Hayatımıza yön veren hadisler serisinde dördüncü ve son hadisle yazımıza devam edelim.
Dördüncü Hadis: ‘Kişinin, malayani (boş, anlamsız ve faydasız) şeyleri terk etmesi, İslam’ının güzelliğindendir.’
İslam insanın hayatını ahiret odaklı tanzim eder ve düzenler. Dolayısıyla meşgul olduğunda, onu hedeflerinden, ahiret yörüngeli bir yaşamdan uzaklaştıracak şeylerden uzak durmasını ister. İnsan fiillerinde olduğu gibi sözlerinde de malayani işlerden uzak durmalı. Peygamber Efendimiz bununla alakalı: ‘Sizden birisi Allah’a ve ahiret gününe inanıyorsa ya hayır konuşsun ya da sussun.’ (Tirmizi, Kıyamet 51) tavsiyesinde bulunarak kişinin boş konuşmalardan, boş sözlerden uzak durmasını ister.
Şayet bu fiil davranışlarla ilgili ise, bu davranışın şahsi isteklerimize göre değil de İslamiyet’in ilke ve düsturlarına göre düzenlenmesine veya İslam’a uygun akli hükümlerle düzenlenmesini ister. Kişi bu prensipler doğrultusunda davranış sergilerse kendisine, çevresine ve topluma faydalı davranışlar ortaya koymuş olur. Kişiye, çevresine veya topluma faydası olmayan davranışlar ise, yani biraz önceki saydıklarım dışındaki davranışlar ise boş davranışlar olarak adlandırılır. Tabiatın korunması için üzerimize düşen vazifeler ile alakalı davranışları da bu faydalı davranışlar çerçevesinde sayabiliriz.
Boş işlerle sürekli uğraşan insanlar, hayatlarının merkezine boş işleri koydukları için faydalı işler yapmaya vakit bulamazlar. Bu hadisi okuyunca aklıma hep bir kavanoz ve iki fincan hikayesi geliyor.
Meşhurdur, anlatılır: Bir profesör bir gün ders anlatmak istediği sınıfa elinde birkaç pinpon topu, biraz kum ve çakıl taşı ile birlikte girer ve öğrencilerle hiç konuşmadan direk masasına gider. Sonrasında kavanozun içine pinpon toplarını yerleştirir ve ağzına kadar doldurur. Sonra öğrencilere sorar: ‘Kavanoz şu anda doldu mu? Karşısında bulunan öğrencilerden ‘Evet doldu’ diye bir tepki gelince de bu defa elinde bulunan küçük çakıl tanelerini kavanozun içine boşaltır ve sonrasında pinpon toplarından geriye kalan yerleri de çakıl taşları doldurur. Bunun üzerine sınıfa tekrar sorar: ‘Şimdi doldu mu?’ ‘Evet doldu.’ derler ve son olarak yanında bulunan kumları da kavanozun içine doldurur. Öğrenciler, bu defa tamamen dolmuştur diye düşünürken profesör içlerinden birisine gidip iki tane kahve almasını söyler. Öğrenci bir koşu gidip kantinden aldığı kahvelerle gelir. Profesör, eline aldığı kahve bardaklarını olduğu gibi kavanozun içine boşaltır ve kavanozda hiç boş yer kalmamıştır. Bu defa son kez, ‘Peki şimdi kavanoz doldu mu?’ dediğinde sınıf hep birlikte biraz da tedirgin ‘Evet doldu.’ derler. Sonrasında profesör bunların ne anlama geldiğini izah eder. Bizim hayatımızda ana gayelerimiz vardır. Önce bunları yapmazsak hayatımız sıkıntıya uğrar. Burada bulunan tenis topları, hayatımızda en çok değer verdiğimiz, kendimizle, ailemizle, akrabalarımıza olan ilişkilerimizdir. İkinci olarak koyduğum çakıl taşları ise işimiz, evimiz, arabamız gibi ikinci derecedeki önem verdiğimiz şeylerdir. Kumlar ise hayatımızda boşa geçirdiğimiz vakitlerdir. Profesör sözünü bitirdikten sonra sınıftaki talebelerden biri, ‘Hocam peki kahve ne içindi.’ deyince; ‘’Ben de şimdi bu soruyu sormanızı bekliyordum. Kahveler de her ne kadar vaktim yok deseniz de her zaman dostlarınız için bir fincan kahve içecek kadar vaktiniz olduğudur.’ demiş. Bu sebeple hiç kimse ‘Dostumla bir fincan kahve içecek vaktim yok’ demesin. İnsan ne kadar vaktim yok derse desin mutlaka bir vakti vardır.
Bizler de bu hikâyede anlatıldığı gibi ahiret yörüngeli işlerimizi hayatımızın merkezine koymalı, sonra dünyevi işlerimizi bunun etrafında örgüleyerek düzenlemeliyiz. Ve İnşirah sûresinde ‘O halde bir işi bitirince hemen bir diğerine koyul.’ buyrulduğu üzere vaktimizi çok iyi değerlendirmeliyiz.
İnsan devamlı boş iş yaparsa, boş iş insanı yorar. Sonuçta beynimizin bir kapasitesi var.
İnsan yorulursa bu defa faydalı işler yapmaya fırsat bulamaz. Bazen çocuklarımız eline bir cep telefonu, bir oyun tableti alırlar da sonrasında, siz ders çalış dediğinizde kendilerini yorgun hissederler. Yorulmuş beyne siz bir şey yaptıramazsınız. Şimdilerde devamlı bilgi çağındayız, teknoloji çağındayız, her şeye çok hızlı ulaşıyoruz gibi ifadeler kullanıyoruz. Fakat şurada hata yapmamak lazım. Unutmayalım araba ne kadar kaliteli olursa olsun, yollar ne kadar güzel olursa olsun, eğer şoför sarhoşsa hedefine gidemez ve ulaşmak istediği yere asla ulaşamaz. Önce şoförü ayıltmak lazım, sarhoşluktan kurtarmak lazım. Şimdilerde insanlarda müthiş bir dağınıklık var. Kafaların içi devamlı dolu ve sürekli boş şeylerle meşgul. Evet bizler önce şoförün sarhoşluğunu gidermeliyiz, sonra güzel bir hedef belirlemeliyiz. Aksi takdirde çocuğundan büyüğüne herkes bu girdabın içinde kalacak ve beyinler daima yorulmuş olarak hedeflerinden uzaklaşmış olacaklar. İşte bizler, bizi hedeflerimizden uzaklaştıracak her türlü malayani, faydasız, boş işten uzak durmalıyız.
Mithat Tayyar’ın Youtube kanalına ulaşmak için tıklayınız.
Hizmetten | Mithat Tayyar