Rabbim Nasip Ederse Bir Gün Geleceğim Anam!

Yazar Editör

METİN KESKİN 

İlkokulu bitirir bitirmez 11 yaşımda gurbetle tanıştım ve 10 seneden fazladır da gurbet ellerdeyim. Köyümden yüzlerce kilometre uzaklarda kalmış ve ancak senede sadece 15 gün kadar ailemi ziyarete gidebilmişim. Her ayrılık bir hüzün ve hicran olmuş, arkada gözü yaşlı anne ve baba bırakarak ayrılmışım. Yıllardır evimde ne bir iftar yapabilmiş nede kurban ve ramazan bayramı yaşamışım.

Her seferinde evden ayrılırken arkamdan annem gözyaşı döküyor, babam ise metanetini korusa da ben ayrıldıktan sonra o da gözyaşlarına hakim olamıyor annem ve babam birlikte ağlıyormış. Uzun yıllar bu şekilde devam eden ayrılıkların sonuncusu olan bu ayrılık daha zor ve acı olacaktı. Çünkü bu sefer çıkılan yol hem ülke içinde değil hem de 800 km ile sınırlı değildi. Adını duyduğum fakat haritada zor gösterebildiğim bir ülkeye Hollanda’ya gidiyordum. Kapıdan dışarı çıktım babaannemle kucaklaşıp elini öpüp helalleştim. Sıra anneme gelmişti. Annemden ayrılmak çok zor olacaktı. Hayatının bir parçası olan beni bağrına basan anneme
– Allaha ısmarladık. Hakkını helal et anneciğim.
Annem bana
– Hakkım sana sonuna kadar helal olsun oğlum. Sen bu güne kadar hep okumak, tahsil yapmak üzere evden ayrıldın ve gurbet ellere düştün. Senin her ayrılışında yıllarca arkandan gözyaşı döktüm ve gözyaşlarımı senden gizleyemedim. Ama bu gün ayrılışın çok faklı, sen esas okumak için değil Hizmet için gidiyor ve yurtdışına hicret ediyorsun. Gözün arkada kalmasın oğlum. Yıllarca ardından gözyaşı döken gözlerimde bir damla yaş bulamazsın. Dön arkana ve bak gözümün içine ağlamıyorum. Gözün arkanda kalmasın diye ağlamıyorum. Arkada gözü yaşlı bir anne bıraktım da öyle geldim demeyesin diye ağlamıyorum. Git yolun açık olsun oğlum.
O yufka yürekli dokunsan ağlayacak olan annemin o metaneti karşısında hayretler içerisinde kalarak elini öpüp ayrılıyorum (anneler evlatları için ne büyük fedakarlıklara katlanıyor, bağrına taş basıyor dişini sıkıyor ve gözyaşını kalbine akıtıyor)

Babam Valizimi Taşıdı

15 kilo kadar ağırlığındaki valizimi elime aldım ve köyümüzün 1 kilometre ilerisinden geçen arabalara binmek üzere yola çıkmadan önce, babamla vedalaşarak elini öperek ayrılmak istedim bana müsaade etmedi.
Babam ameliyattan çıkalı ancak bir hafta kadar olmuş, dikişleri bile henüz alınmamıştı. Ayakta zor duran babam hayatının en büyük fedakarlığını yapıyordu.
Babam
– Hayır dedi ve ekledi.
– Valizini sen taşımayacaksın.
– Ben taşımayacağımda kim taşıyacak. Sen ameliyatlısın ve ayakta zor duruyorsun.
Babam gayet ciddi ve vakur bir şekilde
– Valizini elinden yere bırak onu ben taşıyacağım oğlum. Sen Allah için fedakarlık yapar yardan yuvadan ayrılmayı ve sadece Allah rızası için hicret etmeyi kabul eder ve Hizmet’e gidersinde ben senin valizini taşıyamam mı? Babamdan aldığım bu cevap karşısında şaşkına döndüm.
– Hayır baba sen kesinlikle taşıyamazsın ve ben senin taşımana müsaade edemem. Bu doğru değil.

Aramızda birkaç dakika çetin bir pazarlık geçti ve babam valizimi taşımaya beni razı etti.. Babam bana adeta yalvarırcasına.
– Ne olur evladım. Gurbet ele çıkan ve hicret eden evladının hiç olmazsa valizini taşıyan bir baba olmadan beni mahrum etme. dedi.
Babam şaşkın bakışlarım arasında ambara inerek yıllarca kullandığımız eski el arabasını çıkarttı. Üzerine benim valizi koyarak, minik adımlarla bir yandan ameliyat yerini tutarak dikişlerin patlamasına mani olmaya, bir yandan da el arabasını yavaş, yavaş ilerletmeye çalışıryordu. Yol boyunca onlarca kez
– Babacığım ne olur biraz yardımcı olayım ricalarımı da kabul etmedi. Nihayet ana yola çıktık. Orada bir saat kadar araba bekledik. Kayseri istikametinden gelen bir dolmuşu durdurduk. Uzun yıllar ayrı kalacağımızı bilemeden babam son kez bana sarıldı gözyaşlarını içine akıtırak bana hiç bir şey hissettirmemeye çalıştı. Babamın ellerinden öperek helalleştim ve ayrıldım.

37 sene önce 5 Şubat 1985 de Hollanda’ya geldim. Günler ayları aylar yılları takip etti. Aradan yaklaşık dört sene geçti Türkiye’ye gitme imkanı bulamadım. Bütün şartları yerine getirmeme rağmen Türk konsolosluğu bir türlü askerlik tecilimi yapmıyor ve pasaportumu uzatmıyordu. Aradan 37 sene geçmesine rağmen niçin böyle bir uygulamaya maruz kaldım hala çözemedim. Daha sonraları problem bir şekilde çözüldü ve anne baba ve vatan hasreti sona erdi.

Babam yıllarca şu şekilde dua ediyordu.’Yarabbi, Habibin kadar yaşat ve O yüce rasülün doğduğu yerde ruhumu al’ Babam 63 yaşında 2 Haziran 1992 yılında Mekke’de vefat etti Hz. Hatice (r.anha) annemize komşu oldu. Vefatını 8 gün sonra sabahı kurban bayramı olan gece öğrenebildim. Rabbim nasip etti onlarca kez babamın kabrini ziyeret etme imkanı buldum.

Son zamanlarda annem televizyon izlemiyordu. Türkiye’nin başına çöken kara bulutlardan haberi yoktu. Binlerce masum insanın bir gecede nasıl terörist ilan edilerelek beşikteki yavrulara kadar nasıl zindanlarda yokluğa hiçliğe mahkum edildiğini bilmiyordu. O zulümden azda olsa hasbelkader evladınında nasiplendiğinin farkında değildi. Bana soruyordu oğlum niçin gelmiyorsun ne zaman geleceksin yoksa yine ilk gittiğinde olduğu gibi pasaport problemin mi var? Bende annemin moralini bozmamak onu daha fazla üzmemek için evet ‘Anneciğim aynen dediğin gibi pasaportumda problem var problem biter bitmez geleceğim.’ Diyordum. (Yalan söylemiyordum evet pasaportum iptal edilmişti).

37 Senedir gurbette olan benim gibi birisinin darbe ile ne ilgi ve alakası olabilirdi, yüzbinlerce masumun olmadığı gibi.

Annem ise kabre kendisini benim koymam için Allah’a devamlı dua ediyordu. Bende bu güne kadar onlarca cenaze defin işinde bulunmuş biri olarak yakınlarımdan hiç birini kabre indirmek nasip olmamıştı. Maalesef annemin cenazeside nasip olmadı. Hayatının son yıllarında günlük ortalama bin ihlas bin salavat bin tevhid getiren annemle son görüşmemiz vefatından bir kaç saat önce telefonla görüntülü olarak gerçekleşti. Hayatında bir kez bile şu problemim var hastayım diye söylemeyen büyük bir tevekkül içerisinde hayatını geçiren annem son anlarını yaşıyordu ama o mütebessim çehresinde en ufak bir üzüntü ve keder izi yoktu. Vedalaştık. Bir saat sonra acı haberi aldım. Annem yaklaşık 25 sene sonra 19 Şubat 2017 de babamın ardından ahirete irtihal ediyordu. Öğretmenlik yaptığım okul bir hafta izin veriyordu ve arkasından bir haftada normal tatil vardı. İki haftalığına Türkiye’ye gitme annemi kabrine indirme imkanı maalesef gasp edilmişti. Türkiyede yaşananları çok iyi bilen Belçikalı okul müdürüm ve tüm Balçikalı meslektaşlarım beni teselli etmeye çalıştılar.

Annemin gıyabi cenaze namazını kader birliği yaptımız kardeşlerimizle birlikte kıldık. Her yıl anne ve babamın ruhlarına birer hatim okumaya birer kurban kestirmeye gayret ediyorum.
Babamın kabrini onlarca kez ziyaret etme imkanı lutfeden Rabbim bir gün annemin kabrini ziyaret etme imkanı da bahşedeceğine inanıyorum.
Annem bekle bir gün inşaallah gelecek ve kabrinin başında avazım çıktığı kadar Yasin suresini okuyacağım. Geleceğim anam! Geleceğim! İnşaallah!

Diğer Yazılar

“Aç açabildiğin kadar sineni ummanlar gibi olsun. Kalmasın alaka duymadığın ve el uzatmadığın bir mahzun gönül”

 

M.Fethullah Gülen

Bu Sesi Herkes Duysun Diyorsanız

Destek Olun, Hizmet Olsun!

PATREON üzerinden sitemize bağışta bulanabilirsiniz.

© Telif Hakkı 2023, Tüm Hakları Saklıdır  |  @hizmetten.com 

Hizmet'e Dair Ne Varsa...

Sitemizde, tercihlerinizi ve tekrar ziyaretlerinizi hatırlayarak size en uygun deneyimi sunmak ve sitemizin trafiği analiz etmek için çerezleri ve benzeri teknolojileri kullanıyoruz. Tamam'a veya sitemizde bulunan herhangi bir içeriğe tıklayarak bu ve benzer çerezlerin/teknolojilerin kullanımını kabul etmiş olursunuz. Tamam Gizlilik Bildirimi

Privacy & Cookies Policy