Galata Kulesi’nde giden can | RECEP ATICI

Yazar Recep Atıcı

Sosyal medyaya “Galata Kulesi’nde bir can daha yitip gitti” şeklinde düşen haber vicdanı olan herkes gibi benim de yüreğimi parçaladı. Haberin devamında “KHK’lı eski Danıştay üyesi Haşim Güney’in, 26 yaşındaki oğlu Nahit Emre Güney, Galata Kulesi’nden atlayarak intihar etti” yazıyordu.

Babası altı yıldır hücre hapsinde tutuluyormuş. Kim bilir ne acılar yaşadı Nahit? Kendisinin içe kapanık biri olduğunu söylüyor arkadaşları. Neydi ki derdi, hiç kimseyle paylaşamadı? Kapalı kutu gibi kendini içe doğru kapatan Nahit’in bir püf noktası bulunup derdi paylaşabilirdi elbet. Ama o bizim duyarsızlığımızın kurbanı oldu.

Lafa gelince “acılar paylaşıldıkça azalır” deriz. Ama, ’Babam tutuklandı ve ben ne yapacağımı bilmiyorum’ dediğinde onu duymadık ve acısını paylaşarak ızdırabını dindirmedik. Ah be Nahit, kendi derdimize düştük ve seni unuttuk. Bu gafletimizden dolayı no’lur bizi suçlama!..

Yirmi altı yaşında intihar etmek dışında çok, ama çok daha fazla alternatifin olmalıydı. Ama biz senin için o alternatifi sunamadık. Her gece uykunda sayıkladığını söylüyor fakülteden arkadaşın. Senin rahat uyuman için çok erken yola çıkmıştık ama karabasanlar yolumuzu kesti. Ah Nahit, gece gördüğün o korkulu rüyaları kimseye anlatamadın herhalde. Eskiden olsaydı, sana sımsıkı sarılacak samimi arkadaşların olurdu. Ya da omzuna başını koyup ağlayabileceğin bir baban. Caniler onu da bir gece yarısı elinden aldı ve seni bir başına bıraktılar.

Sen, ömrünün baharında nasıl oldu da hayallerinden vazgeçtin? Nasıl oldu da küstürdüler seni gençliğin o en parlak günlerinden? Çok çalışkandın, her gün yurdun çalışma salonunda ders çalışır, yemekhaneye gider, namazını ikame eder ve sonra da babana dua ederdin. Hatta bir ara at binmeye merak salmış, okulun binicilik kulübüne de üye olmuştun. Senin bu durumun herkesi heyecanlandırmış ve senin adına sevinmişlerdi. Ah be Nahit, kardeşlerini, aileni gözü yaşlı bıraktığın gibi arkadaşlarını da hüzne boğdun. Galata Kulesinden atlayarak Babanı hücreye koyanları sevindirdin. ‘Dur, gitme, burası çıkmaz sokak’ diyemediğimiz için bizi mahşerde sorgulamazsın umarım!..

Bir sen değildin ki be Nahit. Bugün itibariyle mahkemeler, hapishaneler ve hastaneler ağlama duvarına döndü. Hangi birine ağlayalım be Nahit? Lanet olsun insanımıza bunu reva görenlere ve seni bu hale koyanlara!.. Ve senin yaşadıklarına karşı dilsiz şeytan postuna bürünenlere!..

Babanı çok seviyor ve hücredeyken görüşlerin çok kısıtlı olması seni perişan ediyordu. Sanki bir caniymiş gibi açık görüşte onu görmene müsaade etmiyordu insan bozması canavarlar. Ona olan hasretin günden güne senin psikolojik çöküşünü hazırladı. Ailenin en büyük çocuğu idin. Onun getirdiği sorumluluk, delikanlılık hayallerini yaşama fırsatı vermemiş olmalı. Halbuki bu süreçte küçücük çocuklar, bazen baba, bazen de abi oldular. Bazıları da dayı ve amca olup yeğenlerine babalık yaptılar. Belki sen de en büyük olman hasebiyle aynı duyguları yaşıyordun. Ama her nasılsa bir gün “artık yeter” deyip bu acılara son vermek istedin ve kuleden atladın. Ah be Nahit, senin acıların sona erdi mi bilmiyoruz. Fakat, geride unutulmaz acılar bırakarak gittin. Keşke acılarını paylaşarak senin böyle bir sona itilmene fırsat vermeseydik!..

Sen de benim gibi öğretmen olan bir annenin oğluydun. Ama sana, sabah akşam zift kanallarından hep bir teröristin oğlu olduğun hatırlatıldı. Kin ve nefret dolu gözlerle bir sırtlan gibi hep seni parçalamak istediler. Arkandan konuştular, alaylı bir şekilde gülüştüler. Öğretmenlerin açıktan destek olmaya korktular. Seni bu halinle hayal edince, karlı dağlarda saklanacak yeri olmayan ceylanların titreyişi geliyor gözümün önüne. Kanadı kırık Leyleklere sahip çıkan bu necip! millet şimdilerde “bana dokunmayan yılan bin yaşasın” diyor. Adeta tarihine küsmüş, mensup olduğu değerlerine yabancılaşmış, idealsiz ve yarınsız nesiller gibi davranıyorlar. Öyle olmasaydı tüm bu olanları keyifle izlermiydi bir toplum! Bunca mezalim karşısında hısım, akraba, konu komşusu, eş-dost sesini yükseltmeli değil miydi? Daha düne kadar en dürüst, en temiz ve her yönüyle takdir gören insanlar olarak bildikleri sizler, nasıl oldu da bir gecede terörist oluverdiniz? İşte insanımızın bu tutumu beni de hayal kırıklığına uğrattı. Bu yüzden olsa gerek senin hayallerinle meşgul olamadık ve seni yüz üstü bıraktık.

Ah be Nahit, keşke içine düştüğün bu karanlıklardan tutup seni çekip çıkarabilseydik. Keşke senin kederini ve gamını gidermeye mecalimiz olsaydı. Amma biz de ağır yaralı olarak hayata tutunmaya çalışıyoruz be Nahit. Gerçi bu bahanemiz olmamalı. Zira biz yaşatmak için yaşamalı ve senin imdadına koşmalıydık. Bu da bizim ayıbımız. Ruz-i mahşerde sen bizim mazeretimizi kabul edersen, Rabbim de bizi affeder inşallah!..

Diğer Yazılar

“Aç açabildiğin kadar sineni ummanlar gibi olsun. Kalmasın alaka duymadığın ve el uzatmadığın bir mahzun gönül”

 

M.Fethullah Gülen

Bu Sesi Herkes Duysun Diyorsanız

Destek Olun, Hizmet Olsun!

PATREON üzerinden sitemize bağışta bulanabilirsiniz.

© Telif Hakkı 2023, Tüm Hakları Saklıdır  |  @hizmetten.com 

Hizmet'e Dair Ne Varsa...

Sitemizde, tercihlerinizi ve tekrar ziyaretlerinizi hatırlayarak size en uygun deneyimi sunmak ve sitemizin trafiği analiz etmek için çerezleri ve benzeri teknolojileri kullanıyoruz. Tamam'a veya sitemizde bulunan herhangi bir içeriğe tıklayarak bu ve benzer çerezlerin/teknolojilerin kullanımını kabul etmiş olursunuz. Tamam Gizlilik Bildirimi

Privacy & Cookies Policy