Amerika’da bir Gandhi: Fethullah Gülen | Hintli siyasetçi yazdı

Yazar Hizmetten

Hindistanın Eski Başbakanlarından Atal Bihari Vajpayee’nin danışmanı Sudheedra Kulkarni Hocaefendi’yi anlattığı makalenin tam metnini yayınlıyoruz.

Hindistan siyasetinin önemli isimlerinden Kulkarni,  2018 yılında  Hocaefendi’ye yaptığı ziyareti , ele alan ayrıntılı bir makale kaleme aldı.

Makale, Hindistan’ın önemli ve saygın medya kuruluşlarından Scroll.in’de yayınlandı.

İşte o makalenin Türkçe’ye çevrilmiş tam metni:

Amerika’da bir Gandhi: Fethullah Gülen

Sürgün edilen bir Türk âlim olan Fethullah Gülen, hareketini İslam’ın en yanlış anlaşılan kavramı olan “Büyük Cihad”ı yaymak için kullanıyor.
Kutsal Ramazan ayındayız ve Müslüman kardeşlerimiz şüphesiz dünya üzerinde birçok kişinin aynı anda yaptığı oruç ve namaz ibadeti ile meşguller. Dünyayı kasıp kavuran korona virüsü sebebiyle gölgede kalmış olsa da bu ay etrafımızı gözlemlemek için güzel bir dönem. Her şeye rağmen yoğunluğu azalmadı. Geçenlerde, birkaç yıl önce onunla olan toplantımızın anısını yeniden canlandıran ve bu makaleyi yazmamı sağlayan ABD’de bulunan ünlü bir Sufi İslam vaizinin derin bir yansımasıyla karşılaştım. Ama önce yayınladığı Ramazan mesajından birkaç satır:
“Koronavirüs, Ramazan’ın görünüşünü değiştirmiş olabilir. Fakat Allah’a olan inancımızı değiştirmeyecek. Bu salgının daha çok evde geçirmek mecburiyetinde kaldığımız zamanı Cenab-ı Hakk’la, ailemizle ve temel değerlerimizle münasebetlerimizi gözden geçirmeye vesile yapabiliriz. Bütün milletlerin ve cemiyetlerin global bir eko-sistemin parçaları olarak birbirlerine ihtiyacını idrak etme dönemidir. Bu dönem hepimizin insanlık ailesinin birer ferdi olduğunu anlama ve insanın yaradılış maksadındaki insanlık yüce hakikatinin manasını gösterme zamanıdır. Bu mübarek aya girerken ümide sımsıkı sarılıp insanı atalete iten karamsarlığa düşmekten sakınmak da çok mühimdir. İnsanlık tarihi karşı karşıya kalınan musibetler ve bunların el birliğiyle aşılmasının hikâyeleriyle doludur. Bu musibet de Allah’ın izniyle aşılacaktır. Bu musibetin bize sunduğu fırsatlara dikkatimizi vererek inşallah topyekûn insanlık olarak bu tünelden daha hızlı geçebiliriz.”
Peki kim bu adam?
Onunla tanıştığımda, fark ettiğim ilk şey, yuvarlak bir yüz ve belirgin bir burundu. Başında takke vardı çünkü bildiği tek taç, Allah’ın emrettiğiydi. Keskin gözleri, yaşından ötürü oluşan gözaltı torbalarından dolayı küçük görünüyordu. 81 yaşında geçirdiği ateşli hastalıktan olsa gerek, kırılgan görünüyordu. Bir önceki gün, yüksek ateşi nedeniyle randevumuz iptal edilmişti ve Pensilvanya’da bulunan ormanlık alandaki evinden New Jersey’deki otelime geri dönmek zorunda kalmıştım. Eğer isteseydi, dinlenmeyi tercih edip, benimle görüşmeyebilirdi. Bunun için gerekli nedeni de vardı. Ama, dünyanın en aydın İslam âlimlerinden biri olan Fethullah Gülen, Eylül 2018’de bana unutulmaz bir akşam yaşattı.
İslam adına terörü kınamak
Onu ilk tanıdığım 2000’li yıllardan beri, milyonlarca seveni tarafından Hocaefendi olarak adlandırılan bu Türk gurusu(Pir) için bir hayranlık beslerim. Ona olan saygım, Usame bin Ladin ve terörist ordusunu sert ve açık bir şekilde kınamasından kaynaklanıyordu. 2005’te, The Times of India’daki yazımda (An Islamic Voice of Reason and Reform in America), Gülen ‘den bin Ladin’i “canavar” olarak adlandıran etkili bir İslam vaizi olarak bahsetmiştim.
11 Eylül terör saldırılarından sonra, Gülen şu açıklamalarda bulunmuştu; “İslam’ın aydınlık yüzünü kirletti. Verdiği zararın onarılması yıllar süren bir çalışma gerektiriyor. İslam’ı kendi istekleri için değiştirerek, korkunç eylemlerde bulunuyor. ”
Gülen ​​dinler arası diyaloğun güçlü bir savunucusu. Ayrıca, hem devlet yönetiminde hem de toplumda dini yasaklamaya çalışan modern Türkiye’nin kurucusu Kemal Atatürk’ün aksine, Hintlilerin Sarva Pantha Samabhaa (bütün inançlara eşit saygı) inancı gibi, o da İslam ve laikliğin uzlaşabilirliğine kesin bir şekilde inanıyor. Makalemde de Gülen’in bu düşüncelerinden takdirle bahsetmiştim. Gülen’e göre “din herkesi kardeşlikte bir araya getiren bir yoldur.”
İnananlarının günlük yaşamda inançlarını nasıl yaşadıklarına bakmazsak, bütün dinler barış, sevgi, hoşgörü, bağışlama, merhamet, insan hakları ve adalet gibi hayati değerleri yüceltirler.
“Bu değerlerin çoğu Hz.Musa, Hz. İsa ve Hz. Muhammed’in hatta Buda, Zarathustra, Lao-Tzu, Konfüçyüs ve Hindu peygamberlerinin de getirdiği mesajlarda önceliğe sahiptir. Bir Müslüman olarak, ben tarih boyunca gönderilen tüm peygamberleri ve kitapları kabul ediyorum ve onlara imanı Müslüman olmanın temel ilkesi olarak görüyorum.” diyor Gülen.
Gülen, İslam adına barbarca eylemler yürüten teröristleri kınıyor. “Bir Müslüman ‘Bir insanı öldüreceğim ve sonra Cennete gideceğim’ diyemez. Allah rızası insanları öldürerek kazanılamaz. İslami yorumlarından ziyade, bazı dini liderlerin ve cahil Müslümanların silahlarının olduğunu söylemek üzücü.”
Uzun yıllar Türkiye’de bir üniversitede ders veren Hintli siyaset bilimci Profesör Anwar Alam, Allah Rızası İçin – Hizmet Hareketinin Kökeni, Gelişimi ve Söylemi adlı kitabında şöyle yazıyor: “Gandi gibi, Gülen de ahlaksız ve yasadışı yollarla ahlaki ve etik amaçlara ulaşılamayacağına inanıyor. Gülen’e göre doğru vesilelerin seçimi kendi içinde bir amaçtır. ”
Pensilvanya dağlarında bir münzevi
Gülen, 1999’da Türkiye’den ABD’ye taşındı ve burada bir münzevi olarak yaşıyor, ibadet ediyor, yazıyor (80’den fazla kitap yazdı) ve çoğunlukla Türk olan sadık talebelerine rehberlik ediyor. Çok az seyahat ediyor. Bazen röportaj verdiği oluyor. Yine de Hizmet adı verilen dünyanın en büyük toplumsal hareketlerinden birine ilham veriyor.
2016 yılında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Gülen’i başarısız bir askeri darbe girişimi ile suçlayarak hareket üzerinde baskı kurana kadar, Hizmet binlerce gönüllüsü ile 100’den fazla ülkede eğitim ve diğer faaliyetleri yürüten bir hareketti. Hizmet insanlarına göre, bu baskı Gülen’in 2013’te Erdoğan, aile üyeleri ve önde gelen politikacıların adının karıştığı yolsuzluk skandalıyla ilgili yaptığı eleştiriden kaynaklanıyor. Bazıları ise Gülen’in Erdoğan’ın iktidarını sağlamlaştırmasına yardım ettiğine ve onun müttefiki olduğuna inanıyorlar.
2013 yılında Hizmet’in Indialogue Foundation adı altında eğitim ve barış faaliyetleri yürüten Hindistan’daki gönüllüleri beni Mahatma Gandhi hakkında bir dizi görüşme yapmak üzere Türkiye’ye davet etti. Türkiye’de mistik bir şey var; Asya ile Avrupa ve Hıristiyanlık ile İslam arasında medeniyetlerin birleştiği muhteşem bir ülke. Bu ziyaret, Hizmet Hareketi mensuplarının Türk toplumundaki nüfuzlarını görmem için bir fırsattı. 2018’de, Gülen hareketindeki en aktif kurumlardan ikisi olan Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı ve Ortak Değerler İttifakı beni New York’ta yapılacak sürdürülebilir kalkınma konferansına davet etti. Bana Gülen ile bir görüşme ayarlamaları koşuluyla daveti kabul ettim. İsteğimi kabul ettiklerinde çok mutlu oldum.
Konferans bittiğinde, ABD’de organizasyonunu yürüttükleri 100 özel okuldan en büyüğünün bulunduğu New Jersey’e gittik. Bir ormanda yer alan okul, Gülen’in bütünsel eğitim felsefesini uygulamak için ideal bir ortama sahipti. (Küresel Sevgi ve Hoşgörü Medeniyetine Doğru adlı kitabında şöyle diyor; “Öğrenerek ve övülecek bir yaşam tarzına öncülük ederek yapılan eğitim yüce bir görevdir. Bunu yerine getirerek insanlık rütbesine ulaşabiliriz ve insanlığa yararlı bir unsur haline gelebiliriz. ”)
Okulun en üst katında, dünyanın dört bir yanından Hizmet gönüllüleri için hazırlanmış mütevazı bir pansiyonda benim için kalacak bir yer ayarladılar. Sadece New Jersey’de güzel bir kitapçı, iki ayda bir The Fountain adında dergi çıkaran bir yayınevi, bir afet yönetimi eğitim merkezi, Türk kültürünü tanıtan dernek ve ABD’deki çeşitli dini ve etnik gruplar arasında diyalog sağlayan dernek gibi yarım düzineden fazla faaliyet var.
Beni etkileyen şey, dindar olmalarına rağmen, modern bir bakış açısına sahip olmaları ve gönüllü yaptıkları işlerde takdire şayan şekilde profesyonel olmalarıydı. Aslında Gülen, Türkiye’nin ve tüm Müslüman toplumların böyle olmasını istiyor: “Başkalarının İslam’ı bizim davranışlarımıza ve hareketlerimize bakarak yorumladığını” bilmek. Bu hareket, çoğu zaman doğru anlaşılamayan İslami kavram olan “cihad” ile mükemmelleştirildi. Profesör Anwar Alam kitabında bize şöyle diyor: “Hizmet hareketi içinde cihad kavramı, kişinin kalbini arındırmak, İslam ve insanlık adına faydalı işler yapmak için içsel mücadeleyi gerektiren Büyük Cihad ile ilişkilidir.”
İki gün sonra, Hindistan Diyalog Vakfı’nın Mumbai’deki faaliyetlerini yürüten Süleyman Kaya, beni Gülen’in Pokono Dağları’nda bulunan, tefsir, fıkıh gibi dersler verdiği Altın Nesil İbadet ve İnziva Merkezi’ndeki ikametgâhına götürdü. Mekânın girişinde yoğun güvenlik önlemleri alınmıştı ve prosedürler titizlikle yerine getiriliyordu. (Daha sonra sessiz bir şekilde bu güvenliğin Erdoğan’dan kaynaklandığını söylediler.)
Güneş çoktan battığı için Gülen’in mekânının dış görünüşünü göremedim. Ana binaya girdiğimizde şu açıklama yapıldı; “Görüşmeyi iptal ettiğimiz için üzgünüz. Hocaefendi’nin durumu iyi değil. Görüşme yarın da yapılamayabilir, çünkü doktorlar dinlenmesini tavsiye etti.” Geri döndük. Ertesi gün onu görüp göremeyeceğimizi bilmiyorduk.
“Gandi’nin hayatı beni derinden etkiledi”
Şansımızı tekrar denedik. İkametgâh ve ötesindeki dağlar güneş ışığı ile parlıyordu. Havaya sessizlik ve huzur hakimdi. Ana binaya girdiğimizde bizi iyi bir haber bekliyordu: “Hocaefendi hala rahatsız, ama sizinle görüşmek istiyor.” Adanmış insanlarla dolu olmasına rağmen sessiz olan büyük bir dua salonuna götürüldük. Aralarında Türk olmayan ve gayrimüslim olan tek kişi olarak, uzak bir köşede oturdum. Ama Gülen salona girerken beni gördü ve yanına oturmam için eliyle işaret etti. Daha sonra uzun ve derin bir sessizlikle namaz kıldırdı.
Anwar Alam kitabında bize “Gülen’in Kur’an’ı sessiz okumasının yanında beş saat süren bir zikrinin de olduğunu“ söylüyor. İşte kitabından bir başka önemli bilgi daha: “Hizmet, Tebliğ Cemaati gibi dini propaganda yapan bir hareket değil.”
Namazdan sonra Gülen’in ziyaretçilerini kabul ettiği başka bir salona geçtik. Sıcak bir şekilde elimi sıktı ve beni yine şaşırtarak sandalyesine oturmamı istedi. Kendisi başka bir sandalye aldı ve bir tercüman yardımıyla Hindistan’dan bir “arkadaş” ağırladığı için çok mutlu olduğunu söyledi. Hindistan’ın eski ve zengin bir medeniyeti kucaklayan topraklar olduğunu ve birçok dinden insanlara barış içinde yaşama imkânı sunduğunu söyleyerek övgülerde bulundu. “Doktorların dinlenmenizi tavsiye etmelerine rağmen, benimle görüşmeyi kabul edip, bu onuru bana yaşattığınız için teşekkür ederim. Buraya, dindar bir Hindu olarak, dünya barışı için diyalog ve karşılıklı anlayış ilkesi başta olmak üzere, değerli ilkelerinizi takdir eden bütün Hintlileri temsilen geldim.” dedim.
Daha sonra ona derin inançlarımdan, Hindu-Müslüman uyumu ve Hindistan-Pakistan ilişkilerinin normalleşmesini destekleyen faaliyetlerimden bahsettim. Pakistan kelimesini duyunca, bakışları yoğunlaştı. Bu nedenle, iki ülke arasındaki sorunu, savaşları, Keşmir anlaşmazlığına adil ve insancıl bir çözüm arayışını, terör ve şiddet kaynaklı dökülen kanları, yoksulluğun utanç verici gerçekliğini, sosyo-ekonomik eşitsizliği ve tüm Güney Asya’da barış ve kalkınma için kalıcı bir çözüm bulunması gerektiğini kısaca açıkladım.
“Hindistan-Pakistan barışı için dua ediyorum. Aslında, barış konusunda tüm dünya huzursuz.” dedi Gülen. Bu sırada ona Mahatma Gandhi hakkındaki kitabımı sundum ve Gandhi’nin dindar bir Hindu olmasına rağmen, İslam’a ve Hz. Muhammed’e çok saygı duyduğunu, Hindu-Müslüman birliği için hayatını feda ettiğini belirttim. Gülen, Gandi’ye ve şiddetsizlik felsefesine büyük saygı duyduğunu belirtti ve ekledi: “İslam’ın barış, merhamet ve evrensel kardeşlik mesajı ile çok benziyor. Hayatı, özellikle barışçıl çözümü ve Müslümanlar ile Hindular arasında köprü kurma çabaları beni derinden etkiledi. ” Daha sonra bir ricada bulundum: “Gandhi’nin 150. doğum yıldönümünü vesilesiyle Hindistan’a bir hatıra mesajı göndermenizi isteyebilir miyim? ” Teklifimi kabul etti. İşte Gandhi Jayanti için yazdığı takdirleri:
Dünyanın en büyük liderlerinden ve barış savunucularından biri olan Mohandas Karamchand Gandhi’nin 150. doğum yıldönümünde, Mahatma’nın örnek mirasını anmak için Hindistan’dan ve tüm dünyadan barışı seven insanlara katılmaktan mutluluk duyuyorum. Yaşadığı olağanüstü hayat ve geride bıraktığı eşsiz miras, kargaşanın çok olduğu bu dünyaya barış ve refah getirmek için çabalayan herkese ilham veriyor.
Onun paha biçilemez mirasları arasında saygıyı en çok hak eden şey, yaşamı boyunca karşılaştığı dayanılamayacak zorluklara rağmen, şiddetsizliğe ve barışa olan sarsılmaz inancıdır. Gandhi, bize örnek hayatı ile barışın çözemeyeceği hiçbir sorunun olmadığını gösterdi
Farklılığı çatışma sebebi görenler için endişesi, Hindular ve Müslümanlar arasında köprüler kurma çabaları, çatışmalarda ölenlerin intikamını almak yerine hayata hizmet etmeyi savunması, ayrımcılık yapmadan bütün halkına olan bağlılığı beni derinden etkilemiştir.
Bugün, Gandi’nin öğretileri, fikirleri ve vizyonu insanlığın problemlerini ele almada her zamankinden daha etkili hale gelmiştir. Küreselleşen dünyamızda karşılaştığımız sorunlar bağlamında, Gandhi’yi derin öğrenme ve ilham kaynağı olan örnek bir insan olarak hatırlıyoruz.
– Fethullah Gülen
Sağlık sıkıntıları olduğu için, erken ayrılmak zorunda kaldım. Gitmeden önce Gülen, “Tekrar gelin ve bir dahaki sefere bizimle burada kalın.” dedi. Daha sonra öğrendim ki Gülen çok az Hintli ile görüşmüştü ve bunlardan biri bendim.
Said Nursi: Gülen’in Pir’i ve şiddetsiz cihad ilkesi
Gülen’in barış, şiddetsizlik, insanlık onuru ve İslam’ın temel taşı dinler arası hoşgörü ve diyaloğa olan derin inancını nasıl açıklayabiliriz? Cevap, onu etkileyen Guru’da gizli; geçen yüzyılın en büyük İslam teologlarından biri olan Bediüzzaman (zamanın harikası) Said Nursi (1878-1960). Yazımı yaklaşık 40 yıl süren ve büyük kısmı cezaevlerinde yazılan 6.000 sayfalık Risale-i Nurlar, Modern İslam üzerine kesin bir yorum olarak kabul ediliyor.
Vatikan Müslümanlarla İlişkiler Ofisi başkanı olarak Papa 2. John Paul altında çalışan Katolik rahip Thomas Michel, Risale-i-Nur’dan Düşünceler – Said Nursi’nin Modern Müminlere Tavsiyesi adlı kitabında şunları yazıyor: “Nursi’nin cazip bulduğum düşüncesi, şiddeti net bir şekilde reddetmesidir. Kılıçla cihadın bittiğini söylüyor. Müslümanların inançları için mücadele etmelerinin tek uygun yolu ‘sözlerin cihadı’ veya ‘kalemin cihadı’, yani kişisel tanıklık, ikna ve akli kanıtlar. Nursi, İslam’da sevginin önceliğine inanıyordu. Düşmanlık zamanı bitmişti.” Bilhassa Nursi, Müslümanlar ve Hristiyanlar’ın ortak amacı barış ve küresel kardeşlik için birlik çağrısında bulunmuştu.
Nursi, bu çağrıyı 1911’de Şam’daki Emevî Camii’nde 10.000’den fazla Müslüman’a Cuma vaazı sırasında yaptı. Aslında bu vaazin kendisi de onun verildiği yer kadar tarihi. Dünyanın en eski ve en büyük camilerinden olan Emevî Camii, Hz. Yahya için yapılan bir Hıristiyan bazilikası üzerine inşa edilmiştir. Hz. Yahya hem Hıristiyanlar hem de Müslümanlar tarafından peygamber olarak kabul edilir. 2003’te Eski Başbakan Atal Bihari Vajpayee’ye eşlik ettiğim Suriye ziyaretinde bu camiyi görme fırsatım oldu.
Akademisyen Salih Sayılgan, Şi̇ddetten Uzak Bi̇r İslâmî Ci̇had: Sai̇d Nursi̇ Modeli̇ adlı kitabında Nursi’yi Mahatma Gandhi, Martin Luther King ve Nelson Mandela ile aynı çizgiye koyuyor. “Gandhi’nin mirasının Tuz Yürüyüşü ile, Mandela’nın başkanlığa seçilmesiyle ve King’in ‘Bir hayalim var’ gibi konuşmalarıyla sembolleştiği bir yerde, Nursi’nin simgesi, en büyük eseri olan Risale-i-Nur ve onu yaymaya ve ondan beslenmeye devam eden cemaatidir. Bu cemaat, cihadı onun anladığı ve öğrettiği gibi devam ettiriyor: Allah yolunda salih amellerle çabalamak.”
Nursi’nin ve İslam’ın diğer büyük âlimlerinin saygın geleneğini göz önünde bulunduran Gülen, hem bireysel olarak hem de Hizmet hareketi yoluyla İslami cihadın gerçek anlamını uygulamaya ve yaymaya devam ediyor. O ve sevenleri bu yolda birçok engelle ve zorluklarla karşılaştılar. En ağırı da Türkiye’nin diktatör başkanının acımasız baskıları oldu. Bir zamanlar Gülen hayranlığını dile getiren Erdoğan, terörist damgası vurduğu Gülen’in yeminli düşmanı oldu. Türkiye’de on binlerce Hizmet mensubu hapse atıldı ve çok sayıda kişi [farkli ülkelere] iltica etti. Elbette Gülen hareketi bu acı deneyimden doğru dersleri alacak ve insanlığa hizmette daha da güçlenecektir.
Ramazan, Yüce Allah’a dua etme ayıdır. Ben de Fethullah Gülen Hocaefendi’nin sağlığı için ve onun barış ordusuna daha fazla güç için dua ediyorum.

Sudheendra Kulkarni, who served as an aide to former Prime Minister Atal Bihari Vajpayee

Diğer Yazılar

“Aç açabildiğin kadar sineni ummanlar gibi olsun. Kalmasın alaka duymadığın ve el uzatmadığın bir mahzun gönül”

 

M.Fethullah Gülen

Bu Sesi Herkes Duysun Diyorsanız

Destek Olun, Hizmet Olsun!

PATREON üzerinden sitemize bağışta bulanabilirsiniz.

© Telif Hakkı 2023, Tüm Hakları Saklıdır  |  @hizmetten.com 

Hizmet'e Dair Ne Varsa...

Sitemizde, tercihlerinizi ve tekrar ziyaretlerinizi hatırlayarak size en uygun deneyimi sunmak ve sitemizin trafiği analiz etmek için çerezleri ve benzeri teknolojileri kullanıyoruz. Tamam'a veya sitemizde bulunan herhangi bir içeriğe tıklayarak bu ve benzer çerezlerin/teknolojilerin kullanımını kabul etmiş olursunuz. Tamam Gizlilik Bildirimi

Privacy & Cookies Policy