Utah State Üniversitesi, Advocates of Silenced Turkey (AST) tarafından düzenlenen özel bir etkinliğe ev sahipliği yaptı. “Öteki Çocuklar” belgeselinin gösterimi ve “Sessiz Çığlıklar” sergisi kapsamında gerçekleştirilen panelde, Türkiye’de yaşanan insan hakları ihlalleri ve baskı altında büyüyen çocukların hikâyeleri ele alındı.
Etkinlik, insan hakları ihlallerine dikkat çekmek ve özellikle ebeveynleri tutuklanan çocukların yaşadığı travmaları görünür kılmak amacıyla düzenlendi. Belgesel gösteriminin ardından gerçekleştirilen panelde uzmanlar, akademisyenler ve aktivistler, Türkiye’de devam eden hak ihlalleri, sürgün ve hapis hayatı nedeniyle parçalanan ailelerin yaşadığı zorluklar üzerine değerlendirmelerde bulundu.
Akademik Özgürlüğün Yok Edilişi: 8 Yıldır Hapiste
Etkinliğin koordinatörü, Utah State Üniversitesi Sosyoloji Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Mehmet Soyer, Türkiye’de akademik özgürlüğün nasıl yok edildiğine dair çarpıcı bir örnek paylaştı. Kendi doktora sürecinde birlikte çalıştığı arkadaşı Aziz’in yaşadığı adaletsizliği şu sözlerle dile getirdi:
“Aziz, benden çok daha zeki bir akademisyendi ve eğitimini tamamladıktan sonra ülkesine hizmet etmek için Türkiye’ye döndü. Ancak akademik başarıları ödüllendirilmek yerine cezalandırıldı. Şu anda 8 yıldır hapiste ve ne zaman çıkacağı bile belli değil. Eğer ben de Türkiye’ye dönmüş olsaydım, muhtemelen aynı kaderi paylaşacaktım. Akademisyenlerin ve aydınların susturulması sadece bireylerin değil, toplumun da kaybıdır.”
Sınır Dışı Korkusuyla Yaşayan Göçmenler
ABD’deki Latin göçmenlerin karşı karşıya olduğu zorluklara değinen Utah State Üniversitesi Dünya Dilleri ve Kültürleri Bölüm Başkanı Dr. Crescencio López González, göçmenlerin sürekli bir şiddet döngüsü içinde yaşadığını belirtti:
“Bu insanlar ülkelerindeki şiddetten kaçıyor, ancak sınır geçişleri sırasında ve sonrasında da şiddete maruz kalıyorlar. Üstelik sınırı geçtikten sonra sürekli sınır dışı edilme korkusuyla yaşıyorlar. Onların hikâyelerini dinlemeli, deneyimlerini insancıllaştırmalı, farkındalık yaratmalı ve örgütlenerek harekete geçmeliyiz.”
Cache Refugee and Immigrant Connection (CRIC) Halkla İlişkiler Direktörü Abbas Ehsani ise Afgan mülteci çocukların yaşadığı zorluklara dikkat çekti:
“Bu çocuklar, toplumun sunduğu imkânlar için minnettar. Ancak hikâyelerini paylaşmak, sadece yaşadıklarını anlamamıza yardımcı olmakla kalmıyor; aynı zamanda eğitim, sağlık hizmetleri, sosyal aktiviteler ve travma yaşamış çocuklar için terapi gibi fırsatları da artırıyor.”
Bebek Cevdet’in Blenderı: Bir Ailenin Hayatta Kalma Mücadelesi
Etkinliğin en dokunaklı bölümlerinden biri, sergilenen nesneler aracılığıyla anlatılan insan hikâyeleri oldu. USU Emerita Folklorist ve Etnograf Randy Williams, sergide yer alan Bebek Cevdet’in blenderı hakkındaki hikâyeyi paylaşarak mültecilerin yaşadığı zorlukları gözler önüne serdi:
“Cevdet’in ailesi, botlarının arızalanması ve patlama tehlikesi nedeniyle saatlerce suyun içinde yürümek zorunda kaldı. Babası, Cevdet’i kuru tutmak için onu suyun üzerinde taşıdı; annesi ise hayatta kalması için gerekli olan tıbbi cihazları—nefes almasına yardımcı olan bir nebülizörü ve yiyeceklerini püre haline getiren bir blenderı—korumaya çalıştı. Yolculukları, dokuz saat süren zorlu bir dağ tırmanışıyla devam etti. Cevdet’in blenderı, bu inanılmaz mücadelenin sessiz bir tanığıdır.”
İnsan Hakları İhlallerinin Tanıkları: Hafsa Girdap
Advocates of Silenced Turkey Sözcüsü, Cinsiyet ve Göç Araştırmacısı, Stony Brook Üniversitesi’nden Hafsa Girdap, etkinlik kapsamında yaptığı konuşmada, Türkiye’de insan hakları ihlallerine maruz kalan grupların sistematik olarak nasıl damgalandığını vurguladı:
“Hem Öteki Çocuklar belgeseli hem de Sessiz Çığlıklar sergisi, Türkiye’de özellikle damgalanmış ve insanlıktan çıkarılmış gruplara yönelik devam eden insan hakları ihlallerinin güçlü birer tanığıdır. Kürtler, Hizmet Hareketi mensupları, Alevi toplulukları gibi grupların maruz kaldığı baskıları gözler önüne seren bu projeler, baskıya dair soyut raporlarla, bu zulmü bizzat yaşayan insanların derin ve kişisel hikâyeleri arasındaki bağı kurmayı amaçlıyor. Bu sayede, otoriter politikaların insan hayatına olan maliyetini görmezden gelmek imkânsız hâle geliyor.”
Özgür Ülkelerde Yaşayanlar Olarak Onların Sesi Olmalıyız
Panelde, insan hakları ihlallerine karşı ses çıkarmanın önemi vurgulanırken şu güçlü mesaj verildi:
“Zulme uğrayanlar, kendi ülkelerinden ayrılmayı seçmediler. Biz de bu ülkede yaşamayı seçmedik. Ama şu an burada, özgür bir ülkede yaşıyoruz ve bu nedenle onların sesi olmak bizim sorumluluğumuz. Sessiz kalan her zulüm, yeni adaletsizliklere kapı aralar. O yüzden, bu hikâyeleri duyurmak, farkındalık yaratmak ve harekete geçmek bizim elimizde.”
Utah State Üniversitesi’ndeki bu etkinlik, Türkiye’deki insan hakları ihlallerini uluslararası kamuoyuna duyurmak ve mağdurların sesini daha geniş kitlelere ulaştırmak adına önemli bir adım olarak kaydedildi.Katılımcılar, etkinliğin insan hakları ihlallerine dair farkındalık yaratmada önemli bir adım olduğunu belirterek benzer çalışmaların devam etmesi gerektiğini vurguladı.
Etkinlik Destekçileri ve Katılım
Etkinlik, Utah State Üniversitesi’nin farklı akademik birimleri ve sivil toplum kuruluşlarının iş birliği ile gerçekleşti. Destek veren kurumlar arasında şunlar yer aldı:
- USU Department of Sociology, Anthropology, and Criminal Justice
- USU Mountain West Center for Regional Studies
- USU Center for Community Engagement
- USU Heravi Peace Institute
- United Nations Association of Utah
- Emerald Hills Institute
- Utah Humanities
- Cache Refugee and Immigrant Connection