Bela ve Musibetleri Savmada Paratoner Olamadık

Yazar Recep Atıcı

Değerli dostlar, ülkemiz dün sabah saat 04.17’de 7.7’lik depremle sarsıldı; yıkım büyük, ölü sayısı henüz bilinmemekle beraber en son açıklanan rakam 2 bin 921 şeklindeydi.

Kahramanmaraş’ın Pazarcık ilçesi merkezli meydana gelen deprem, aralarında Gaziantep, Adıyaman, Malatya, Adana ve Diyarbakır’ın da bulunduğu 10 ilde yoğun şekilde hissedilmiş. Ayrıca sınırların dışındaki Suriye ve Ürdün gibi ülkelerde de depremin yıkımlarından bahsediliyor. Yetkililer, yedi bin civarında binanın yıkıldığını söylerken, ölü ve yaralı sayısının nereye varacağına dair net bir şey söyleyemiyorlar.

Bu, Adapazarı ve Düzce depremlerinden sonra en ağır hasar veren deprem oldu. Bölgede artçılar da hala devam ediyor. Rabbim muhafaza buyursun. Almanya merkezli uluslararası yardım kuruluşu Time To Help, her zaman olduğu gibi depremin ardından yardım kampanyası başlattı. Arzu edenler o kanalla yardım kampanyasına katılabilir.

Evet, ülkemiz başta olmak üzere bölgedeki diğer ülkelerde meydana gelen bu depremle maalesef çok acı bir güne uyandık. Binlerce vatandaşımız yaralandı, on binlerce insanımız da kış ortasında evsiz kaldı. Depremle birlikte yaşanan acılar işin merkezinde olmasak da hepimizi kedere boğdu.

Peki, ülkemizin, milletimizin yaşadığı bu hazin hadise ve hep birlikte hissettiğimiz derin acıyı bir nebze olsun dindirebilmek için biz ne yapabiliriz? Aynı zamanda yapmamız gerekenlerin yanında nelere dikkat etmeliyiz? En az yapmamız gerekenler kadar önemli olan, neler yapmamalıyız?

Yapmamamız gerekenlere aslında çok da tahşidat yapmaya gerek yok. Zira, Hizmet’e gönül veren insanlar böyle bir günde acıyı sarmakla mükellef olduğunun bilincinde insanlardır. Bu yüzden en hafifinden “Bu işin sonunun buraya varacağı belliydi” gibi menfilik ifade eden sözlere bile hiç yer vermemeliyiz.

Bu yüzden, özellikle sosyal medya paylaşımlarımızda ‘kötü söz sahibine aittir’ dedirtecek menfi ifadelere yer vermemeliyiz. Zira bu tür ifadeler ülkemizde ve diğer ülkelerde acı çeken herkesi üzecektir. Bizler, Hizmet insanları olarak elbette çok acılar yaşadık ve hala da yaşıyoruz. Ancak bugün, Hocaefendi’nin deyimiyle ‘nâ-sezâ, nâ-becâ sözler’ söyleyerek gönülleri incitmeye gerek yok.

Şimdi depremin sarstığı acılı insanlarımızın yaralarını sarma, tüm imkanlarımızı seferber edip onların yardımına koşma zamanıdır. Orası bizim ülkemiz, bizi emzirip büyüten ve bugüne getiren insan da bizim insanımızdır. Hepimiz bulunduğumuz ülkelerde düzenlenecek yardım kampanyalarına katılabiliriz. Büyük küçük demeden, ne kadarına gücümüz yetiyorsa, nakdi ve ayni yardımlarımızın deprem bölgelerine ulaştırılması için resmi kuruluşlara müracaat edebiliriz. Yukarıda bahsettiğim Time To Help’in başlattığı yardım kampanyasına herkes katılabilir. Sanırım ülkemizde KHK Platformu da bu konuda öncü görev alarak elinden geleni yapacaktır. Zira zorda kalmanın ve yardımın ehemmiyetini en iyi o mazlum kardeşlerimiz bilir. Bir şekilde onlara da ulaşılıp yardıma el uzatılabilir.

Deprem bölgesinde yaşayan akrabalarımız, dostlarımız, tanıdıklarımız varsa, onlara bir şekilde ulaşıp gücümüz yettiği nispette para yardımı gönderebiliriz. Hiç olmazsa acılarını paylaştığımızı, taziye dileklerimizi ve dualarımızı iletebiliriz.

Hasılı, her nerede ve hangi şartlar altında olursak olalım, bir yolunu bulalım, başka hiçbir mülahazaya girmeden, depremde zarar gören insanımızın yardımına koşalım. Tıpkı Adapazarı ve Düzce depremlerinde, “Kimse yok mu?” dendiği zaman “Biz varız” dediğimiz gibi yardıma koşmalıyız.

Yazıya müsaadenizle tefsir âlimlerinin yorumladığı Enfâl suresi 25’ci ayetin izahıyla açıklık getireyim. O âyeti kerimede Cenâb-ı Hâk; “Bir belâ, bir musibetten çekininiz ki, geldiği vakit yalnız zalimlere mahsus kalmayıp masumları da yakar.” (Enfâl; 8/25) buyurmaktadır. Bediüzzaman ve diğer bazı âlimler bu âyeti şu şekilde yorumlamışlar: “Beşer, bir derece külliyet kesbeden zulümleri vasıtasıyla işledikleri haksızlıkların bir sonucu olarak, kâinat ve onun içindeki gözle görülemeyecek kadar küçük olan külli unsurları kızdırırlar. Arz ve Semâvâtın Rabbi ve Hâkimi olan Allah, küllî ve geniş bir tecellî ile kâinatın tamamında Rubûbiyetini harekete geçirir ve bütün insanlığı bu yolla hem uyarır hem de dehşetli tuğyanından vazgeçirmek ister. Ayrıca bu yolla, tanımak istemedikleri Kâinatın Sultanını tanıttırmak için emsalsiz, kesilmeyen umumî ve dehşetli âfâtı insan nev’inin yüzüne çarparak hikmetini, kudretini, adaletini, iradesini ve hâkimiyetini gösterir.” (On Dördüncü Söz’ün Zeyli)

Evet şimdi bu yoruma baktığımızda “Falanlar” denmediğini tam aksine “Beşer” ifadesi kullanılarak tüm insanlığın kastedildiğini görüyoruz. O açıdan deprem olur olmaz aklımıza gelen şeyleri bir kenara bırakıp “Acaba bir beşer olarak bu işte, benim de bir vebalim var mı” şeklinde kendimizi sorgulamalıyız.

Sanırım benim yaşımdaki herkes hatırlayacaktır. Muhterem Fethullah Gülen Hocaefendi, 10 Haziran 1990 tarihinde İstanbul Sarıyer mevkinde (açık alanda) “Kurban Himmeti Konuşması[1] yapmıştı. Sohbetin 51:21’ci dakikasında hafif şiddette bir deprem olmuştu. Bu depremin olduğu anda Hocaefendi, ani bir refleksle “Allah ülkemizi muhafaza buyursun. Allah’ım mü’minleri muhafaza buyur. Gereği gibi hizmet edemedik. Paratoner olamadık. Hakkıyla hizmet etseydik belaları savan paratoner olabilirdik” şeklinde ifadeler kullanmıştı.

İşte, Hizmet insanları olarak bizim bu depreme ve deprem vasıtasıyla yaşanan musibete bakışımız bu şekilde olmalıdır. Diğer bir ifadeyle ‘ateş nereye düşerse düşsün, bizi de yakar” diyerek afetzedelerin yaralarına derman olmaya çalışmalıyız.

Not: Hocaefendi’nin o sohbetinin linkini de buraya ekliyorum. İsteyen buradan bu sohbeti tekrar dinleyebilir.

 

[1] https://www.youtube.com/watch?v=rp7McyRXqMQ&ab_channel=Maneviyatimcom

Diğer Yazılar

“Aç açabildiğin kadar sineni ummanlar gibi olsun. Kalmasın alaka duymadığın ve el uzatmadığın bir mahzun gönül”

 

M.Fethullah Gülen

Bu Sesi Herkes Duysun Diyorsanız

Destek Olun, Hizmet Olsun!

PATREON üzerinden sitemize bağışta bulanabilirsiniz.

© Telif Hakkı 2023, Tüm Hakları Saklıdır  |  @hizmetten.com 

Hizmet'e Dair Ne Varsa...

Sitemizde, tercihlerinizi ve tekrar ziyaretlerinizi hatırlayarak size en uygun deneyimi sunmak ve sitemizin trafiği analiz etmek için çerezleri ve benzeri teknolojileri kullanıyoruz. Tamam'a veya sitemizde bulunan herhangi bir içeriğe tıklayarak bu ve benzer çerezlerin/teknolojilerin kullanımını kabul etmiş olursunuz. Tamam Gizlilik Bildirimi

Privacy & Cookies Policy