Soru: İslâmiyet gibi mükemmel bir dinin gönüllerde tekrar yer bulabilmesi adına nasıl hareket etmeliyiz?
Cevap: İslâm’ın kâmil bir sistem olduğunu Kur’an-ı Kerim ve hadis-i şerifler anlatmaktadır. Kur’an-ı Kerim’de bir-iki âyette içtimaî, iktisadî, itikadî ve amelî hayatın genelinin İslâm’da merkezleştiği üzerinde durulmaktadır. Nasıl ki, Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) yaratılışın ilk nüvesidir, varlık O’nun nurundan meydana gelmiş, neşv ü nema bulmuş ve bunu ifade için zayıf bir rivayetle kendilerine izafe edilen bir söz, “Allah’ın ilk yarattığı şey, benim nurumdur.” demektedir.[1] Aynen öyle de İslâmiyet bir bakıma bütün dinlerin özü ve esasıdır. Çeşitli devirlere ait içtimaî ve iktisadî yapılar ona müracaat etmişlerdir. Peygamberlerin dilleriyle ifade edilen ahkâm, Kur’an-ı Kerim’in ahkâmıdır. Bu hakikat, Efendimiz’de (sallallâhu aleyhi ve sellem) ise kemali ile görünmüştür. İslâm her yönüyle mükemmel bir dindir. Nitekim اَلْيَوْمَ اَكْمَلْتُ لَكُمْ دينَكُمْ وَاَتْمَمْتُ عَلَيْكُمْ نِعْمَتي وَرَضيتُ لَكُمُ الْاِسْلَامَ ديناًۜ “Bugün sizin dininizi kemale erdirdim ve üzerinizdeki nimetimi tamamladım. Sizin için din olarak İslâm’dan razı oldum.”[2] âyet-i kerimesi bu hakikati ifade etmektedir.
اَلْيَوْمَ اَكْمَلْتُ لَكُمْ دينَكُمْ : Bugün dininizi ikmal ettim, kemala erdirdim; eksiği kusuru kalmadı. O, her şeyinizle sizin bütün ihtiyaçlarınızı görmeye kâfi ve vâfidir.
وَاَتْمَمْتُ عَلَيْكُمْ نِعْمَتي: Dini ikmal etmekle nimetlerimi de size karşı tamamladım. Artık Benden vahy-i ilâhî adına alacağınız bir nimet yoktur. Olsa olsa bundan sonra onu anlama ilhamı olur.
وَرَضيتُ لَكُمُ الْاِسْلَامَ ديناًۜ : Yol ve şehrâh olarak İslâm’dan razı oldum. Hoşnut olacağım tek din İslâm’dır.
Bir Yahudi, Hazreti Ömer Efendimiz’e (radıyallâhu anh) gelerek şöyle der: “Kur’an’da bir âyet var ki, eğer o âyet biz Yahudi cemaati hakkında nazil olsaydı o günü bayram ilan ederdik.” Hazreti Ömer, “Bu hangi âyettir?” diye sorar. Bunun üzerine Yahudi, yukarıdaki âyeti okur. Hazreti Ömer, Yahudinin böyle demesine karşı, “Ben, o âyetin ne zaman ve nerede nazil olduğunu biliyorum. O âyet, Efendimiz’e (sallallâhu aleyhi ve sellem) Cuma günü Arafat’ta vakfe yaparken nazil oldu.” [3] demek suretiyle, âyetin indiği günün Müslümanlarca iki yönüyle bayram olduğunu kendisine hissettirmiş olur.
İslamiyeti, Müslümanların hayatına hayat kılma yolunu irşad ve tebliğ derslerinde uzun uzadıya arz etmeye çalıştım.[4] Bu meselede dikkatleri, Efendimiz’in (sallallâhu aleyhi ve sellem) davranışlarına, O’nun irşad ve tebliğ stratejisine çektim. Günümüzde bazı insanların devrimle, devirmekle problemleri çözme niyet ve teşebbüsüne mukabil sağda-solda bütün vuruşanlara Resûl-i Ekrem’in megâzisini ve siyerini okumalarını tavsiye ettim. Gönüllere giden yolun ancak orada anlatıldığı gibi olacağını, bunun dışında bir yol takip edildiğinde terörün olabileceğini, üç-beş tane memnunun yanıbaşında yüzlerce gayr-i memnunun meydana geleceğini ve bu türlü idarelerin asla istikrar kazanamayacağını ısrarla arz ettim. Ama gel gör ki, bu meseleyi bayraklaştıran üç-beş tane maceraperest, Müslümanlık adına yapılması gereken şeyler onlara aitmiş gibi meseleyi sokağa döktü, İslâm ve Kur’an meselesini sokak meselesi yaptılar. Tıpkı kendilerinden evvel sokakları berbat edenler gibi…
[1] Bkz. el-Aclûnî, Keşfü’l-hafâ 1/265.
[2] Mâide sûresi, 5/3.
[3] Buhârî, îmân 33, megâzî 77, tefsiru sûre (5) 2, i’tisam 1; Müslim, tefsir 3, 4, 5.
[4] Bkz. M. Fethullah Gülen, İrşad Ekseni, Nil Yay., İstanbul, 2011; İ’lâ-yı Kelimetullah veya Cihad, Nil Yayınları, İzmir, 1997.
Kaynak: Bahar Neşidesi / M.Fethullah Gülen