“Acırsanız acınacak hale gelirsiniz”

Yazar Mizan

‘Yani bir kalpte hem zulüm hem iman yer alabilir mi?’ sorununun cevabı bellidir.

Güzel bir söz vardır: ‘Rüşvet kapıdan girince iman bacadan çıkar.’

Zulüm, cinayet gibi amellerin işlendiği yerde iman bulunmaz. İmanın olmadığı yerde zaten müslümanlık kalmaz. Bu zıtlıklar bir arada bulunamaz. 

Yani gorilleşerek veya “domuzlaşarak” mesh olmuş bir zavallının ne mü’minliğinden, ne haccından ne de namazından söz edilebilir. 

Zulmü bizzat yapmadıkları halde zulmü önleyebilecek olanlar veya itiraz etmeyenler için de aynı tehlike söz konusudur.” 

Geçen yazı böyle bitmişti.

Muktedirlerin ağzında vecize gibi dolaşan firavunâne bir söz de şu: “Acırsanız acınacak hale gelirsiniz.”

İlk duyulduğunda makul gibi de görünebiliyor.

Öncelikle Allah’a iman taşıyan bir mü’min, karşılığında bir şey elde etmek için acımaz. Merhameti takas aracı olarak kullanmaz.

‘Merhamet edeyim de acınacak duruma düşmeyeyim’ diye bir beklentisi olmaz.

Mü’minin sevgi ve acıma duygusu, karşılık beklemez.

‘Öfkeleneyim şundan kurtulayım; acıyayım bundan korunayım’ gibi niyetler halis değildir.

Mü’min, kalbindeki imanın doğal bir sonucu olarak merhamet eder, acır, şefkat eder. Tüm varlığa sevgi besler. Bamteli’de dendiği gibi mü’min Allah’a imanının genişliği ölçüsünde merhamet ve şefkati ile her şeyi kucaklar.

Devamında şu var:

“İman ile şefkat doğru orantılıdır, denebilir… Kin ve nefret insanının, ehl-i imandan nefret eden insanın, imandan nasibi o kadardır. Böylelerine ehl-i iman nazarıyla bakıyorsak şayet, ‘Hüsn-ü zan, hüsn-i ibadettendir!’ fehvasınca bakıyoruzdur.”

TOPLUMU HİPNOZ; RİYA VE GÖSTERİŞ 

İman ancak şefkat ve merhamet sahiplerinde olur. 22. Mektup’ta da aynı vurgu vardır:

“Adâvet ve muhabbet, nur ve zulmet gibi zıttırlar. Şayet bir kalpte düşmanlık hakikati ile yerleşmiş ise, bu kez de muhabbet riyaya dönüşür. Yani suni ve yapmacık bir şekilde seviyormuş gibi görünür.” 

Sonuç olarak

İman gider, geriye toplumu hipnoz için riya ve gösteriş kalır.

İşte böyle bir ruhta acıma, merhamet ve şefkat kalmaz.

Mü’minin kitabı Kurân’dır. Kur’an, 114 yerde “Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla…” der ve bize böyle demeyi ve davranmayı öğütler. Kur’an’da her yeni fasıl böyle başlar. Yani her şeyin başlangıcında merhamet vardır.

Sözler’de “Bütün kâinâtın mâyesi muhabbettir.” denir. Mü’minin mayası muhabbettir, sevgidir, şefkattir. Bu maya bozulduğunda, koktuğunda acılaşır. Şeytan zulüm ve işkenceyi, acınacak hale gelmeme gerekçesi olarak bu mayası bozuk kalplere kabul ettirir.

Mü’minin karakterinin omurgası şefkat ve merhamettir. Sonunda acınacak duruma gelme tehlikesi bile onu merhametsizliğe ve canavarlığa razı etmez.

FİRAVUNLARIN KİTABI 

Kur’an her faslını merhametle açar. “Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla” der.

Peki Firavunların kitabı ne ile başlar.

Firavunların kitabı, Kur’an sureleri gibi başlamaz. Hemen hepsinin ruhunun ‘besmelesi’, ‘zalim ve gaddar olan firavunun adıyla’ cümlesinden oluşur.

Firavunun her takipçisi söze böyle başlar.

Zulmünü onun adıyla meşrulaştırır. Onun beğenisine sunar.

Zulmünü artırdıkça itibarının artacağını düşünür -ki artar.-

Hitler’in generalleri tereddüte düştüklerinde “Führer olsa ne yapardı?” diye sorarak cevap bulmaya çalışıyordu.

Ondan “Kimseye merhamet etmemeyi, yollarına kim çıkarsa ezip geçmeyi” öğrenmişlerdi.

Her firavunun davranış ve reflekslerini belirleyen bu tür prensipler vardır.

Bu prensiplerin ana omurgası acımasızlık ve merhametsizliktir.

Mesela Machiavelli…

Prens kitabı kitabından birkaç örnek aktarayım:

“III- İnsanlar ya elde edilmeli ya da onların kökü kazınmalıdır; hafif baskılara karşı intikam almaya kalkarlar, fakat ağır baskılara karşı direnemezler.

V- Gerçekten, ele geçirilen bir şehri güvenli bir biçimde korumanın yolu orayı yakıp yıkmaktır. 

XV- Varlığını sürdürmek isteyen bir hükümdarın iyi olmamayı öğrenmesi ve koşulların gereklerine göre davranmayı bilmesi gerekir.

XVIII- Merhametli, vefalı, insancıl ve doğru bir insan olarak gözükmek, fakat gerektiği kadar tümüyle aksine davranabilecek kadar ruhsal hazırlık içinde olmalıdır.

XXI- Sivil hayatta iyi ya da kötü olağanüstü bir iş yapan birinin bulunup ödüllendirilmesi ya da cezalandırılması hükümdarın adını dilden dile dolaştıracağı için yapılması gereken yararlı davranıştır.”

Lenin’in şu propaganda yöntemi meşhurdur: “(5) Mahkemelerle, şikâyetlerle, polisle, sana bağlı milis güçleri ile, din adamları ile insanları öldür, astır, mahkûm et, geride kalan muhalefeti korkut!”

Özetle “Acırsanız acınacak hale gelirsiniz.” cümlesinin hangi tür insanlara işaret ettiği açıktır. Allah’a iman taşıyan bir mü’min acınacak hale gelmeyi göze alır ama merhametsizliği göze alamaz.

Son bölüm: Kader’in tuzağı veya kanlı nehir

Kaynak: Tr724 | VEYSEL AYHAN

Diğer Yazılar

“Aç açabildiğin kadar sineni ummanlar gibi olsun. Kalmasın alaka duymadığın ve el uzatmadığın bir mahzun gönül”

 

M.Fethullah Gülen

Bu Sesi Herkes Duysun Diyorsanız

Destek Olun, Hizmet Olsun!

PATREON üzerinden sitemize bağışta bulanabilirsiniz.

© Telif Hakkı 2023, Tüm Hakları Saklıdır  |  @hizmetten.com 

Hizmet'e Dair Ne Varsa...

Sitemizde, tercihlerinizi ve tekrar ziyaretlerinizi hatırlayarak size en uygun deneyimi sunmak ve sitemizin trafiği analiz etmek için çerezleri ve benzeri teknolojileri kullanıyoruz. Tamam'a veya sitemizde bulunan herhangi bir içeriğe tıklayarak bu ve benzer çerezlerin/teknolojilerin kullanımını kabul etmiş olursunuz. Tamam Gizlilik Bildirimi

Privacy & Cookies Policy