135
Birkaç ay önceydi.
Biz size ne yaptık?
“Eve geldik. Ortanca kızımın morali pek iyi değildi. Ona dedi ki, hazırlan seni döner yemeye götüreceğim. Kendisi tıraşını oldu. Banyoya girmek için hazırlandı. O anda bana seslendi. Bir baktım yere yığılmış. Bilinç yok. Kızımla banyonun dışına çıkardık. Evde yalnızız. Kimseyi tanımıyoruz. Dil bilmiyoruz.Apartmanları dolaştım. Kimse yok. Kızım bir saate yakın ağız ve kalp masajı yaptı. Ben de şuursuzca aynı Hz. Hacer gibi oradan oraya deli gibi koşturuyorum. Küçük kızım kanepelerden atlıyor. Ne olur baba ölme! Apartmanın altı doldu insan. Ben balkonda ambulans ambulans diyorum. Sonra abiler geldi. Eşimin kalbi durmuştu. Ben çaresizliğin dibine kadar vurmuş, gurbette çınarımı kaybetmiş, Atina yıkılmış, altında kalmış, kısaca kıyametim kopmuştu. Halil Bey’i ambulansa bindirdiler. Götürdüler. Ama ben iyileşecek gelecek diye bekliyorum. Sonra beni götürdüler. Ve o sözü, dünyayı başıma yıkan, benim yarımı öldüren, Halilin öldü lafını duyunca tek şey düşündüm. Ölmeyi.Ama ölemezdim. Çünkü ben bir anneydim. Kalbim parça parça Türkiye’deki oğlumu düşündüm. Evdeki kızlarımı gariplerimi düşündüm. Ben onlara nasıl babanız öldü diyecektim. O anda Hz. Meryem gibi “Keşke unutulsaydım, keşke hiç doğmasaydım, bir daha adımı kimse anmasaydı, kaybolup gitseydim.” sözünü söyledim.”
………..
……
……
“Bizim eski evimize de gelmişler. Kapıları kırmışlar. Beni ve eşimi arıyorlarmış. Biz yeni taşındığımızdan ikametgahı almamıştık. Eşim bizden ayrıldı. Gaybubet yapmaya başladı. Her eve geldiğinde onu biraz daha çökmüş görüyordum. 15 kilo verdi. Sanki 10 yaş yaşlanmıştı. Elleri egzama olmuş, parmaklarından kan geliyordu. Ama doktora gidemiyorduk. “
…..
Kardeşimle beraber sırt sırta vermiş oturuyorduk teknede. Karanlıktı ama biz aydınlık günler görmek için yola gidiyorduk. Kardeşim içten içe seviniyordu Yunan karasularında… Fakat beş saniyelik bir olay ve yok onlar. Denizden çıktım göremedim onu. Mustafa, Mustafa… diye seslendim, son seslenişimdi ona… ve duymadı beni. Mühendis olmak istiyordu o, olamadı. 11 yaşında günahsız bir şekilde gitti. Allah onu pis bir dünyaya, zalimlerle dolu bir dünyaya vermedi. Ben Mustafama üzülmekten anneme ve anneanneme fazla üzülemedim. Hayat enerjimdi o benim, her şeyimdi. O bana kızıyordur belki şu an üzülüyorum diye. Mükemmel bir insandı, bir kere bile yalan söylediğini duymadım. Allah onu cennetine koysun.
…..
Mide bulantılarım hala devam ediyordu, cezaevinin yemeklerini yiyemiyordum. Dilekçeler yazdım, durumumu belirttim, hiçbir şekilde geri dönülmedi savcılıktan. İki kilo verdim, 63 kiloya düştüm.Tutuklandığımın haftası bebeğimin sağlığından endişe ettiğim için perşembe revire çıkarıldım. Cuma kontrole götürüldüm. Kontrolde iki tane kalp atışı duydum. Orada bebeklerimin ikiz olduğunu öğrendim, çok mutlu oldum.17 haftalık olduklarından hareket ettiklerini hissettim. Çok güzel bir duyguydu. Canım mandalina çekiyordu, kantin formuna 4-5 kere yazdım, gelmedi. Onun yerine limon yiyordum. 4 Ekim’de kontrole götürüldüm. Birkaç gündür anormallikler hissediyordum. İçim huzursuzdu. Hareketlerini birkaç kez hissettim, sonra hissetmedim. Ultrasona koyulduğumda hareketlerini en son ne zaman hissettiğimi sordu doktor. Birkaç gün olduğunu söyledim. İkisi de eks olmuş, dedi. Şok oldum ağlayamadım bile.Cezaevinde ikiz olduğunu öğrendiğim bebeklerimi bir ay sonra cezaevinde kaybettim. Doktor almamız gerekiyor, dedi. Ben bir yanlışlık vardır, belki yaşıyorlardır, dedim
Minik Erva :