Cuma Hutbesi | Ramazan ve İbadetlerimiz

Yazar Hizmetten

DERLEYEN: ERDEMLİLER YOLU AKADEMİ

Muhterem Müslümanlar! Hutbemiz, Ramazan da itina ile yapmamız gereken bazı ibadetlerimiz hakkında olacaktır.

شَهْرُ رَمَضَانَ الَّذِي أُنْزِلَ فِيهِ الْقُرْآنُ هُدًى لِلنَّاسِ وَبَيِّنَاتٍ مِنَ الْهُدَى وَالْفُرْقَانِ فَمَنْ شَهِدَ مِنْكُمُ الشَّهْرَ فَلْيَصُمْهُ وَمَنْ كَانَ مَرِيضًا أَوْ عَلَى سَفَرٍ فَعِدَّةٌ مِنْ أَيَّامٍ أُخَرَ يُرِيدُ اللَّهُ بِكُمُ الْيُسْرَ وَلَا يُرِيدُ بِكُمُ الْعُسْرَ وَلِتُكْمِلُوا الْعِدَّةَ وَلِتُكَبِّرُوا اللَّهَ عَلَى مَا هَدَاكُمْ وَلَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ

“O ramazan ayı ki insanlığa bir rehber olan, onları doğru yola götüren ve hakkı batıldan ayıran en açık ve parlak delilleri ihtiva eden Kur’ân o ayda indirildi. Artık sizden kim ramazan ayının hilâlini görürse, o gün oruç tutsun. Hasta veya yolcu olan, tutamadığı günler sayısınca, başka günlerde oruç tutar. Allah sizin hakkınızda kolaylık ister, zorluk istemez. Oruç günlerini tamamlamanızı, size doğru yolu gösterdiğinden ötürü Allah’ı tazim etmenizi ister. Şükredesiniz diye bu kolaylığı gösterir. (Bakara suresi, 185)

Peygamber Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) ashabına, Ramazan ayının yaklaşması münasebetiyle, vermiş olduğu bir hutbesinde şunları söylemiştir: “Ey insanlar! Yüce ve mübarek bir ayın gölgesi başınızın üstüne kadar geldi. Bu öyle bir aydır ki içinde bin aydan daha hayırlı olan Kadir gecesi vardır. Allah, bu mübarek ayın gündüzlerini farz olan oruçla, gecelerini ise nafile ibadetlerle değerlendirmenizi takdir buyurdu. Bu ayda nafile bir hayır yapan, başka aylarda bir farz eda etmiş gibi sevap alır. Bu ayda bir farz yapan başka aylarda 70 farz yapmış kadar sevap kazanır. Bu ay sabır ayıdır. Sabrın karşılığı ise Cennet’tir. Bu ay paylaşma ve yardımlaşma ayıdır. Bu ayda mü’minin rızkı artar. Bu ayda kim bir oruçluya iftar ettirirse yaptığı bu iş onun günahlarının affedilip Cehennem’den âzâd olmasına vesile olur. Oruçlunun sevabından bir şey eksilmeden onun sevabı kadar sevaba kavuşur.

Efendimiz devamla şöyle buyurdular: “Bu ayın başı rahmet, ortası mağfiret, sonu da Cehennem’den kurtuluştur. Bu ayda dört şeyi çok yapın. Bunlardan ilk ikisiyle Rabbinizin rızasını kazanırsınız diğer ikisinden de zaten müstağni kalamazsınız. Rabbinizin rızasını kazanacağınız iki amel, Kelime-i Şehadet’e ve istiğfara devam etmektir. Müstağni kalamayacağınız iki amel ise Allah’tan Cennet’i istemek ve Cehennem’den yine O’na sığınmaktır. Her kim oruçlu birini yedirip-içirir hoşnut ederse Allah da ona mahşer günü havuzumdan öyle bir su içirir ki Cennet’e girinceye kadar bir daha susuzluk çekmez.” (İbn Huzeyme, es-Sahîh 3/191; el-Beyhakî, Şuabü’l-îmân 3/306.)

Ramazan, gecesi ve gündüzü ile ibadetlerin bütün renklerini içinde barındıran bir ibadet mevsimi bir kulluk kampı, ibadetlerden yana bir egzersiz-form tutma zamanıdır.

Ramazan, insanın vicdan genişliğine ulaşması, cömertlik ve sosyalleşme mevsimidir.

Bir Müslüman bu ayda gündüzleri oruç, Kur’an tilaveti ve mukabele ile, geceleri de teravih namazıyla kulluk çıtasını yükseltir. Kalp ve ruhun hayat seviyesine yükselerek, Allah’a daha yakın durmaya, ibadetlerini daha derinden ve duyarlılıkla yerine getirmeye çalışır.

“Oruç tutanın uykusu ibadet, susması ise tesbih sayılır. İyilik ve ibadetlerine kat kat ecir verilir. Duası Allah tarafından kabul edilip günahları affedilir.” (Kenzü’l-Ummal, 3/327)

Bizler bir yandan oruç tutmak suretiyle melekliğe açılmalı, diğer taraftan ruhun en önemli gıdası olan Kur’an’ı daha çok okumalı, namazlarımızı da özenle eda etme gayreti içinde olmalıyız. Zaten İslamiyet’in en önemli hedeflerinden biri, imana ait değerlerin insan tabiatıyla bütünleşmesidir. Bunun yolu da dinin emirlerinin yaşanmasından, özellikle de ibadetlerin duyularak, hissedilerek eda edilmesinden geçmektedir.

Ramazan ayı, insan tabiatının ibadetle bütünleşmesi adına manevî bir alıştırmadır. Özellikle bu aya mahsus olan teravih namazı, bildiğimiz bilemediğimiz birçok hikmetinin yanında, ibadetten hoşlanmayan insan nefsini namaza alıştırması, namazı insan tabiatının bir yanı bir derinliği haline getirerek, ibadetle bütünleştirmesi açısından çok önemlidir.

web

Hatimle Teravih Namazı kılmanın önemi ve fazileti:

Peygamber Efendimiz Hayat-ı seniyyelerinde dokuz yıl Ramazan orucu tutmuştur. Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) teravih namazını bir-kaç gece mescitte ashabına kıldırmış daha sonra farz olur endişesi ile cemaatle kılmayıp, kendi odasında yalnız eda etmişti. Peygamber Efendimizin teravih namazını odasında nasıl ve kaç hatimle kıldığını bilemiyoruz.

Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) ramazan ayında bir gece mescide çıktı ve mescidin bir kenarında namaz kılan insanlar görünce “Bunlar ne yapıyorlar?” diye sordu.  Orada bulunanlardan biri “Bunlar Kur’an’ın tamamını ezberleyememiş yani hafız olmayan kimseler, Übeyy b. Ka’b onlara hatimle namaz kıldırıyor.” diye cevap verdi. Efendimiz de sevinçle: “Doğru yapmışlar, yaptıkları şey ne kadar güzel!” diyerek memnuniyet ve takdirlerini ifade etmişlerdir. (Ebu Davut, Ramazan, 1)

Hz. Aişe annemizin anlattığına göre: Efendimiz (sav) Ramazan gecelerini teravihlerle değerlendirmeye teşvik ederek şöyle derdi: “Allah, Ramazan ayında oruç tutmayı farz kıldı. Ramazan gecelerinde namaz kılmak da benim sünnetimdir. Kim, inanarak ve sevabını Allah’tan bekleyerek ihlâsla oruç tutar ve gece (terâvih) namazını kılarsa, annesinden doğduğu günkü gibi günahlarından temiz hâle gelir.” (Nesai, sıyam 40, İbn Mace, ikame 173; Müsned 1/191)

İmkânı ve şartları müsait olan Müslümanların teravihi hatimle kılmaları büyük bir sevaba nail olacağından çok yerinde bir davranıştır.

Aslında kabul olunabilecek şekilde eda edilen yatsı ve teravih namazı için en az 45 dakikaya ihtiyaç var. Hatimle kılınan teravih namazı ise ortalama 1 saat 15 dakikada kılınır.  Aradaki fark sadece 30 dakika kadardır. Bu kadar faziletli bir namaz için yarım saat çok değildir.

Farz namazlarda değilde, sadece nafile namazlarda İmam Ebu Yusuf, İmam Şafiî, İmam Malik, Ahmet bin Hanbel Mushaf’ın yüzüne bakarak Kur’an okumaya cevaz vermişlerdir. (Tahavî, Muhtasar-ı İhtilafı’l-Ulema, 1/208; Şâşî, Hılyetü’l-Ulema, 2/89)

Hz. Aişe validemizin hizmetine bakan Zekvan, Ramazan ayında Kur’an’ı yüzünden okuyarak Hz. Aişe annemize hatimle teravih namazı kıldırırdı. (İbn-i Sahnun, Müdevvene, 1/224)

Teravih Peygamber Efendimiz’in sünnetidir ve ümmetin icmâsı ile sabittir. Hazreti Ömer döneminde cemaatle kılınmaya devam edilmiş ve günümüze kadar bu sünnet aynen devam etmiştir.

Evlerimiz müsaitse yüksek sesle, yavaş yavaş, tane tane, Kur’an okuyalım. Unuttuğumuz ezberlerimiz varsa, ahirette mesuliyetten kurtulmak ve manevi makamlara yükselmek için tekrar ezberlemeye çalışalım. Açıklamalı meal ve tefsir okumaya zaman ayıralım. Zira Kur´an, anlaşılmak ve anlatılmak için, Allah rahmetinin insan akl ü idrakine en büyük armağanıdır. Onu okumayı öğrenip, manasını anlamak hem bir vazife hem de bir kadirşinaslıktır. Kur’an’ı anlatmaksa, onun nuruna muhtaç gönüllere, saygı ve vefanın ifadesidir.

Yüce Mevla bizi, mübarek ramazan ayının, feyiz ve bereketinden istifade eden kullarından eylesin. Âmin!

Cuma Hutbesi | Ramazan ve İbadetlerimiz  WORD

Cuma Hutbesi | Ramazan ve İbadetlerimiz   PDF

web

Diğer Yazılar

Hizmet'e Dair Ne Varsa...

Sitemizde, tercihlerinizi ve tekrar ziyaretlerinizi hatırlayarak size en uygun deneyimi sunmak ve sitemizin trafiği analiz etmek için çerezleri ve benzeri teknolojileri kullanıyoruz. Tamam'a veya sitemizde bulunan herhangi bir içeriğe tıklayarak bu ve benzer çerezlerin/teknolojilerin kullanımını kabul etmiş olursunuz. Tamam Gizlilik Bildirimi

Privacy & Cookies Policy