Hafıza; idrak edilen, algılanan, öğrenilen şeyleri zihinde koruma, tıbbi olarak nöron denilen milyonlarca sinir hücresinde depolama ve gerektiğinde o bilgileri yerinden çıkarıp kullanma-hatırlama kabiliyetidir.
Düzenli bir hayat, prensipli bir çalışma, sistemli bir düşünce, zihni daimî çalıştırma ve sabah kahvaltısı hafızayı kuvvetlendirip performansını artırırken, buna mukabil; stres ve gerginlik gibi sebeplerle beynin enerjisinin hemen tükenmesinden dolayı çalışma akışının düzensizleşmesini, sadece bazı meseleler üzerine yoğunlaşmasından ötürü beynin bir bölümünün âtıl bırakılmasını ve sistemsiz düşünme alışkanlığını ve düzensiz uyku hafızayı zayıflatan sebepler olarak sayılabilir.
Birde sistemli olarak dikkatleri dağıtan televizyon programları, internet sayfaları, müstehcen yayınlar, video oyunları, günlük haberler, siyasî polemikler, sporcuların ve sanatçıların büyük birer hadiseymiş gibi nakledilen hal ve hareketleri, sırf merak uyarma maksadıyla uydurulan yalanlar, tezvirler, her türlü aldatmalar ve sansasyonlar var ki malesef hafızalara top attırıyor.
Günümüz bilim araştırmaları, harama bakmanın beyni yıprattığını1 söylediği gibi, ehlullah da harama nazarın unutkanlık sebebi olduğu hususunda ısrarla durmuşlardır. Gözlerine hâkim olamayan ve daimî sûrette şehevî duyguları kamçılayan manzaralara bakan bir insanın hafızasının yavaş yavaş köreleceğini belirtmişlerdir. Ayrıca Efendimiz (s.a.v.) de, Cenâb-ı Hakk’ın “Kim Benim korkumdan dolayı harama bakmayı terk ederse, kalbine öyle bir iman neşvesi ve lezzeti atarım ki, onun zevkini gönlünün derinliklerinde duyar.”2 iltifatkâr beyanını naklederek müslümanları gözlerini harama kapatmaya teşvik etmiştir.
Selef-i salihînden bazıları da hafızayı güçlendirip unutkanlığı azaltma adına hem bir kısım dualar okumuşlar hem de her sabah 21 tane çekirdekli kuru üzüm yemeyi itiyad edinmişlerdir3. Ayrıca, ehlullah hafıza geriliğinden ve ezberleyememekten şikayette bulunan insanları şu hadis-i şerifte tarif edilen dört rekâtlık namaza ve arkasından yapılan duaya yönlendirmişlerdir.
Bir gün Hazreti Ali, Allah Rasûlü’ne gelip Kur’ân’ı hafızasında tutamamaktan yakınır ve;
“Bu Kur’ân göğsümden uçup gidiyor. Onu ezberimde tutamıyorum.” der. Bunun üzerine Resûl-i Ekrem Efendimiz ona;
“Cuma gecesinin son üçte birinde kalk; o, meleklerin şahit olduğu zamandır, onda yapılan dualar kabul edilir. Şayet o saatte kalkamazsan, gecenin evvelinde veya ortasında kalk ve dört rekât namaz kıl. Birinci rekâtında Fatiha ile Yasin’i, ikinci rekâtında Fatiha ile Duhan’ı, üçüncü rekâtında Fatiha ile Secde sûresini, dördüncü rekâtında ise Fatiha ile Mülk sûresini oku. Tahiyyâtı bitirdiğin zaman Cenâb-ı Hakk’a güzelce hamd ü senâda bulun. Bana ve diğer peygamberlere de salavât getir. Erkek-kadın bütün mü’minler için Allah’tan mağfiret dile. Bu okuduklarının akabinde de şu duayı söyle!” buyurur ve kitaplarda “Hıfz duası” adıyla yer alan aşağıdaki duayı tekrar etmesini ister.
Hıfz Duası:
Önce “Hamd, âlemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur. Hamd olsun o Allah’a ki, gökleri ve yeri yarattı, karanlığı ve aydınlığı var etti. O Allah’a hamd olsun ki, kulu Hz. Muhammed (s.a.v.)’e Kitab’ı indirdi. Allah’ı tesbih ederim, hamd O’na mahsustur. Allah’tan başka ilah yoktur, Allah büyüktür. Havl ve kuvvet yüce olan Allah’ın elindedir. Allah, bütün kusurlardan münezzehtir. Ona (kendine mahsus hamdiyle) hamd ederim. Azim olan Allah, bütün eksikliklerden münezzehtir. Allah’ım, Efendimiz Hz. Muhammed’e ve O’nun aline Allah’ın kemalatı adedince ve kemaline yaraşır şekilde salat ü selam et ve bereket ver.” denir.
Sonra Salli ve Barik duası okunur ve ardından şöyle dua edilir:
“Allah’ım, Efendimiz Hz. Muhammed’e ve onun sair nebi ve mürselin kardeşleri üzerine Allahü Teâlâ’nın mülkü kaldığı müddetçe, mahlukatın adedi, zatının rızası, arşının ağırlığı ve kelimelerinin mürekkebi adedince salat ü selam et ve bereket ver. Rabbimiz bizi ve bizden önce inanan kardeşlerimizi bağışla, kalplerimizde inananlara karşı bir kin bırakma. Rabbimiz, sen çok şefkatli ve çok merhametlisin.
Allah’ım beni yaşattığın müddetçe ebedi olarak masiyetleri terk etme hususunda bana merhamet et. Beni ilgilendirmeyen şeylerin altına girmekten beni esirge, Sen’i benden razı edecek şeylere karşı güzel bakmayı bana ihsan et. Semavat ve arzı yoktan yaratan celal, ikram ve daimi izzet sahibi Allah’ım, Ya Allah, Ya Rahman, Sen’den, celalin ve yüzünün nuru hürmetine, bana öğrettiğin gibi kalbimi Kitab’ının hıfzı ile sürekli irtibatlandırmanı ve Sen’den beni razı edecek şekilde onu okumakla beni rızıklandırmanı isterim. Gökleri ve yeri yaratan, celal, ikram ve daimi izzet sahibi Allah’ım. Ya Allah, Ya Rahman, Sen’den celalin ve yüzünün nuru hürmetine, kitabınla gözümü nurlandırmanı, lisanımı çözmeni, kalbimi ferahlandırmanı, sinemi açmanı ve bedenimle amel ettirmeni isterim. Çünkü hakta bana Sen’den başka yardım edecek yoktur. Onu da ancak Sen verirsin. Havl ve kuvvet sadece yüce ve azim Allah’ın elindedir.”
Hazreti Ali tarif edildiği üzere bunu beş veya yedi gece yapar ve Allah Rasûlü’ne gelip şöyle der: “Ya Resulallah! Ben daha önceleri dört beş ayeti bile ezberleyemiyordum. Fakat şimdi kırk ayet kadar ezberleyebiliyorum. Onu okuduğumda da sanki Allah’ın kitabı gözümün önündeymiş gibi oluyor. Yine önceleri bir hadisi duyup tekrar ettiğimde tam ezberleyemezdim. Fakat şimdi hadisleri işitip onları rivayet ettiğimde bir harf bile kaçırmıyorum.”4
Dipnotlar:
1. Çağlayan dergisi, Ocak 2020, sf.5
2. El-Hakim, el-Müstedrek 4/349
3. F.Gülen, Ölümsüzlük İksiri, S.123-132
4. Tirmizî, Daavât, 114
Yorum: Mithat Tayyar