Ölüm Alnından Öptüğünde..

Yazar İsmet Macit

1980’li yılların ortalarıydı. Ortaokuldaydım. Resim öğretmeni bir kitap kapağı çalışın deyince yakın bir akrabamın hediye ettiği “Ölçü ve Yoldaki Işıklar” kitabının kapağını örnek alan bir çalışma yapmıştım. O vakit kitabın üzerinde ‘M. Abdülfettah Şahin’ yazıyordu. Aradan yıllar geçti 1990 senesinde üniversiteyi kazanınca o akrabam beni hizmet evlerine yerleştirdi. Pınar ismini verdiğimiz evde eski VHS kasetlerden Hocaefendi’yi ilk defa görüp dinlemiştim. 1991’in Ocak ayında ise Süleymaniye Vaazında ilk kez canlı dinlemiş ve hem anlattıklarından hem de camiideki neredeyse yaşıtım binlerce gencin gözyaşı ve simalarından çok etkilenmiştim. Daha sonra belli vesilelerle sohbet ve toplantılarına katıldım. (Hamdolsun)

Şubat soğuğundan sonra Hocaefendi Haziran ayında Amerika’ya hicret etti. Kaderin sapanı da beni aynı yılın temmuz ayında Avrupa’ya attı. Buradan birçok defa Hocaefendi’yi ziyarete gitme imkanımız oldu. Ömrümün en saadetli günleri ve saatlerini geçirdim.

Eserleri hele Efendimizi (sav) anlattığı “Sonsuz Nur” isimli, siyer felsefesine ayrı bir derinlik getiren eseri ömrüm boyunca başucu kitabım oldu. Rabbimi, Efendimizi (sav), dinimi, insanlığa hizmet, iyiliği organize etmenin kötülükle mücadele etmenin en büyük erdem olduğunu Hocaefendi’den öğrendim.

Sanki Asr-ı Saadetten canlı bildiriyor gibi yaptığı vaaz ve sohbetler gönlümü ve aklımı o asrın güzellikleri ile boyadı. Üstad Hazretletinin “gel seninle Asr-ı Saadete gideceğiz o Zâtı (sav) vazifesi başında ziyaret edeceğiz” sözünün ve teklifinin derinliğini Hocaefendi’den öğrendik.

Tüm insanlığın derdini yüklenmiş bir insanın gönül nağmelerindeki iniltiliyi sevdik biz.. Sevgiyi sevmeyi, nefretten nefret etmeyi hayatımızın en temel düsturu haline getirmeyi hep o öğütledi bize..

Sadece sevmek değil sevmeyi müesseseleştirme adına kötülük imparatorluğu ile nasıl mücadele edeceğimizi, onlarla mücadele ederken bile iyi kalmayı; Kur’an’ın, sünnetin, hukukun ve meşruiyetin dışına çıkmadan centilmence mücadele etmenin şeklini de o öğretti bize..

Edison ölünce lambalar sönmemiş ki Hocaefendi ölünce öğretileri bitsin. Steve Jobs ölünce bilgisayarın ekranı kapanmamış ki onun ölümü ile bu Hizmet sona ersin..

O, tüm faniler gibi dünya askerliğini tamamlayıp teskeresini alıp ebedlere yelken açtı. Bize kendi vefatında hüznümüzü Kur’an ve sünnet ölçüleriyle nasıl yaşayacağımızı da öğretip öyle yürüdü Rabbine.

Şimdilerde yürekleriniz bir kristal vazonun aldığı darbeyle paramparça olması gibi.. Toplamaya çalıştıkça daha da kanıyoruz. Yokluğu bir daha olmayacağı gerçeği cam kırıkları gibi canımızı yaksa da onun bize öğrettikleri ile ihlas ve uhuvvet düsturlarını kendimize rehber ederek Asr-ı Saadet modelli bu Hizmet’in ölçüleri ile insanlık için koşturmaya devam edeceğiz..

Ölçü ve Yoldaki Işıklarla başladığım bu yolculuğumda Rabbimin beni bu kutsi daire ve çok sevdiğim arkadaşlarımdan ayırmaması en çok tekrar ettiğim duam.

2018’de bir ziyaretinizde “bu Hizmet’i emanet bilin” deyip ağlamıştı. Bu iyilik hareketini emanet bilip ömrümüz yettiğince hizmete devam edeceğiz. Mukabele-i bil misil kaide-i zalimesini istimal etmeden; dövene elsiz, sövene dilsiz diyecek elimizden geldiğince iyi olmak iyi kalmak için mücadele edeceğiz.

Gidişiyle yüreklerimiz yangın yeri olsa da şu muvakkat ayrılığın can yakan acısını hafifletiyor şair Nüveyre’nin Hz Ömer’e verdiği teselli: Hani Hz Ömer Yermük’te şehit kardeşi için: “Saba rüzgarı her sabah Zeyd’in kokusunu getiriyor” deyip ağlarmış. Şair Nüveyre bir gün; ‘ey müminlerin halifesi benim kardeşim senin kardeşin gibi şehit olarak göçseydi ona hiç ağlamazdım’ demişti.

Hz Ömer derdi ki: “Hayatımda bana en büyük teselliyi Nüveyre vermiştir..”

Evet tesellimiz müstakim bir hayatın arkasından geride bıraktığı insanlığı sevgi ile mayalayacak Hizmet ve düsturları..
Şimdilerde bizlere en çok lazım olan halet-i ruhiye ise:

“Hz Ebubekir metaneti..”

Onlar bize yaşayarak sevdiklerimiz öldüğünde nasıl hareket edeceğimizi de öğrettiler.. Kur’an maddi manevi dertlerimize şifa değil mi? İşte Hz Ebubekir’in (ra) Efendimiz (sav) vefat ettiğinde zihinleri gönülleri şu ayeti okuyarak toparlamıştı:

“Muhammed, ancak bir resuldür. Ondan önce de resuller gelip geçti. Eğer o ölür ya da öldürülürse, siz topuklarınız üzerinde gerisin geri mi döneceksiniz. Kim topukları üzerinde gerisin geri dönerse, Allah’a hiçbir zarar veremez. Allah, şükredenleri ödüllendirecektir.” (Âl-i İmran 144)

Güle güle hocam. Dertletine kâmil manada ortak olamasak da geride bıraktığın ve üzerine titrediğin bu Hizmet sevenlerine emanet. En sık tekrar ettiğin şekliyle birlik beraberlik içinde nefislerinizi aşarak arkadaşlarınızla; senden öğrendiklerimizle son nefesimizi verene kadar koşturmak en sık yaptığımız duamız.

Daha seni toprağa vermeden dünyanın her yerinden sağanak sağanak hatimler, yasinler dualar yağıyor..

Kabrin nur, makamın cennet olsun canım Hocam…

YAZARIN TÜM YAZILARI İÇİN TIKLAYIN

Diğer Yazılar

Hizmet'e Dair Ne Varsa...

Sitemizde, tercihlerinizi ve tekrar ziyaretlerinizi hatırlayarak size en uygun deneyimi sunmak ve sitemizin trafiği analiz etmek için çerezleri ve benzeri teknolojileri kullanıyoruz. Tamam'a veya sitemizde bulunan herhangi bir içeriğe tıklayarak bu ve benzer çerezlerin/teknolojilerin kullanımını kabul etmiş olursunuz. Tamam Gizlilik Bildirimi

Privacy & Cookies Policy