“İbadet eden insanın psikolojisi bozulmaz.”
“İnançlı insan depresyona girmez.”
“Dua eden, tevekkül eden adam kaygılanmaz”
Yukarıdaki cümleleri daha da çoğaltabiliriz. Bunlar ya da benzer cümleleri hemen hepimiz duymuş veya birilerine bu cümleleri kurmuş olabiliriz. Peki durum gerçekten de böyle mi? İbadet eden, namaz kılan, dua eden insanın ruh sağlığı/psikolojisi gerçekten de bozulmaz mı?
Yapılan araştırmalar göstermektedir ki; ibadet etmenin ruh sağlığı üzerinde olumlu bir etkisi vardır. Araştırmalarda aşağıdaki bazı sonuçlara varılmıştır:
- “…dini hayatı ve ibadetleriyle umut tazeleyen, hayatın anlamını yakalayan bu gençler, şiddetli sıkıntı, kaygı, öfke duygularını, büyük olumsuz düşünce değişimlerini daha az yaşamakta, ruh sağlığı açısından hayatın belki de en zor dönemi sayılan gençlik yıllarını daha az sıkıntılarla aşmaktadırlar denilebilir.”[1]
- “…ergenlerin ruh sağlığında dinî pratiklerin psikolojik açıdan önemli bir etkisi vardır. Dua-ibadet ve ruh sağlığı ilişkisi özellikle bazı değişkenler açısından oldukça anlamlı sonuçlar ortaya koymaktadır.”[2]
- “Batıda yapılan araştırma sonuçlarının bir özetini verecek olursak şöyledir: dindarlık ile yaşam doyumu ve mutluluk arasındaki ilişkiyi araştıran toplam 100 araştırma içerisinden 79’unda dini inancın daha yüksek bir yaşam memnuniyetine, büyük bir mutluluğa ve belirgin olarak ahlaki kanaat sahibi olmaya eşlik ettiği tespit edilmiştir. Ruh sağlığına gösterge olarak ümit, iyimserlik ve yaşamın anlamı gibi faktörlerin seçildiği 14 araştırmadan 12’sinde dindarlık ile olumlu ilişki bulunmuş, 2 tane araştırmada ise ilişki tespit edilememiştir. Din ve depresyon arasındaki ilişkinin araştırıldığı 101 araştırmada ise, dindar olan bireylerin dindar olmayan bireylere göre üçte iki oranında daha az depresif semptom gösterdikleri tespit edilmiştir. Benzer sonuçların, intihar düşüncesi, aksiyete, uyuşturucu ve alkol bağımlılığı için de rapor edildiği bilinmektedir (Krş.: Schowalter ve Murken, 2003:147-148).”[3]
Ancak hiç bir araştırmada “İnançlı insan depresyona girmez.” türünden sonuçlar elde edilmemiştir. Bu tarz cümleler kurmak, “İnançlı insanın başı ağrımaz, grip olmaz, sakat kalmaz…” demek kadar abestir. Eğer bu tarz cümleleri kuran insan inançlı biri ise, şunu bilmelidir ki, bu dünya bir imtihan dünyasıdır ve inançlı-inançsız her insanın başına her türlü fiziki ve ruhsal hastalık gelebilir. Fiziki hastalıklarımız için doktorları ve onların uyguladıkları tedavileri yaratan Allah, psikolojik hastalıklarımız için de ruh sağlığı uzmanlarını ve onların tedavi ve terapilerini de yaratmıştır. İnançlı her insan için bu, inkar edilemez bir gerçek olsa gerektir.
“Dini inancın etkin olduğu ve dini uygulamaların sürdürüldüğü toplumlarda, hastalıklarla karşılaşma ve onu anlamlandırmada kültürün yanında dini inanç da etkili olmaktadır. İnanç ile birleşen kültürel kodlara sahip bireyler, psikolojik hastalıkları hem damgalama hem de bunu inanç ile yorumlama eğilimi göstermektedir. Bazı yerel toplumlarda hala yaygın olan “İnançlı insan depresyona girmez” ön kabulü, hem hastalıkların nedenini din ve inanç eksikliği olarak yorumlamakta hem de din temelinde hastalıkları damgalamaktadır. Bu yaklaşıma göre; inancın olduğu kişide psikolojik hastalıkların var olması mümkün değildir. Çünkü inançlı bir bireyin psikolojik hastalık yaşadığını sandığı o hazin olay aslında onun inancındaki, ibadetlerindeki ve maneviyatındaki azalma ya da geçmişte yaptığı bir kötülük ve günah nedeniyledir. Eğer dinine yönelir, tövbe eder ve eksiklerini tamamlarsa eski sağlığına yeniden kavuşur. Ancak bu eksikliklerini tamamlamaz da bu şekilde yaşamaya devam ederse, eksiklerini tamamlayıncaya kadar bu hastalıkla yaşayacaktır.”[4] Burada da ifade edildiği gibi, en başta yazılan cümlelerin içinde “Eğer psikolojik bir sorun yaşıyorsan, bunun sebebi inancındaki ve ibadetlerindeki eksikliklerdir.” mesajı vardır. Psikolojik sorunlar yaşayan kişiler hakkında bu tarz cümleler kuran kişiler, belki de farkında olmadan kendi inançlarına muhalif davranmaktadırlar. Çünkü din, su-i zannı yasaklar, hüs-ü zannı emreder. Psikolojik sorunlar yaşayan birine bu tarz cümleler kurmak, o kişi hakkında su-i zan etmektir. Belki de Allah, o kişinin manevi makamını yükseltmek için, sorun yaşayan kişiyi psikolojik bir rahatsızlıkla imtihan ediyordur. Kim bilir?
Kendisine bu tarz cümleler kurulmasının, psikolojik sorunlar yaşayan insanlar için faydadan ziyade zararı olabilir. Nasıl mı? Kişinin yaşadığı sorunlara inanç ve ibadet eksikliği ekseninde yaklaşıldığında, kişi de psikolojik sorunlarının sebebinin inanç ve ibadet eksikliği olduğunu düşünüp daha fazla ibadete ve duaya yönelerek, bir ruh sağlığı uzmanına başvurma gibi bir sebebe riayet etmeyebilir. İbadetlerini ve duasını arttırmasına rağmen iyileşemeyen kişi, bunca ibadetin bir faydasının olmadığını düşünerek ibadetlerini aksatma, azaltma ve hatta tamamen sonlandırma yoluna girebilir. Bu da o kişiyi ileride daha büyük sorunlarla karşı karşıya bırakabilir.
Hepimiz önce insanız, sonra müslümanız ya da başka bir din mensubuyuz. Etteniz, kemikteniz… Düşeriz, sarsılırız, hastalanırız, yaralanırız, bunalırız, endişeleniriz, üzülürüz, şok oluruz, travma yaşarız, depresyona gireriz, panik atak geçiririz… Bunların hepsi bizim için. Kişi neye inanırsa inansın, bu duyguları ve sorunları yaşayabilir. “İnançlıysan yaşamazsın.” diyemeyiz ama “İnançlıysan daha az psikolojik sorun yaşayabilirsin.” diyebiliriz. Bu noktada bize düşen, fiziki olarak hastalanıp doktora gitmenin önemine inandığımız kadar, psikolojik olarak sorun yaşayıp ruh sağlığı uzmanına(psikiyatrist, psikolog, psikolojik danışman) başvurmanın da aynı derecede önemli ve gerekli olduğuna inanmaktır. Bilemeyiz, belki de Allah, yaşadığımız psikolojik sorunun çözümünü daha fazla dua etmenin yanında bir uzmandan psikolojik destek almaya da bağlamış olabilir.
“Bu süreçte inançlı kişilerin tedavi kaynağı olarak hem inançlarından hem de psikolojik destek servislerinden yardım almaları, onlara sağlanacak psikolojik desteğin manevi destek ile taçlandırılmasını gerekli kılmaktadır. (…) Psikolojik hastalık süreci ile inanç ve ibadet yaşantısı arasındaki etkileşime bakıldığında, genel olarak hastalık sürecinde inançtan ve dini uygulamalardan destek alındığı, inancın iyileşme ve psikolojik iyi oluşa katkı sağladığı görülmektedir.”[5] İnanç ve idadetleri arttırmak, çoğu zaman nasıl ki tek başına diş ağrısını geçirmiyorsa, tıkanan kalp damarımızı açmıyorsa ve biz bir doktora başvurmak zorunda kalıyorsak; aynı şekilde de depresyondan çıkmak, kaygı bozukluğundan, panik ataktan, obsesif kompulsif bozukluklardan, stres bozukluğundan kurtulmak için de bir ruh sağlığı uzmanına başvurmamız ve bu tedavi sürecimizi de ibadetlerimizle ve dualarımızla desteklememiz gerekebilir.
Hepinize sağlıklı, huzurlu ve mutlu bir hayat diliyorum.
Hizmetten | Psikolojik Danışman Kerem Şahin
Kaynaklar:
[1] https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/144012
[2] https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/192027
[3] https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/52312
[4] [5] http://nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/ET000425.pdf