İhtiyat

Yazar Egeli

İhtiyat, bir iş ve bir hamlede zarar ihtimallerine karşı ve maruz kalınan musibetler neticesinde âh u vâha düşmemek için ehemmiyetli bir davranıştır. Sebeplere tevessülde gerekli hazırlığı yapamamış nice müteşebbis vardır ki, neticede ya dizini döver veya kadere taş atar. Evet, onlar, önce tedbirde kusur ederler, sonra da kaderi tenkitle ikinci hataya düşerler.

Bir hamle ve teşebbüste hedef alınan netice ne kadar büyükse, o uğurda gerekli görülen tedbirlere riayet de o nispette ehemmiyetlidir. Binâenaleyh, bir şahıs, üzerine aldığı mükellefiyetin büyüklüğü ölçüsünde, fayda ve zararları da hesap ederek ona göre işini düzene koymazsa, o, ya teşebbüs ettiği şeylerde gayriciddî bir maceracı veya safderûn bir ahmaktır. Böyle ahmakların hamlesi, atâletlerinden daha zararlıdır.

Bir insanın umduklarını elde etmesinde tedbir ve ihtiyat büyük bir sermayedir. Bu hususta gösterilecek küçük bir gevşeklik veya ihmal ise, neticede suçlamalara sebebiyet verecek büyük hatalardandır. Akıllı insan, meydana gelmesi muhtemel mazarratlar daha ortaya çıkmadan, onları bertaraf etmek için çareler bulup, yerli yerine yerleştiren insandır. Evet, atalarımızın da dediği gibi, “Hırsız seni çarpmadan, mutlaka sen hırsızı yakalamalısın.” ki, hırsız ve kaderi suçlama arasında gidip gelmeyesin.

İnsan, her işi bir ön plân ve tedbirle ele almalıdır. Netice itibarıyla da maddî-mânevî bir fayda ve fazilet vadetmeyen şeylerden kat’iyen sakınmalıdır. Böyle bir ilk tedbirle ele alınmayan her teşebbüs bir abestir ve abesle iştigal ise, o kimsenin aklının noksanlığına ve çocukluğunu yaşamasına delâlet eder.

Bir şahıs, kendi kadir ve kıymetini, çetin imtihanlar ve nâmüsait şartlar karşısında elde edeceği muvaffakiyetlerle ispat eder ve ortaya kor. Böyle ağır şartlar altında verilen hizmetteki muvaffakiyet ise, her şeyden önce sağlam bir plân ve o plâna göre hareket etmeye vâbestedir. Buna göre, bir ferdin kadir ve kıymeti onun muvaffakiyetleriyle, muvaffakiyetleri ise, teşebbüslerinden evvel alacağı kararlarla mebsûten mütenâsip (doğru orantılı)tir.

İhtiyatlı olma, korkup geriye durmaktan tamamen farklı olduğu gibi, tedbirsizce davranışların da, cesaret ve yiğitlikle hiçbir alâkası yoktur. Vâkıa, birinci şıkta ifrata varıldığı takdirde bir kısım zararların gelmesi bahis mevzuu olabilir; ama bunlar, kat’iyen mevziîdir ve çaresi bulunabilecek zararlardandır. Tedbirsizliği kahramanlık sayanların ulu orta hareketleri ve Donkişotça davranışları ise, her zaman tehlikeli ve rizikoludur.

Her kötü haslet gibi, sırf bir aldatmaca olan kitle ruh haletiyle yine kitle avına çıkmak, Batının bize armağan ettiği şeylerdendir. Bu sakat ve nesebi gayrisahih düşünceyi benimseyenlere göre, bir yumurtanın başında bir sürü “gak gak gıdak” normal görülse de, bize göre her millî mesele, bir mercan sabrı ve sessizliği içinde, en kuytu yerlerde ve mercan kuluçkalarının ızdıraplı, fakat gürültüsüz hallerine uygun bir çizgide cereyan etmelidir.

İnsanın Hak katındaki yüceliği, himmetinin yüceliğiyle ölçülür. Himmet yüceliğinin en açık emâresi ise, insanın, başkalarının mutluluğu adına şahsî haz ve zevklerinden fedakârlıkta bulunmasıdır. Bir insan için, bilmem ki, toplumun selâmeti uğruna kendi haysiyet ve şerefini ayaklar altına almak; hatta kükremesi gerekli olduğu yerlerde dahi öfkesini yutarak dayanmasını bilmek ve şahsî saadetinin bahis mevzuu olduğu her yerde isteklerine hacir koymaktan daha büyük bir fedakârlık tasavvur edilebilir mi?

Fatih orduların bütün muvaffakiyetlerini atılganlığında görüp de, erkân-ı harpçe plânlara ehemmiyet atfedilmemesi nasıl bir akılsızlık ise, bütün muvaffakiyetleri âmiyâne cesaretlere bağlayıp, tedbire değer vermemek de öyle bir hamâkattır.

Teşebbüsler gibi tedbirler de, Hakk’ın inayetine arz edilmiş birer davetiye ve aynı zamanda, bir hakikatin iki yüzünden ibarettir. Bunların birinde meydana gelecek kusur, çok defa inayetin kesilmesine ve dolayısıyla da muvaffakiyetsizliğe sebebiyet verebilir. Arızasız yol ve yürüyüş ise, her lâhza basiret üzere olmakla kâbildir. Ne mutlu bunu idrak edenlere..!

Sızıntı, Eylül 1982, Cilt 4, Sayı 44 M.Fethullah Gülen

Diğer Yazılar

“Aç açabildiğin kadar sineni ummanlar gibi olsun. Kalmasın alaka duymadığın ve el uzatmadığın bir mahzun gönül”

 

M.Fethullah Gülen

Bu Sesi Herkes Duysun Diyorsanız

Destek Olun, Hizmet Olsun!

PATREON üzerinden sitemize bağışta bulanabilirsiniz.

© Telif Hakkı 2023, Tüm Hakları Saklıdır  |  @hizmetten.com 

Hizmet'e Dair Ne Varsa...

Sitemizde, tercihlerinizi ve tekrar ziyaretlerinizi hatırlayarak size en uygun deneyimi sunmak ve sitemizin trafiği analiz etmek için çerezleri ve benzeri teknolojileri kullanıyoruz. Tamam'a veya sitemizde bulunan herhangi bir içeriğe tıklayarak bu ve benzer çerezlerin/teknolojilerin kullanımını kabul etmiş olursunuz. Tamam Gizlilik Bildirimi

Privacy & Cookies Policy