DERLEYEN: ERDEMLİLER YOLU AKADEMİ
وَاعْبُدُوا اللَّهَ وَلَا تُشْرِكُوا بِهِ شَيْئًا وَبِالْوَالِدَيْنِ إِحْسَانًا وَبِذِي الْقُرْبَى وَالْيَتَامَى وَالْمَسَاكِينِ وَالْجَارِ ذِي الْقُرْبَى وَالْجَارِ الْجُنُبِ وَالصَّاحِبِ بِالْجَنْبِ وَابْنِ السَّبِيلِ وَمَا مَلَكَتْ أَيْمَانُكُمْ إِنَّ اللَّهَ لَا يُحِبُّ مَنْ كَانَ مُخْتَالًا فَخُورًا (Nisâ sûresi, 4/36.)
مَنْ كَانَ يُؤْمِنُ بِاللهِ وَالْيَوْمِ الْآخِرِ فَلْيُحْسِنْ إِلَى جَارِهِ، وَمَنْ كَانَ يُؤْمِنُ بِاللهِ وَالْيَوْمِ الْآخِرِ فَلْيُكْرِمْ ضَيْفَهُ، (Buhârî, edeb 31)
Muhterem Müslümanlar! Hutbemiz Komşuluk hakkındadır.
Komşu; din dil ırk cinsiyet soy ayırımı yapmaksızın, birbirine yakın evlerde oturan ve yüz yüze görüşen insanlara verilen isimdir.
Hutbemizin başında okuduğumuz ayette mealen; “Allah’a kulluk edin, O’na hiçbir şeyi ortak koşmayın. Ana-babaya, akrabalara, yetimlere, düşkünlere, yakın ve uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolcuya ve elinizin altında bulunup size hizmet eden kimselere ihsanla muamele edin. Allah, kendini beğenip övünenleri elbette sevmez.” buyrulmaktadır. (Nisâ sûresi, 4/36.)
Efendimiz (s.a.s) ise mübarek bir beyanında şöyle buyurmaktadır: “Her kim Allah’a ve ahiret gününe iman ediyorsa komşusuna ihsanda bulunsun.
Her kim Allah’a ve ahiret gününe iman ediyorsa misafirine ikramda bulunsun. (Buhârî, edeb 31)
Görüldüğü üzere Âyet ve hadislerde akrabamız olsun veya olmasın, yakın ya da uzak olan komşularımıza, iyilikte bulunma emredilmiştir.
Kur’an, komşulukta ırk ve din farkı gözetmez. Bunun içindir ki ayette yakın ve uzak komşular denilerek, herhangi bir sınırlama getirilmeden genel bir ifade zikredilmiştir. Bu genel ifade, inançlı-inançsız, yerli-yabancı, zengin fakir, ev itibariyle yakın-uzak herkesi içine alır, bütün komşulara iyilik yapmayı ve ihsanda bulunmayı emreder.
Kur’an’ın komşuya karşı ihsanı/iyiliği emretmesi, sadece “onun hakkını gözetmek ve hakkını yerine getirmekle” sınırlı değildir. Bununla birlikte “yerine göre komşuyla birlikte dostça yaşamak, onun mutluluğunu ve üzüntüsünü paylaşmak, ona eziyet ve sıkıntı vermekten uzak durmak ve gerektiğinde onu korumak da” ihsan kapsamına dahildir.
Merhum Hamdi Yazır, bu ayetle alakalı olarak: Üç çeşit komşu vardır der.
Birincisinin bizde üç hakkı vardır; komşuluk hakkı, akrabalık hakkı ve İslâmiyet hakkı.
İkincisinin bizde iki hakkı vardır; komşuluk hakkı ve İslâmiyet hakkı.
Üçüncüsünün de bizim üzerimizde bir hakkı vardır; komşuluk hakkı ki, bu Hristiyan, Yahudi ve müşrik komşudur. Demek ki, komşu Hristiyan ya da Yahudi de olsa, ona da iyilik yapmak bir komşuluk hakkıdır.
Efendimiz (s.a.s) ilgi ve alâka dairesini gayr-i Müslimleri de içine alacak kadar geniş tutmuştur. Bir gün bir Yahudi komşusu, oğlunun vefat etmek üzere olduğunu söyleyip hüznünü ifade edince Allah Rasûlü hemen kalkıp ölüm döşeğindeki genci ziyarete gitmiştir.
Yine bir gün Allah Resûlü (sallallahu aleyhi ve sellem) Mescid-i Nebevî’nin bahçesinde birisiyle ayaküstü uzun uzadıya sohbet etmeye başlar. Onları uzaktan görüp de yanlarına yaklaşmak isteyen Câbir İbn-i Abdullah ise, “belki de özel bir mesele görüşüyorlardır” diye yanlarına yaklaşmaktan çekinir ve uzakta beklemeye koyulur. Derken o şahıs da biraz sonra Efendimizle yaptığı sohbeti tamamlar ve ayrılır. Bunun üzerine Hz. Câbir de Peygamberimizin yanına gelir ve: “Ya Resûlallah! Sizi o kadar ayakta tutan kimdi?” diye sorar. Peygamberimiz şöyle cevap verir: “O gördüğün kimse Cebrail (aleyhisselam) idi. Bana komşu hakkında öylesine ısrarlı tavsiyelerde bulundu ki neredeyse komşuyu komşuya mirasçı kılacak zannettim.” (Buhârî, edeb 28; Müslim, birr 141.)
Bir insanın mirasçısı; annesi, babası, çocukları, eşi gibi yakınları olduğuna göre, Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) bu sözüyle, komşu hakkının ne denli büyük olduğuna, Allah katındaki kadrine ve ona verilmesi gereken değere dikkat çekmiştir.
Komşuluk dinamiği; içinde yaşanılan toplumun fertleriyle tanışma ve kendini tanıtma adına önemli bir fırsat sunduğu kadar, oluşması muhtemel endişe ve düşmanlıkların giderilmesi için de büyük bir imkândır. Komşuluk münasebetleri sevgiye ve dostluğa dönüştüğü ölçüde meyvesini de verecek, yeni vatanında kendini “yabancı”, çevresindekileri ise “öteki” olarak görmekten kurtulacaktır.
Yaşadığımız coğrafyada sevgiyi ve saygıyı büyütmenin yolu komşularımızla tanışmaktan ve komşuluğa terettüp eden hakları yerine getirmekten geçer. Bunun için bazen bir selam ve tebessümle, bazen ihtiyacı olana yardımla, bazen bir hasta ziyaretiyle, bazen bir ikramla komşuluk bağları mutlaka korunmalı ve geliştirilmelidir. Bunun içinde, onların bize gelmesini bekleme yerine, vesileler aranmalı, milli günler ve bayramlar değerlendirilmeli, bazı özel günleri fırsat bilerek hediyelerle komşularımızı sevindirmeye çalışmalıyız. Hak katında da halk yanında da en faydalı insan olmanın bir yolu da iyi bir komşu olmaktır.
Sözün özü; yeni yerleşilen coğrafyalarda toplumla entegre olabilme, göçün beraberinde getireceği problemleri aşma ve daha hızlı kaynaşma adına, komşuluk ilişkileri en önemli dinamiklerden birisidir.
Rabbimizden niyazımız; nefsimize, neslimize, komşularımıza ve insanlığa faydalı işler yapabilme imkân ve fırsatını bizlere lütfeylesin.
Cuma Hutbesi | Komşu Hakkı PDF
Cuma Hutbesi | Komşu Hakkı WORD