27 Ekim 1978-Peygamber Sevgisi ve Vazife Şuuru
Konu Özeti:
- Hac görevinden sonra hemen vazifelere dönmek gerekir…
- Orda kalmak ülfet ve ünsiyet yapabilir ve günahlar iki kat yazılır…
- Peygamberimizin huzuruna gidip neler yaptığımızın tekmilini vermeli…
- Ebu Hanife’nin 40 ziyaretinde de çadırını, Ravza’dan uzağa kurması…
- İki bedevinin ravzada yakarışı…
- Osmanlı’nın hacca gidememesi…
Camiye namaz kılmak için gelip, uğrayıp, dışarıya çıktığımız gibi, zaman olarak
Ramazan-ı Şerife uğrayıp, oruç tutup ayrıldığımız gibi ve belli bir mevsimde malın bir
noktasına dokunup, gerisini bırakıp ayırdığımız gibi, erkan-ı İslamiyeden Hac vazifesini
yaparken de, belli zaman içinde, en mukaddes ve muhterem belli yerlere uğrar, misafir olarak
muvakkaten kalır ve sonra ayrılırız.
Haccın manası da budur; bir teveccüh yapma, vazifeyi ikmal ve itmam etme, sonra
dönüp yurduna gelme, orada dolduğu şeylerle burada huzur içinde aşk içinde yaşama, hakka
müteveccih bir gönülle yaşama…Orada gidip kalma değil…Hususiyle zamanımızda, hatta orada
doğsa, orada neş’et etse, orada büyüse bile buraya gelmek esastır. Burada hizmete omuz vermek
esastır. Hatta ülfet ve ünsiyet meselesi bahis mevzuu ise, günaha girmesi bahis mevzuu ise,
vazife yapar yapmaz sessizce buraya sızması, buraya kayması gerekmektedir.
Onun için ehl-i havf ve ehl-i itiyad gidip de orada uzun boylu kalmayı düşünmemişler…
Büyük basiret Hazreti Ömer, Hac vazifesi bittikten sonra, elinde kamçı halkı ikaz buyururlardı:
“Ey Şam ahalisi! Şam’’a! Ey Yemenliler Yemen’e!.Ey Türkmenler Türkmenistan’a!….”derdi. “Ayrılın buradan!” derdi. Zira ülfet olabilir, Beytullah karşınızda bir kısım taş yığınından ibaret kalabilir. O, sizin nazarınızda bu hale gelirse, yıkık gönülle orada kalmanın manası kalmamış demektir. Zira orda sevaplar iki kat olduğu gibi, günahlar da iki kattır. Kendinize hakim olamaz bir şeye inhimak ederseniz, bir günaha girerseniz, sizi batırır çünkü iki kat yazılır günahlar. Sevabın iki kat olduğu gibi…
Orada o mübarek menasik, mübarek yerler, Beytullah ve Ravza-i Tahire nazarınızda küçülür, ülfet ve ünsiyetle içinizde bir alışkanlık hasıl olursa; orada kalmanın manası kalmamış demektir, sû-i edep yapabilirsiniz. Kaldı ki ehl-i havf, ehl-i ihtiyar; eğer Beytullah, eğer Ravza-i Tahire oraya takarrub ve yaklaşma, sadece vazife çerçevesi içinde olmuş, hatta gerçek büyükler Ravz-i Tahira’ya hiçbir zaman yaklaşmamışlar.
Sohbeetin tam metni için TIKLAYINIZ