Büyük bir sarsıntı yaşadık. Sarsılmadık kimse kalmadı. Herkes az ya da çok bu sarsıntıdan etkilendi, etkilenmeye de devam ediyor. Çok büyük tahribat yaptılar. Tarihte eşine az rastlanır cinsten tenkilde bulundular. Dünyaya ait bilgi, tespit ve tecrübelerimizle, yapılan tahribatın boyutlarını anlamaya çalışsak da bunu bu dünyada anlamamız mümkün görünmüyor. Zira çok farklı boyutta ve zincirleme zararlar söz konusu. Tahribatın korkunç boyutlarını esas ahirette görüp anlayacağız.
Ölenler, yaralananlar, hastalananlar, malını mülkünü kaybedenler, işinden makamından rütbesinden edilenler, eşinden evladından anne babasından ayrılmak zorunda bırakılanlar olduğu gibi bundan daha kötüsü, psikolojisi bozulanlar, benimsediği ve temsil ettiği değerlerden şüphe edenler, kadere veya insanlara küsenler, yürüdüğü yoldan uzaklaşanlar, ibadetini bırakanlar, -Allah korusun- imanını yitirenler de oldu. Allah’a olan iman ve itimadını yitirenlerin, dinden uzaklaşanların hem sayılarının az olduğunu hem de geçici hislerle böyle bir sarsıntı yaşadıklarını tahmin ediyorum. İnşallah en kısa zamanda istikamete ererler.
Bir açıdan yaşanan bu olumsuzlukları normal karşılamak gerekiyor. Çünkü peygamberler başta olmak üzere, insanlığın iyiliğine çalışan ne kadar insan ya da topluluk varsa hepsi de benzer problemleri yaşamış. Kuran’da her peygamberin insî cinnî şeytanlardan, mücrimlerden düşmanları olduğu beyan edilir. (En’am 112, Furkan 31). Peygamberlerin düşmanı olduğuna göre, peygamber yolunun temsilcilerinin de düşmanları olacaktır. Bunlar her fırsatta saldıracaklar ve umulmadık tahribatlar yapacaklardır. Hatta sadece Allah’a inanan, insanların ahiretini düşünen kişiler değil, Allah ve ahiret inancı olmadığı halde insanlığın faydası için çalışan insanlar da zaman zaman inananların yaşadığı sıkıntılara maruz kalmışlardır. Onların da düşmanları vardır.
İnsanlığın iyiliği için çalışanlara düşmanlık yapanların bu tavırlarının sebebi, kendilerine itaat edilmemesi, sözlerinin dinlenilmemesi, gittikleri yoldan gidilmemesi, görüşlerinin benimsenmemesidir. Buna mukabil iyi insanların ayrı bir yol takip etmesi, insanlara hakkı, adaleti, iyiliği, güzelliği, dürüstlüğü, mütevaziliği telkin etmeleri, hür düşünceyi yaymaları, eğitime ve aydınlanmaya önem vermeleri, iyilik yolunda organize olmaya çalışmalarıdır.
Hizmet insanlarının hiç bir kusuru olmasa bile, onların yaptığı işler, düşmanların düşmanlık yapmaları için yeterli sebeptir. Neden olmasın ki insanların içinde şeytanla ortak çalışan ve iyiliklere karşı cibilli düşmanlığı olanlar vardır. Bunlar hayatın bir imtihan olması gereği var edilmişlerdir. İşleri saldırmaktır. Enerji ve motivasyonlarını düşmanlık duygularından alırlar. Sürekli yıkıcı planlar yaparlar. En dost göründüklerinde dahi nereden vuracaklarını yakından görmek için öyle davranırlar. Oldukça sevecen davranırlar. Ve çoğu zaman bunların farkına varmak, niyetlerini sezmek mümkün olmaz. Sezmek mümkün olsa da karşı tedbir almak her zaman kolay olmaz. Neticede tarih boyunca yaşanan inanmışların kaderi tekrar eder durur.
Ne yapacağız o zaman? Mücadeleden vaz mı geçeceğiz? Elimizi işten çekecek miyiz? Ortalığı düşmanlık duygularıyla oturup kalkanlara mı bırakacağız? Onlara bayram mı yaptıracağız? Mücadeleyi bırakırsak bize dokunmazlar diye düşünüp herkes kendi dünyasında mı yaşayacak? İyilikle kötülüğün karşılıklı mücadelesinde yenildik deyip kötülüğün zaferini ilan mı edeceğiz?
Hayır bunların hiç biri değil? Sonunda göç de olsa, ölüm de olsa, işten vatandan edilme de olsa, maldan, makamdan, rütbeden mahrum bırakılma da olsa mücadeleye devam edeceğiz. Bu mücadele azmimizde örneklerimiz, motivasyon kaynaklarımız Kur’an, Sünnet ve tarihtir. Kur’an, yeryüzünde fitne kalmayıncaya kadar mücadeleye devam edin der. Düşmanla mücadeleye devam edildiğinde zafer vaadeder. Düşmanın korkacağını, dönüp kaçacağını müjdeler. Ve her şeyden önemlisi, Allah’ın, O’nun yolunda mücadele edenlerle beraber olduğunu ilan eder. Allah’ın dinine yardım edenlerin Allah’tan, meleklerden, görünmeyen ordulardan, rüzgarlardan yardım göreceğini haber verir. Yardım görmenin yolunun yardım etmekten geçtiğini hatırlatır.
Allah Resulü, bütün düşmanlıklara ve binbir zorluğa rağmen mücadelesine devam etmiştir. Sonunda başaran da O olmuştur, düşmanlar değil. Sahabe başta olmak üzere tarihte azmini inancıyla kamçılayan nice kahraman insanlar ve onların arkasında yerini alan topluluklar, sayıları az olsa bile yenilmez zannedilen düşmanları yenmiş, aşılmaz görülen devasa problemleri aşmışlardır. Neticede kazananlar, başaranlar, mutluluğa ulaşanlar, dünyaya nefes aldıranlar ve her şeyden önemlisi de ebedi hayatı kazananlar ve kazandıranlar onlar olmuştur.
Bugün yeniden bir dirilişin mücadelesini veriyoruz. Sıfırdan başlayarak değil, kaldığımız yerden devam ederek.. Elli altmış yıllık tecrübelerimizi yerli yerinde kullanarak.. Elbette acılarımız, acılı insanlarımız çok. Ancak, onlara ileride nefes aldıracak dünya, inancını azmini hizmet aşkını kaybetmemiş insanların bugünkü çalışmalarıyla kurulacaktır. Bu yüzden bugün, eli ayağı tutan, fikri, zihni işleyen, gözü kulağı yerinde olan herkesin neye gücü yetiyorsa onu yapması, hizmetlerin bir ucundan tutması gerekiyor. Ümitsizliğe yer yok.. dağınıklığa düşmeye tahammülümüz yok.. şikayetlenip durma gibi bir mazeretimiz hiç yok.. kimin elinden ne geliyorsa, küçük büyük demeden onu yapmalı. Muhakkak bu gösterilecek mini gayretler, toplanınca Allah’ın rahmetine ve kudretine bir davetiye olacak. Ve O’nun rahmeti kudreti sayesinde hiç ihtimal vermediğimiz şekilde bir toparlanma ve ilerleme yaşanacaktır.. Allah bunu inananlara tarihte çok yaşattı.. Bugün tekrar yaşatmasını, büyük bir inanç ve ümitle bekleriz! O, bekleyenleri boş çevirmez..