Cuma Hutbesi | Zekât ve Verileceği Yerler

Yazar Hizmetten
web

DERLEYEN: ERDEMLİLER YOLU AKADEMİ

Muhterem Müslümanlar! Hutbemiz, Zekât ve verileceği yerler hakkında olacaktır.

إِنَّمَا الصَّدَقَاتُ لِلْفُقَرَاءِ وَالْمَسَاكِينِ وَالْعَامِلِينَ عَلَيْهَا وَالْمُؤَلَّفَةِ قُلُوبُهُمْ وَفِي الرِّقَابِ وَالْغَارِمِينَ وَفِي سَبِيلِ اللَّهِ وَابْنِ السَّبِيلِ فَرِيضَةً مِنَ اللَّهِ وَاللَّهُ عَلِيمٌ حَكِيمٌ

Zekâtlar sadece fakirlere, düşkünlere, zekât toplayan görevlilere, kalpleri İslâm’a ısındırılacak olanlara, esirlik ve kölelikten kurtulmak isteyenlere, borçlulara, Allah yoluna ve bir de muhtaç kalmış yolcu ve gariplere mahsustur. Allah tarafından kesin olarak böyle farz buyuruldu. Allah alîmdir, hakîmdir (her şeyi bilir, tam hüküm ve hikmet sahibidir). (Tevbe sûresi, 9/60)

Zekât; İslâm’ın beş şartından biridir. Kelime anlamı, “artma, çoğalma, arıtma ve berekettir.

Zekât, dinen zengin sayılan bir Müslümanın, seneden seneye malının belli bir miktarını,  Kur’ân da sayılan sekiz sınıftan birisine veya birkaçına, Allah rızası için vermesidir. Farziyyeti,  Kur’an’da sürekli tekrar edilen  “Namazı kılın, zekâtı verin…”  âyet-i kerîmeleriyle sabittir. (Bakara, 43, 83, 110; Nisâ, 77; Nûr, 56).

Peygamber Efendimiz (s.a.s),  الزَّكَاةُ قَنْطَرَةُ الْإِسْلَامِ  “Zekât, İslâm’ın köprüsüdür.” Taberânî, el-Mu’cemü’l-evsat 8/380. Buyurmuş.

Namaz dinin direği ve kıvamı olduğu gibi, zekât da İslâm’ın köprüsüdür.  Birisi dini, diğeri asayişi muhafaza eden iki İlâhî esastırlar. (İşaratü’l-İcaz)

Zekât, kulu Allah’a yaklaştırmanın yanında, O’nun rahmetine de vesiledir. Hem dünya hem de ukba adına, Allah’ın rahmetini celbedecek önemli hususlardan birisidir.

Zekât verilmeyen toplumlarda şayet diğer canlılar olmasaydı, insanlar, İlâhî rahmetin tezahürü olan yağmurdan bile mahrum kalırlardı. Başkalarına merhamet edip ihtiyaçlarını gidermek, İlâhî rahmete karşı çıkarılmış en büyük davetiyedir. Allah Rasûlü (s.a.s): “Birbirlerine rahmet duygularıyla muâmele edenlere Rahmân da merhamet eder. (Öyleyse) siz, yeryüzündekilere merhamet edin ki ehl-i sema da size merhamet etsin” derken bu hakikati ifade etmektedir. Kur’ân-ı Kerim’de zekâtın, Allah’ın rahmetini celbettiği meâlen şu ifadelerle anlatmaktadır: “Namazı kılın, zekâtı verin, Rasul’e de itaat edin ki, merhamete mazhar olasınız.” (Nur;56)

Zekât Verene Melekler Duâ Ederler:

Allah Rasulü’nden öğreniyoruz. “Her gün iki melek inerek, onlardan biri: “Allah’ım, infak edenin (malını bereketlendirmek suretiyle) arkasını getir” diye duâ ederken, diğeri de “malı tutup cimrilik edenin malını telef et” diye bedduada bulunur. der  (Buhârî, zekât 27; Müslim, zekât 57)

Ayet-i kerimede geçtiği üzere, zekâtın verileceği yerler sekiz sınıftır;

web

Fakir, Ayetteki fakirlikten maksat, gelirlerinin toplamı asli ihtiyaçlarını karşılamayan ve serveti de zenginlik sınırını aşmayan kimselerdir.

Miskin: Âyetteki miskinlerden kastedilen ise durumu fakirlerden daha düşük olan ve herhangi bir gelire sahip bulunmayan kimselerdir.

Zekât dâiresi memurları: Vazifeleri toplama ve dağıtmadır. Memurların aldıkları ücret mahiyetinde olduğu için zengin olmaları bunu almalarına engel değildir.

Kalpleri kazanılmak istenenler: Bunlar, kalpleri İslâm’a ısındırılmak istenen kimselerdir. Bu grubu üç başlıkta toplamak mümkündür:

Müslüman olduğu halde henüz iman kalbinde oturaklaşmayan kimseler.

Müslüman olmayan ama Müslüman olması umulan insanlar.

Müslüman olmadığı halde şerrinden emin olmak ve ortamı yumuşatmak için ihsanda bulunulan şahıslar.

Köleler / Köle Muamelesi Yapılanlar:

Günümüzde hem esaret hem de kölelik geçmiştekiyle aynı şekliyle değilse de benzer ve farklı uygulamalar aynen devam etmektedir. Hürriyetleri ellerinden alınan, mallarına el konulan, yurt dışına çıkmaları yasaklanan, Haksız yere hapishanelerde tutulan kimseler de esir statüsünde kabul edilebilir. Aynı zamanda, devletlerin elinde adeta bir köle gibi tutulan, hiçbir hak ve hukukları verilmeyen, diplomaları iptal edilen, iş yapmalarına müsaade edilmeyen, belli sınırları geçmeleri yasaklanan kimseler de esir ve köle sınıfına dâhil edilebilir. Zekâtlar, çok rahatlıkla bu insanlara verilerek hem hayatlarını idame ettirmelerine hem de hürriyetlerini elde edip, bir nevi kölelikten kurtulmalarına kapı aralanmış olabilir ki, İslam’ın en fazla üzerinde durduğu yardımlaşma şekillerinden biridir.

Borçlular:

Borcu olan ve buna tekabül eden miktar dışında nisaba ulaşan malı bulunmayan kimsedir. Dinin zekât verilmesini emrettiği borçlular, hırslarının altında kalıp hüsrana uğrayanlar değil, hesabı-kitabıyla yoluna devam ederken, işleri plânladığı gibi gitmeyen mağdur insanlardır.

Allah yolunda olanlar:

Bu alan, oldukça geniş bir yapıyı kapsamaktadır. Allah için kendini adamış ilim erbabını, dini başkalarına da ulaştırma adına gayret sarf eden kişi ve kurumları, genel olarak İslâm kültürünün yaygınlaşması için faaliyet gösteren birçok kişi ve hayır kurumunu, bu kavramın içinde mütalâa etmek mümkündür

Yolcular:

Herhangi bir meşrû sebeple memleketinden uzakta bulunan ve memleketinde zengin olmasına rağmen gurbette muhtaç hale gelen kimselerdir. Günümüzde özellikle de hicret için yola çıkmış kimseleri buna en bariz örnek olarak gösterebiliriz. Gitmeleri gereken yerlere ulaşmak için belli miktarlarda paraya ihtiyacı olan ancak bulamadığı için sıkıntılar içerisinde günlerini geçiren bu kimseler, bu iş için ilk akla gelenlerdir.

Değerli Müminler!

Ayrıca; Bakara suresi 177. Ayette; “… Sevdiği malını Allah’ı hoşnut etmek için yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalan gariplere, isteyenlere ve boyunduruk altında bulunup hürriyetine kavuşmak isteyen köle ve esirlere veren…” denilerek bizlere zekât verilecek yerlerle ilgili irşatta bulunulmaktadır.

Günümüzde, Hukuk ayaklar altına alınarak hapislere doldurulan anne babalar esir, onların evlatları da yetim gibidirler. Siyasal iktidarların,  iftira ve kumpaslarıyla tutuklanan, savunma hakları ellerinden alınan, hatta avukatları bile tutuklanan insanlar var. Bu mağdur edilen insanların çocuklarının, ailelerinin ihtiyaçları var -ki bu ailelilerden çoğunun hapisteki yakınlarını ziyaret etmek için gerekli yol masraflarını karşılayacak imkanları dahi yoktur-

Gaybubette veya sağlık güvenceleri olmadığı için doktora ve ilaca ulaşamayan, bir yerde sıkışmış kalmış seyahat edecek bilet parası bulamayan, sadece sırtındaki bir elbiseyle yurt dışına çıkabilmiş veya yeni bir ev tutmuş eşyaya ihtiyacı olan insanlar var. Durumlarını dile getirdiğimiz bu insanların hepsi, “Allah yolunda” oldukları için bu zulümlere maruz kalmışlar ve kalmaktadırlar. Dolayısıyla bunlar hem fakir hem düşkün hem esir, hem köle, hem borçlu, hem yolcu, hem de Allah yolundadırlar. Zekât verirken bu mazlumlara öncelik verilmelidir.

Merhameti sonsuz olan Rabbimiz, zekâtlarımızla vesile olduğumuz hayırlar ve aldığımız dualar   hürmetine bizleri affeylesin.

Cuma Hutbesi | Zekât ve Verileceği Yerler  WORD

Cuma Hutbesi | Zekât ve Verileceği Yerler   PDF

Diğer Yazılar

Hizmet'e Dair Ne Varsa...

Sitemizde, tercihlerinizi ve tekrar ziyaretlerinizi hatırlayarak size en uygun deneyimi sunmak ve sitemizin trafiği analiz etmek için çerezleri ve benzeri teknolojileri kullanıyoruz. Tamam'a veya sitemizde bulunan herhangi bir içeriğe tıklayarak bu ve benzer çerezlerin/teknolojilerin kullanımını kabul etmiş olursunuz. Tamam Gizlilik Bildirimi

Privacy & Cookies Policy