Kıymet bilmek için 40 yaş | Mithat Tayyar

Yazar Hizmetten

Seksen kilometre uzun yol koşucularının kırk kilometre koştuktan sonra dinlendikleri gibi, kırk yaşını biraz geçen ben, hayatın verdiği yorgunlukla şöyle bir kenara çekildim ve biraz tefekküre daldım. Ne de çabuk geçmiş zaman. Çocukluk, gençlik hayalleri ve derken olgunlukta sırta yüklenen vazifeler. Bir koşuşturmayla, işte böyle akıp gitmiş ömür.

Bundan tam on yedi yıl önceydi. İyi kalpli dostların bulunduğu bir akşam sohbetinde, Kuran’da geçen, kırk yaş duasından bahsetmiştim. Tabi o zaman gençtim, hayatın bana gülümsediği yılları yaşıyordum. Sohbette bulunanlarsa kırklı yaşlarındaydılar. Ahkâf sûresi on beşinci ayeti açıkladım onlara. Rabbimiz, kırk yaşına gelmiş bir kişinin durumunu anlatıyor. ‘KIRK YAŞ DUASI’ da denilen ayette şöyle buyuruluyor:

‘‘Biz insana, anne ve babasına güzel muamele etmesini emrettik. Zira annesi onu nice zahmetlerle karnında taşımış ve nice güçlüklerle doğurmuştur. Çocuğun anne karnında taşınması ve sütten kesilmesi otuz ay sürer. Nihayet insan, gücünü kuvvetini bulup daha sonra kırk yaşına gelince ‘‘Ya Rabbi!’’ der, ‘‘Gerek bana, gerek anneme babama lütfettiğin nimetlere şükür yoluna beni sevket. Senin razı olacağın makbul ve güzel iş yapmaya beni yönelt ve bana salih, dine bağlı, makbul nesil nasip eyle! Rabbim! Senin kapına döndüm, ben Sana teslim olanlardanım.’’ (Ahkaf 46/15)

İnsana önce anne ve babasına iyi muamele etmesinden, ardından da annesinin hamilelik sürecinde çok sıkıntılar çektiğinden bahsediyor. Dokuz ay karnında bebek taşımak, gerçekten müthiş bir fedakârlık. Ardından neredeyse iki yaşına kadar emzirme ve bakım. ‘‘Nihayet insan, gücünü kuvvetini bulup daha sonra ‘KIRK YAŞINA’ gelince…’’ diyor ayette, burada biraz durmak istiyor ve Kuran’ın üslup ve yaklaşım tarzına dikkatinizi çekmek istiyorum: ‘biraz kuvvetini bulup -biz bu yaşa on iki civarı diyelim- sonra kırk yaşına gelince’ kısmını Kuran, o kadar hızlı geçiyor ki, sanki insan, bu yaş aralığını nefes almadan bir koşuda yaşamış gibi. Ben bu kısmı anlatırken sohbette bulunan Ramazan bey, ‘‘Hocam hakikaten, sen deyince hatırladım. Zaman nasılda hızlı geçmiş. Arkadaşımla birlikte samanlıkta otururken askere gitmeye sekiz yılımız var diyorduk, şimdi askerden geleli yirmi yıl olmuş’’ dedi. Evet hızla geçen bir koşuşturma dilimi… Anne baba kıymeti tam bilinmeden, hayatı tam idrak etmeden geçen yıllar. Ve nihayet akıl başa geliyor ve kul, Allah’a dua dua yalvarıyor. Sen, beni ve anne babamı şükür yoluna sevk et, sevk et ki ayağımız kaymasın, diyor ve iradesini Allah’a teslim ediyor. Ardından da kendisine hayır dua edecek, dinine imanına sım sıkı bağlı hayırlı bir nesil istiyor.

Bu ayeti gençliğimden beri okudum ve hep böyle dua dua yalvardım. Ve şimdi, Kırk yaşını, saçımdaki beyazlarla ve ruhumdaki yorgunlukla birlikte hissederek yeniden okuyorum. Okuyorum, ama insan yaşamadan anlamıyormuş bazı şeyleri, anne babasının onun için çektiği fedakarlıkları. Yaşamak ve hissetmek, okumaktan çok başka şeylermiş. Yeri gelmişken bahsedeyim, Allah Resulü’nün hayatını da defalarca okuyup anlattık. Hele boykot dönemini, defalarca ağlaya ağlaya anlattık. Kız alıp vermeyi kesmeler, dışlanma, aç bırakılmalar ve Mekke’den sürülmeler. Haşimoğlularının başına gelmişti bütün bunlar. Ama yaşamak bambaşkaymış. Bugün aynı şey başımıza gelince bir nebze olsun anlayabildik Allah Resulü ve yanındakilerin çektiklerini. KHK’lı mısın sana kız yok. Cemaatten misin senin kızını almayız vs. Meğer bunları hakkıyla anlamak için kırk yaşına gelmek gerekiyormuş.

Hizmetten | Mithat Tayyar

Diğer Yazılar

Hizmet'e Dair Ne Varsa...

Sitemizde, tercihlerinizi ve tekrar ziyaretlerinizi hatırlayarak size en uygun deneyimi sunmak ve sitemizin trafiği analiz etmek için çerezleri ve benzeri teknolojileri kullanıyoruz. Tamam'a veya sitemizde bulunan herhangi bir içeriğe tıklayarak bu ve benzer çerezlerin/teknolojilerin kullanımını kabul etmiş olursunuz. Tamam Gizlilik Bildirimi

Privacy & Cookies Policy