Namazı vaktinde kılma yöntemleri | Cemil Tokpınar

Yazar Editör

Geçen yazımızda namazı vaktinde kılmanın öneminden bahsetmiş, namazı geciktirip neredeyse son dakikada kılmanın, hatta gerekçesi olmadığı halde cem yapmanın veya kazaya bırakmanın asla doğru olmadığını belirtmiştik.

Bugün ise namazı geciktirmeye sebep olan bahaneleri aşma ve namazı vaktinde kılma yöntemlerini işleyeceğiz.

Namazı vaktinde kılmak üzerinde niçin duruyoruz?

Çünkü Peygamber Efendimiz (s.a.v.), en hayırlı amelin hangisi olduğunu soran sahabeye şu cevabı vermiştir:

“Vaktinde veya vaktinin başlangıcında kılınan namazdır” (Buhari: Mevâkît, 162).

Mademki namaz kılıyoruz, namazın şartlarına uyarak güzel ve kaliteli olmasını istemez miyiz?

Vaktinde kılınan namaz ile geç kılınan namaz, rekât ve okunacak sureler bakımından aynı değil midir?

Mesela, öğle namazını belirlenen vaktin başında da kılsak sonunda da kılsak on rekât kılacağız. Onu geciktirerek büyük bir sevap hazinesini kaçırdığımızın farkında mıyız?

Elbette namazı belirlenen vaktin başında, ortasında veya sonunda kılabiliriz. Fakat ilk vaktinde kılmanın faziletinden dolayı sevabı daha fazla olduğu gibi geciktirmekte de kazaya bırakma, aceleye getirme, baştan savma kılma, sünnetlerini terk etme, tesbihat ve duasını yapmama gibi riskleri vardır.

Az bir gayretle vaktinde kılabilecekken tembellik ve uyuşukluk gösterip hem büyük bir hayrı kaçırmak hem de günah kazanmak akıl kârı mıdır?

Peki, namazı vaktinde kılmak için neler yapmalıyız?

Eğer zamanımız müsaitse, henüz namaz vakti girmeden abdest alıp hazırlanmak, ezanı beklemek, ezan okunurken dinlemek ve cümlelerini tekrar etmek, namazı girdiği vaktin başında kılmak en güzelidir.

Böylece namazı daha bir şevkle, aceleye getirmeden, her rüknün hakkını vererek, yavaş yavaş okuyarak, tefekkürle ve anlayarak, tâdil-i erkân ile kılmak mümkün olur.

O vakit içinde namaz kılmayı hatırladıkça, “Elhamdülillah kıldım” diyerek bir huzur ve rahatlık hissederiz.

Eğer “şu işi de bitireyim, şu kısmı da okuyayım, falancaya telefon edeyim, sosyal medya hesaplarımla ilgileneyim, son mesajımı kaç kişi beğenmiş bir bakayım, şu sohbeti de tamamlayayım” gibi çok acil olmayan işlerle meşgul olursak Allah korusun namaz son dakikalara ertelenmiş olur.

O zaman namazın sünnetleri terk edilir, en kısa surelerle çok hızlı bir şekilde namaz kılınır, tesbihat ve dua hiç yapılmaz. Namaz kılacağımız ana kadar da ne zaman namaz aklımıza gelse, “Ah şu namazı bir kılsam” diye içimizde bir sıkıntı ve ağırlık meydana gelir.

İnsanın her zamanı aynı olmaz. Bazen iş, okul, toplantı, şehir içi ve şehirlerarası yolculuk gibi vaktini ve şartlarını bizim kontrol edemediğimiz durumlar olabilir. Bütün gayretlerimize rağmen bizi aşan durumlarda namazımız gecikebilir.

Ama hiçbir mazeretimiz olmadığı durumlarda namazı geciktirmeyi alışkanlık haline getirmek, bizi birçok riskle karşı karşıya bırakır.

Bazıları günlük koşturmalara dalınca namaz vaktini unutabiliyor ve hatırladığında ya çok geç kalmış veya iş işten geçmiş oluyor.

Unutmaya karşı çok pratik formüller vardır. Öncelikle telefonumuzda namaz vakitleri uygulaması bulunmalı ve namaz vakitlerinin ne zaman girip ne zaman çıktığını çok iyi bilmeliyiz. Maddî gelirlerimizin yerini ve zamanını çok iyi biliyoruz da ebedî saadetimizin anahtarı olan namaz vakitlerini niye ihmal ediyoruz?

Namaz vakitlerini birkaç kez hatırlatmak için telefonumuza alarm ayarlayabiliriz. Bu şekilde bir namaz vaktini belirli aralıklarla hatırlamamız mümkündür.

Bazıları namazı geciktirince, “Şimdi abdest almam da lazım, yetiştiremem. En iyisi cem yapıp ikisini huşu ile kılayım” diye düşünmektedir.

Oysa dinî gerekçesi olmadan cem yapmak caiz değildir, fıkhen geçerli bir mazeret yoksa iki namazı birleştirmek kazaya bırakmak demektir.

Bunun için cem hangi durumlarda ve nasıl yapılır konusunu iyice öğrenmemiz gerekir. Bunun için ilmihal kitabından bir iki saat okuma yapmak yeterlidir.

Yolculuk, iş, okul, askerlik, hastalık, sınav gibi durumlarda “çözemediğimiz bir durum” varsa ceme başvurulabilir. Bunun da nasıl yapılacağını ve şartlarını iyi öğrenmek gerekir. Yoksa namazını kılmayı planlayan birisinin son anda “Ben cem yapacağım” demesi, dinî bir gerekçesi olsa bile uygun olmaz. Çünkü namazı kılacak kadar vakit varken namazı birleştirmeye niyet etmek gerekir.

Nefis bazen “Psikolojik sıkıntım var, kendimi iyi hissetmiyorum veya depresyondayım” bahanesini öne sürebilir. Bu gibi durumlarda abdest almak, namazı vaktinde kılmak dünyanın en zor işi gibi gelebilir.

Oysa namaz hem yaptığımız işler içinde, hem de ibadetler içinde en kolayı ve en tatlısıdır. Bilhassa depresif rahatsızlığı olanlar için namaz bir terapi gibidir. Bunun için Allah’ı ve namazı sevmek, namazdaki sure ve duaların anlamını öğrenmek gerekir. Böylece Rabbimize derdimizi açmış ve içimizi dökmüş, ayrıca yaptığımız dualarla yardım istemiş oluruz.

Bir de “Çok yorgunum, bir miktar uyuyayım, vakit çıkmadan kalkıp kılarım” düşüncesi namazın gecikmesine veya kazaya kalmasına sebep olabilir.

Bunun için çok zarurî olmadıkça vakti girmiş namazı kılmadan uyumamak gerekir. Eğer mutlaka uyumak gerekiyorsa peş peşe birkaç alarm ayarlamak lazımdır ki, mutlaka kalkıp kılınsın.

“Yemek hazır, yiyip kılayım ki mekruh olmasın” düşüncesi de, insanı aldatabiliyor.

Oysa böyle durumlarda önceden yemek saatinde ayarlama yapmak, her şeye rağmen yemek ve namaz çakışıyorsa, vakit de darsa yine namazı tercih etmek daha doğru olur. Çünkü yemek hazırken namaz kılmak tenzihen mekruhtur, yani helale yakındır. Helale yakın bir mekruhtan kaçacağız diye namazı son dakikaya sıkıştırıp baştan savma kılmak veya kaçırmak doğru değildir.

Namazı erteleyip yemeğe dalmak, sohbeti uzatmak namazı riske atabilir. Yine de yemeğe öncelik veriliyorsa, ezan vaktine bakmak, gaflete dalmamak için alarm ayarlamak gerekir.

Bütün bunlarla birlikte çok önemli bir husus da kendimizi namaz konusunda sürekli geliştirmektir. Namaz bilgimizi ve bilincimizi artıracak kitaplar okumak, sohbetler dinlemek, videolar izlemek namaz aşkımızı ve şevkimizi coşturacaktır.

Kaynak: Cemil Tokpınar | Tr724

Diğer Yazılar

“Aç açabildiğin kadar sineni ummanlar gibi olsun. Kalmasın alaka duymadığın ve el uzatmadığın bir mahzun gönül”

 

M.Fethullah Gülen

Bu Sesi Herkes Duysun Diyorsanız

Destek Olun, Hizmet Olsun!

PATREON üzerinden sitemize bağışta bulanabilirsiniz.

© Telif Hakkı 2023, Tüm Hakları Saklıdır  |  @hizmetten.com 

Hizmet'e Dair Ne Varsa...

Sitemizde, tercihlerinizi ve tekrar ziyaretlerinizi hatırlayarak size en uygun deneyimi sunmak ve sitemizin trafiği analiz etmek için çerezleri ve benzeri teknolojileri kullanıyoruz. Tamam'a veya sitemizde bulunan herhangi bir içeriğe tıklayarak bu ve benzer çerezlerin/teknolojilerin kullanımını kabul etmiş olursunuz. Tamam Gizlilik Bildirimi

Privacy & Cookies Policy