Değerli dostlar, malumunuz ülkemizin din işlerinden sorumlu devlet kurumu Diyanet İşleri Başkanlığı, 15 Temmuz 2016 darbe girişiminin hemen akabinde (04/08/2016) Hizmet Hareketi aleyhine bir rapor hazırladı ve bu raporda, Hizmet Hareketini tekfire varan ağır ithamlarla suçladı.
WISE Institute hocalarından Dr. Ergün Çapan, Dr. Ali Ünsal, Hamdullah Öztürk, Dr. Mehmet Şeker ve Dr. Âdem Akıncıdan oluşan bir ekip Diyanet’in bu raporunu incelemiş. Süreyya Kitap tarafından yayımlanan bu çalışma, iktidar-din ilişkilerinin acı bir hikâyesini bütün çıplaklığıyla ortaya koymuş.
Benim kanaatim o ki, İman ve Kur’an davasına gönül vermiş bütün dostlarımız bu kitabı mutlak okumalıdır. Hazırlanan bu raporun ne kadar absürt bir çalışma olduğu, Diyanet’in bizatihi kendi yayınladığı eserler; özellikle de İslam Ansiklopedisi adlı eserde yayınlanan maddelerden yola çıkılarak yalanlanmış. Dolayısıyla bu eser, çok ciddi bir çalışma ürünü olup o gün itibariyle bu raporu yayınlayan Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez’in ve Din İşleri Yüksek kurulu üyelerinin ne derece iktidarın figüranı olduğunu göstermesi bakımından da çok önemli.
Şimdi müsaadenizle Diyanet kurumunun nasıl da iktidarın figüranı olduklarını gösteren bir örneği burada ele alıp kitabın tamamını size bırakacağım. Şimdiden keyifli okumalar.
Evet, raporu hazırlayanlar, Hocaefendi’nin tam 37 yıl önce (09.02.1979) yaptığı bir vaazdan cımbızlama metoduyla bir kesiti almışlar. Güya Hocaefendi o konuşmasında 15 Temmuz 2016 darbe girişiminin detaylarını vermişmiş! Cımbızlama yöntemiyle ele alıp, 15 Temmuz’dan haber verdiğini iddia ettikleri cümleler şöyle: “Ama sen her şeyi salıverirsen, bir yerde asker öbür yerde subay öldürülür, öbür yerde parlamentoya bomba konur öbür yerde Meclis tahrip edilir. Başka bir yerde masum halkın üzerine ateş edilir. Bütün bunların temelinde küfür ve küfran vardır. Maziyi inkâr, kendinden kaçış vardır. Zulmanilik ve maziye sövüş vardır. Veyl olsun topunun köküne!” (19799-02-09 Ze a-7.mp3,dk. 01:15:00 vd)[1]
Şimdi Diyanet raportörlerinin dile getirdikleri bu delil; tarihi konjektör, konu bütünlüğü ve muhatapları açısından bakıldığında çok net bir “cımbızlama mühendisliği” olduğu ortadadır. Zekât konulu bu vaazında Hocaefendi, Allah yolunda infak etmenin insanın kurtuluşuna vesile olmasıyla ilgili ayet ve hadislerin mesajları üzerinde durmuş ve içinde bulunulan şartlara öncelik verilmesi gerektiğini anlatmış. İçinde bulunulan şartlar ise o gün itibariyle anarşi terörünün almış başını gidiyor olmasıdır. Dolayısıyla Hocaefendi, anarşi eliyle sokaklarda pek çok insanın, polisin, askerin öldürülmesi meselesinin önüne geçilmesi gerektiğine vurgu yapmış. Gençliğin imanının terör ve anarşiye kurban edilmesi karşısında mesuliyet duygusuyla hareket etmeyenlere ve dini değerleri yaşamak isteyen gençlere zemin hazırlamayanlara “Veyl olsun!” demiş.
Şimdi cımbızlama mühendisliği olmaksızın o sohbeti aktardığımızda Diyanet raportörlerinin nasıl bir absürtlük içinde olduğunu siz de göreceksiniz. Buyrun beraber okuyalım: “Bir hamlede, bir nefhada şu Ege havzasında yüzlerce, binlerce hizmet eden müesseseler kuracak, dinine, vatanına, tarihine ve mazine sahip çıkacaksın. İşte o zaman anarşi fitnesi durur. İşte o zaman senin devletin huzura kavuşur. İşte o zaman Anadolu çocuğuna, dün babası Çanakkale’de savaşan, bugün de yine Peygamberin adının küçültülmüş şekliyle Mehmetçik diye yurdunu bekleyen Mehmetçiğin karnına kurşun sıkılmaz. Ama sen her şeyi salıverirsen, bir yerde asker, öbür yerde subay öldürülür, bir diğer yerde parlamentoya bomba konur, Meclis tahrip edilir. Başka bir yerde masum halkın üzerine ateş edilir. Bütün bunların temelinde küfür ve küfran vardır. Maziyi inkâr, kendinden kaçış vardır. Zulmanilik ve maziye sövüş vardır. Veyl olsun topunun köküne!” (Not: Yazı diline çevrilirken bazı tasarruflar yapıldı)
Gördüğünüz gibi Hocaefendi bu sohbetinde, 15 Temmuz gecesi yapılan her şeyi yıllar öncesinden haber vermek şöyle dursun, tam aksine ihtimal dairesi içinde olabilecek şeylerden bahsetmiş ve bu tür olumsuzlukların önünü almayanları de, “Veyl Olsun!” diyerek kınamıştır. Buna rağmen iktidarın güdümündeki Diyanet ‘kurşun asker’ vazifesi icra ederek ‘vur abalıya’ şeklînde bir rapor hazırlamıştır.
Ancak, Hazreti Bediüzzaman’ın Muhakematta geçen, ‘Bir dane-i hakikat bir harman hayalâta müreccahtır’ vecizesinde olduğu gibi elbet bir gün işin aslı ortaya çıkacaktır. Zira hiçbir hakikatin üzeri ilelebet gizlenemez. İşte o gün, Diyanet’in yapmış olduğu bu cımbızlama mühendisliğini fark eden nesiller, “İşin doğrusu bu kadarına da pes” diyeceklerdir.
[1] Diyanet İşleri Başkanlığı Raporu, s. 131
YAZARIN TÜM YAZILARI İÇİN TIKLAYIN