor. Böyle bir affedicilik ahlakı sergilenemezse, tam aksine herkes birbirini suçlarsa, adeta etrafta suçlu aranırsa, insanlar bir araya gelemez, yeni bir işe motive olamazlar. Bazen suçlayıcı imalarda bulunmak bile yaralayıcı olur ve iz bırakır.
- Allah’tan af dilemek. Problem esnasında şer’î sınırlar korunamamış, bir günah işlenmiş ya da kamu hukukunu ihlal eden bir durum meydana gelmiş olabilir. Olmuş ya da olması muhtemel bütün hatalar için Allah’tan af dilemek gerekir. Bunu, mesul/rehber konumundaki kişi “Hep beraber hatalarımız için af dileyelim, Allah’ın rahmetini üzerimize çekmeye çalışalım” deyip herkesi istiğfara davet ederek yapabilir. Ayet ve hadislerin beyanına göre samimi tevbe edip takva dairesine girenleri Allah bağışlar ve onlara ummadıkları yerden çözümler sunar.
- İstişare etmek. Yumuşak davranma, affetme ve istiğfar dileme merhalelerinde kalpler artık iyice yumuşamış, hisler ve duygular yatışmıştır. Sükûnete eren insanların birleşip istişare etme vakti gelmiştir. İstişarede her şey enine boyuna konuşulabilir. Geçmişin yaralarının nasıl sarılacağı, geleceğe dair ne tür planlar yapılabileceği düşünülebilir. Bunların neticesinde bazı kararlar alınacaktır.
- Alınan kararlarda azimli olmak. İstişarede alınan kararları uygulama ayrı bir irade ister. Bunun için ayet, aldığımız kararları tereddüt etmeden uygulama konusunda bizi cesaretlendirir. Tevekkül ile Allah’a dayanmamızı, güvenmemizi ister. Eğer uygulamalarda yeni hatalar yapılırsa, tekrar istişare edilir, hatalar düzeltilerek yola devam edilir. Ve işler böylece sürer gider.
Görüldüğü üzere, sadece bir ayette problemlerin çözümü reçete gibi öz bir şekilde sunuluyor. Bu çözümü alıp uygulamak ise bizim iradelerimize kalıyor