Adaletsizliği Adaletle Yıkmak İçin…

Yazar İsmet Macit

“Yıkılma bunları gördüğün zaman
Umudunu kesip de incinme sakın
Aç yüreğini, bir merhabaya
Kardeşin duymaz, el oğlu duyar…”

2 Ekim Çarşamba günü boğazı sıkılan adalete nefes, mazlumlara ses, darbelenen hukuka fer olmak için Strazburg’da olacağız…

Sivil direnişin öncüsü Mahatma Gandhi şöyle der: “Her sabah kalktığım zaman kendi kendime şöyle söz veririm: Dünya üzerinde vicdanımdan başka kimseden korkmayacağım. Kimsenin haksızlığına boyun eğmeyeceğim. Adaletsizliği adaletle yıkacağım ve mukavemet etmekte ısrar ederse onu, bütün mevcudiyetimle karşılayacağım.”

Kötülük imparatorluğunun karşısına dikilen iyiliğin kazanması için iyilerin en iyi şekilde organize olması gerekiyor. Bunun için de ‘yüreğinde insanlığı yaşatan cesurların’ suskunlar vadisine var güçleriyle haykırması icap ediyor. Karanlık vadinin gulyabanilerinden korkmadan, suskunların ödlekliği dilleri bağlamadan, hakikatin yüksek kulelerinden herkesin duyacağı şekilde ADALET diye haykırılması en temel insanlık görevidir.

Evet hak arayışı, hukuksuzluklarla mücadele, zulme göğüs germe uzun soluklu ve toplumsal bilinç üzerinde yürütülen kutsal bir eylemdir. Siyasetin menfaat prangaları ile felç edilmiş yargı sisteminde bu hak arayışı, “hangi usul, yol ve yöntemlerle yapılacak?” sorusuna en kestirmeden; “kamuoyu oluşturma ve yargıçların siyasetin baskısından kurtulmalarını ve bağımsız karar vermelerini temin edecek şekilde genel kanaat oluşturma” cevabı verilebilir.

İnsan onuruna en yakışan davranış adalet için kavga vermektir… Zulüm adaletin çekildiği alanları sel gibi yıkıp geçer. Zulümden beslenen yapıların korkulu rüyası ise adalet için mücadele eden organize topluluklardır.

Zulüm anlatılmadığı zaman yapanın yanına kâr kalacak şekilde meşrulaşır, kalınlaşır ve sanki mazlumlar bunu hak ediyor; zalimler yaptıklarında haklıymış imajı oluşur. Zulümle mücadele etmenin en tesirli yolu anlatıp kamuoyu oluşturmaktan geçer. Eğer iyiliği organize ve kötülükle mücadele için yola çıkıldıysa iyililerle omuz omuza verilerek kötülükle mücadele edilmesi gerekir. Organize bir kötülüğü ancak organize bir iyilik yenebilir…

Efendiler Efendisi (sav) iyiliğin organizesi ve zulümle mücadele hususunda da en güzel örnektir. Onun (sav) Taif yolculuğu zulmü anlatmak ve zulümle mücadele adına destek bulmak için çırpınışlarına örnek olarak gösterilebilir.

Mekke’de İslam’ın başladığı yıllarda; kötülük imparatorluğunu yöneten tiranlar, devletin tüm organlarını ve gücünü kullanarak insanca yaşama ve yaşatmadan başka dertleri ve niyetleri olmayan masumları yok etmeyi devlet politikası haline getirmişti. Müslümanlar aradıkları toplumsal desteği Mekke’de bulamadıkları gibi adeta devlet terörüne maruz kalmış ve o gün Mekke site devletini ele geçirmiş bir çetenin akla gelebilecek tüm zulümlerine maruz kalmışlardı. İslam’ın onuncu yılında Hz. Hatice ve Ebu Talib vefat ettiler. Müminler o seneye hüzün senesi dediler. Efendimiz (sav) en fedakar iki destekçisini kaybedince şehri esir alan sistematik kötülük Ona (sav) ve müminlere Mekke’yi dar ettiler.

Efendimiz (sav) inananlara karşı şiddet ve düşmanlığın zirve yaptığı bu günlerde hem Mekke’deki zulmü anlatmak ve mücadele için destek aramak adına Taif şehrine gitmeye karar verdi. Zira Taif, o gün Mekke’den sonra Hicaz bölgesinin en önemli yerleşim alanlarından birisiydi. Üçüncü önemli yerleşim merkezi olarak ise Yesrib geliyordu. Mekke’nin nüfusu yaklaşık 10 bin iken Taif’in nüfusu 4500 civarında idi. Yani Mekke’nin çekineceği bir sosyo-politik güçtü. Allah Resulü (sav) esbaba, politik dengelere, kabilecilik psikolojisine dikkat ederek tebliğini yapıyor ve sistemini bu realiteler üzerine bina ediyordu.

Efendimiz (sav), aradığını Taif’te bulamasa da vazifesini yapmış, oradan döner dönmez gayretlerini artırarak devam ettirmiş, asla ümitsizliğe düşmemiş; Üstad Hazretlerinin tabiriyle, halbuki üstâd-ı mutlak ve muktedâ-yı küll ve rehber-i ekmel olan Resûl-ü Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm… insanların çekilmesiyle ve dinlememesiyle daha ziyâde sa’y ve gayret ve ciddiyetle teblîğ etmiş…” heyecanını yenileyerek panayırları dolaşıp kabile reislerini ziyaret ederek onlardan destek talebinde bulunmuştur. Aradığı destek Medine’den gelince oraya hicret etmiş ve hakkın, hukukun, adaletin mücadelesine oradan devam etmiştir.

Kainatta hiçbir şeyi israf etmeyen Allah (cc) samimi insanların hak hukuk adalet adına attıkları hiçbir adımı israf etmeyecektir.

Strasburg’da Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin önünde 2 Ekim tarihinde yapılacak Hak Arayışı Yürüyüşü mazlumların yaralı yüreklerine hazık bir hekim gibi dokunacak yüreklerdeki insanlık sevgisi onlara nefes olacaktır. Burada atılan her bir adım mazlumlara moral olacak, zindanlara ışık olup yağacak, hakkın mücadelesini verenlere aşk şevk verecektir.

YAZARIN TÜM YAZILARI İÇİN TIKLAYIN

Diğer Yazılar

Hizmet'e Dair Ne Varsa...

Sitemizde, tercihlerinizi ve tekrar ziyaretlerinizi hatırlayarak size en uygun deneyimi sunmak ve sitemizin trafiği analiz etmek için çerezleri ve benzeri teknolojileri kullanıyoruz. Tamam'a veya sitemizde bulunan herhangi bir içeriğe tıklayarak bu ve benzer çerezlerin/teknolojilerin kullanımını kabul etmiş olursunuz. Tamam Gizlilik Bildirimi

Privacy & Cookies Policy