Şu sözün iki mebhası vardır.
بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ
لَقَدْ خَلَقْنَا الْأِنْسَانَ ف۪ٓي اَحْسَنِ تَقْو۪يمٍ
ثُمَّ رَدَدْنَاهُ اَسْفَلَ سَافِل۪ينَ
اِلَّا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَ عَمِلُوا الصَّالِحَاتِ
Birinci Mebhas: Îmânın binler mehâsininden yalnız beşini “Beş Nokta” içinde beyân ederiz.
Birinci Nokta: İnsan nûr-u îmân ile a‘lâ-yı illiyyîne çıkar, cennete lâyık bir kıymet alır. Ve zulmet-i küfür ile esfel-i sâfilîne düşer, cehenneme ehil olacak bir vaz‘iyete girer. Çünki îmân, insanı Sâni‘-i Zülcelâl’ine nisbet ediyor. Îmân bir intisâbdır. Öyle ise insan, îmân ile insanda tezâhür eden san‘at-ı İlâhiye ve nukūş-u esmâ-yı Rabbâniye i‘tibâriyle bir kıymet alır. Küfür o nisbeti kat‘ eder. O kat‘dan san‘at-ı Rabbâniye gizlenir. Kıymeti dahi yalnız madde i‘tibâriyle olur. Madde ise, hem fâniye, hem zâile, hem muvakkat bir hayat-ı hayvâniye olduğundan kıymeti hiç hükmündedir.
Bu sırrı bir temsîl ile beyân edeceğiz. Meselâ, insanların san‘atları içinde nasıl ki maddenin kıymeti ile san‘atın kıymetiayrı ayrıdır. Bazen müsâvî, bazen madde daha kıymetdar, bazen oluyor ki, beş kuruşluk demir gibi bir maddedebeş liralık bir san‘at bulunuyor. Belki bazen antika olan bir san‘at bir milyon kıymeti aldığı halde, maddesibeş kuruşa da değmiyor. İşte öyle antika bir san‘at antikacıların çarşısına gidilse, hârikapîşeve pek eski hünerver san‘atkârına nisbet ederek, o san‘atkârı yâd etmek sûretiyle ve o san‘atla teşhîr edilse, bir milyonfiyatla satılır. Eğer kaba demirciler çarşısına gidilse, beş kuruşluk bir demir bahâsına alınabilir.
İşte insan, Cenâb-ı Hakk’ın böyle antika bir san‘atıdır. Ve en nâzik ve nâzenînNazlı bir mu‘cize-i kudretidir ki, insanı bütün esmâsının cilvesine mazhar ve nakışlarına medâr ve kâinâta bir misâl-i musaggar sûretinde yaratmıştır. Eğer nûr-u îmân içine girse, üstündeki bütün ma‘nîdâr nakışlar o ışıkla okunur. O mü’min şuûr ile okur ve o intisâbla okutur. Yani “Sâni‘-i Zülcelâl’in masnûuyum, mahlûkuyum, rahmet ve keremine mazharım” gibi ma‘nâlarla insandaki san‘at-ı Rabbâniye tezâhür eder.