CUMA HUTBESİ | Namazda Tadîl-i Erkân

Yazar Editör

DERLEYEN: AKADEMİ DUISBURG

فَخَلَفَ مِنْ بَعْدِهِمْ خَلْفٌ اَضَاعُوا الصَّلٰوةَ وَاتَّبَعُوا الشَّهَوَاتِ فَسَوْفَ يَلْقَوْنَ غَياًّۙ

Kendilerinden sonra yerlerine öyle bir nesil geldi ki namazı zâyi ettiler, şehvetlerinin peşine düştüler. İşte bunlar da azgınlıklarının cezasını bulacaklardır. Meryem Suresi 19/59

فَوَيْلٌ لِلْمُصَلّينَۙ ﴿٤﴾ اَلَّذينَ هُمْ عَنْ صَلَاتِهِمْ سَاهُونَۙ ﴿٥﴾ Vay haline şöyle namaz kılanların: Ki onlar namazlarından gafildirler (Kıldıkları namazın değerini bilmez, namaza gereken ihtimamı göstermezler). Maun Suresi: 107/ 4. Ve 5. Ayet

اَلتَّأَنِّي مِنَ الرَّحْمَنِ، اَلْعَجَلَةُ مِنَ الشَّيْطَانِ  Teennî (temkin ve sükûnetle hareket etmek) Rahman’dan; acele ise Şeytandandır.”   Tirmizî, Birr 66

Aziz ve muhterem kardeşlerim!

Bu günkü hutbemiz, Namazın rükünlerini hakkıyla yerine getirme anlamına gelen “Tadil-i erkan” hakkında olacaktır. “Tadîl-i erkân” namazdaki rükünlerin sükûnetle yerine getirilmesi ve uzuvlarda itminan hâsıl olacağı âna kadar bir müddet hareketsiz kalınmasıdır.

Dinin direği namazdır. O, savaş meydanlarında mücadelenin kızıştığı en tehlikeli anlarda bile hakkı verilmesi gereken çok önemli bir vazife, emin bir sığınak, mühim bir kurbet vesilesi ve en kısa bir vuslat yoludur.

Allah (c.c), “Kurtulan mü’minler, yürekleri çatlarcasına namazı eda edenlerdir” (Mü’minun/23: 1-2) buyurmaktadır.

Ebû Hureyre (r.a.) Asr-ı Saadette cereyan eden bir hadiseyi şöyle anlatır: Resûlullah (sas) mescide girmişti. Derken taşradan bir şahıs geldi ve namaz kıldı. Sonra gelip Resûlullah (sas) ile selamlaştı. Resûlullah (sas) ona, “Dön ve yeniden namaz kıl; çünkü sen namaz kılmış olmadın!” dedi. O da dönüp evvelce kıldığı gibi namaz kıldı. Resûlullah (sas) yine ona dedi ki: “Dön ve yeni baştan kıl; çünkü sen namaz kılmış olmadın!” Allah Resûlü (sas) üçüncüsünde de namazı tekrar kılmasını emredince o şahıs: “Seni hak üzere gönderen Allah’a yemin ederim ki, bu kıldığımdan başka daha iyi nasıl kılacağımı bilmiyorum. Bana doğrusunu öğretir misin ya Resûlallah?” dedi. Bunun üzerine Resûlullah (sas) şöyle buyurdu:

–        Namaza durduğun vakit başlangıç tekbirini al.

–        Kur’ân’dan iyi bildiğin (sûre ya da ayetleri) oku.

–        Rükûa varınca beden azaların yerleşinceye kadar bekle.

–        Rükûdan başını kaldırınca bedenin tamamen doğruluncaya kadar ayakta dur.

–        Sonra secdeye kapan ve azaların yerleşinceye kadar orada kal.

–        Secdeden başını kaldırınca azaların yerleşinceye kadar otur.

–        Ardından tekrar secde yap ve azaların yerleşinceye kadar orada kal.

–        Sonrasında ayağa kalk ve dimdik dur.

Namazın bütün rekâtlarında aynen böyle yapmaya devam et!” (Buharî, Ezan 95; Müslim, Salât 45)

Bu rivayette görüldüğü üzere, Resûlullah (sas) alelacele namaz kılan şahsı uyarmış, ona namazını yeniden kılmasını emretmiş, itidal ve itina ile nasıl kılacağını öğretmiştir. Zira namazın makbul olması için gerekli şartlardan birisi de “tadîl-i erkân”dır.

Tadîl-i Erkânın Ölçüsü

Namazın rükünlerinde ve rükünler arasında en az bir tesbih miktarı, yani sübhânallah diyecek kadar durmak vaciptir. Bu itibarla tadîl-i erkânın asgari ölçüsü, sübhânallah diyecek kadar sükûnet içinde uzuvların hareketsiz kalmasıdır. Bu miktar, zaman bakımından birkaç saniye demektir.

Rükûda hakkını vere vere, kelimeleri güzelce telaffuz ederek bazı fukahaya göre  en az üç defa  “Sübhâne rabbiye’l-azîm” demek şarttır. Çok hızlı söyleniyorsa mânâsı yoktur onun. Onun için, rükûda ve secdede en az üç defa, yavaş yavaş, kelimeleri tam telaffuz ederek bu tesbihi söylemeliyiz. Zira Peygamber Efendimiz (sas), horozun yemi hızlı hızlı gagalaması gibi namaz kılmaktan menetmiştir. (Müsned, 2/265)

Namazda özellikle rükûdan doğrulunca ve iki secde arasında bir müddet hareketsiz durmaya itina gösterilmelidir. Bunun süresi, en azından bir defa sübhanallah diyecek kadar olmalıdır. Çünkü bu iki rükün çok defa aceleye getirilmekte ve tadîle riayet edilmeden hızlıca geçiştirilmektedir. Özellikle günümüzde kimilerinin namaza durmasıyla birlikte hemen rükûa varması, daha tam doğrulmadan secdeye kapanması, iki secde arası oturmayı tam yapmadan ikinci secdeye gitmesi bir olmaktadır. Dolayısıyla namaz noksan ya da kusurlu eda edilmektedir.

Alelacele okunan Fâtiha ile kılınan namaz, namaz değildir. Bir nefeste, o nefes bitmeden sûreyi sona erdirme telaşıyla, soluğun tıkandığı yerde hızlıca ve can havliyle alınan ara nefeslerle okunan Kur’ân’la kıraat farzı yerine gelmiş olmaz.

Kur’ân-ı Kerim’de birçok ayette “Namazı ikâme edin!” buyrulmaktadır. “İkâme etmek” ise namazı dosdoğru kılmak, itina ile kâmilen eda etmek demektir

Namazı ikâme etme hususundaki Kur’ânî emir ve tahşîdatın yanı sıra yukarıda geçen hadis-i şerif gibi daha pek çok rivayetten hüküm çıkaran âlimler, tadîl-i erkânın vâcip ya da farz olduğu görüşüne varmışlardır. Zira Peygamber Efendimiz (sas) namazı usûl ve âdâbına göre kılmayan mezkûr şahsa tekrar kılmasını emretmiştir.

Hanefi mezhebine göre tadîl-i erkân vaciptir. Tadîl-i erkân sehven (unutarak ya da hataen) terk edilirse namazın sonunda sehiv secdesi gerekir. Eğer sehiv secdesi yapılmamışsa o namazın tekrar kılınması gerekir. Şayet tadîl-i erkân kasten terk edilirse namazın yeniden kılınması icap eder.

Mâlikî, Şâfiî ve Hanbelî mezhebine göre tadîl-i erkân farzdır. Tadîl-i erkânın terkiyle namaz bâtıl olur ve tadîl-i erkâna riayet edilerek yeniden kılınması gerekir.

Ayrıca O (sas) şu uyarılarda bulunmuştur: “Rükû ve secdeleri tamamlayın!” (Buharî, Eymân 3) “Rükû ve secdelerinizi güzel yapın!” (Müsned, 2/234) “Sizden biriniz rükû ve secdelerden kalkarken belini tam olarak doğrultmadıkça namazı yeterli olmaz.” (Ebû Dâvud, Salât 143)

Bu nedenle dört rekâtlık namaz en azından 4 dakikada kılınması gerekir, zira daha hızlı kılındığı takdirde tadîl-i erkânın ihlal edilme ihtimali olabilir.

Allah’ın emrini yerine getirme ve O’nun hoşnutluğunu kazanma gayesiyle kılınan namaz, usûl ve erkânına riayet edilmediği takdirde sahibinin üzerinde borç olarak kalır. Nitekim bir hadis-i şerifte bu hususa şöyle işaret edilmektedir: “Huşû içinde kılınmayan, rükû ve secdeleri tam olarak yerine getirilmeyen namaz (ahirette) simsiyah zifiri bir karanlık halinde ortaya çıkacak ve sahibine ‘Senin beni zayi ettiğin gibi Allah da seni zayi etsin!’ diyecektir. Allah’ın dilediği zaman gelince böyle kılınan namazlar, eskimiş elbise (paçavra) gibi dürülüp sahibinin suratına çarpılacaktır.(Taberanî, el-Mu’cemu’l-evsat, VII, 183).

Acele ve hızlı bir şekilde kılınan namaz, ancak Şeytanı sevindirir. Zira Şeytan, secde etmekten imtina ettiği gibi, insanların da secdeden ve namazdan uzak kalmalarını ister. Hatta bütün gücüyle namazlı-niyazlı insanlarla uğraşarak ibadetten alıkoymaya çalışır. Şayet buna gücü yetmezse bu defa namazdaki huşû, huzur, usûl ve erkânı ihlal etmeye çalışır. Efendimiz (sas) bir hadislerinde bu hususu şöyle haber verir: “Şeytan, ezan ve kamet okunurken bunları duymayacağı uzak yere doğru kaçar. Sonra geri döner ve namaz kılan kişi ile kalbi arasına girer. Ona ‘Şunu hatırla, bunu düşün’ diye aklında daha önce hiç olmayan şeylerle vesvese verir. Öyle ki buna kapılan kişi, kaç rekât kıldığını (ve ne okuduğunu) bilemeyecek hale gelir.” (Buharî, Sehv 6; Müslim, Salât 19)

Alelacele kılınan namazda rükünler noksan olmaktadır. Hatta bundan daha vahimi, namazdan çalma, yani namaz hırsızlığı vuku bulmaktadır. Zira Resûlullah (sas) “Hırsızlığın en kötüsü, namazını çalmaktır.” buyurmuş; sahabiler “Ey Allah’ın Resulü, kişi namazını nasıl çalar?” diye sorduklarında ise “Rükûsunu ve secdelerini tamamlamaz.” cevabını vermiştir (Muvatta’, Kasru’s-salât 72).

Hâsılı; namaz, insanın en ciddi işi ve meşguliyeti olmalıdır. Namazları tadili erkanla kılarsak bize şefaatçi olacak yoksa bizden şikâyetçi olacaktır.

Dünyevi işlerin çokluğundan veya hizmet için koşuşturmanın yoğunluğundan dolayı namazı aceleyle kılıp geçiştirmek kesinlikle doğru değildir. Bilakis bütün dünyevi ve uhrevi işler namaza göre ayarlanmalıdır. Zira “Namaz dinin direğidir.” (Tirmizî, İman 8);

“İslam’ın beş şartından biridir.” (Buharî, İman 1);

“Günün belirli vakitlerinde mü’minlere farz kılınmıştır.” (Nisâ sûresi, 103).

“Kıyamet gününde insanların ilk sorguya çekilecekleri amelleri namazdır…” (Tirmizî, Salât 306).

O halde insan, bütün benliğini namaza vermelidir. Dinin direği, ibadetlerin pîri olan namazı bütün rükünlerine itina göstererek ciddiyet, samimiyet ve itidal üzere vaktinde eda etmelidir.

Hutbeyi PDF formatında görüntülemek ve indirmek için tıklayınız

CUMA HUTBESİ NAMAZDA TA‘DÎL-İ ERKÂN

Diğer Yazılar

“Aç açabildiğin kadar sineni ummanlar gibi olsun. Kalmasın alaka duymadığın ve el uzatmadığın bir mahzun gönül”

 

M.Fethullah Gülen

Bu Sesi Herkes Duysun Diyorsanız

Destek Olun, Hizmet Olsun!

PATREON üzerinden sitemize bağışta bulanabilirsiniz.

© Telif Hakkı 2023, Tüm Hakları Saklıdır  |  @hizmetten.com 

Hizmet'e Dair Ne Varsa...

Sitemizde, tercihlerinizi ve tekrar ziyaretlerinizi hatırlayarak size en uygun deneyimi sunmak ve sitemizin trafiği analiz etmek için çerezleri ve benzeri teknolojileri kullanıyoruz. Tamam'a veya sitemizde bulunan herhangi bir içeriğe tıklayarak bu ve benzer çerezlerin/teknolojilerin kullanımını kabul etmiş olursunuz. Tamam Gizlilik Bildirimi

Privacy & Cookies Policy