Misafir Kalemler Kıtalara Sığmayan Ruh: Ukbe İbn-i Nâfi Hizmetten18/12/20200347 Görüntüleme Bedir öncesi, Saâd ibn-i Muaz, Ensarâın hissiyatına tercüman olur: âBiz, seninle beraber düÅmanla yaka paça olup göÄüs göÄse kavga edeceÄiz. Ey Allahâın Resûlü! Sen, Allahâın dediÄine bak ve yolunda yürü, biz sana tâbiyiz.â Kısa bir zaman sonra Ukbe ibn-i Nâfiânin gür sesi Atlas okyanusunun sahillerinde tarihi bir çıÄlık olur yankılanır: âAllahâım! Bu karanlık deniz önüme çıkmasaydı Senin Nâm-ı Celîlini denizler ötesi âlemlere götürecektim.â O, ese ese geldiÄi küheylanıyla, emre amade bekleyen ve metafizik gerilimi tam erlerinin arasından okyanusa dalar. NeÅet EttiÄi Atmosfer Hicret yıllarında dünyaya gelir. Vahyin saÄanak saÄanak yaÄdıÄı dönemde, son 13 yılın ikliminden istifade eder. Karakterinin ÅekillendiÄi yaÅlarda Mekkeânin coÅkulu fethini derince soluklar. Hidayet GüneÅiânin tâ o zamanlardan Süheyl, Ä°krime, Saffan, Ebu Süfyan, Hind gibilerin bile âgönüllerini fethetme aÅkınaâ kapılır küçük Ukbe. Nebî insibaÄı ve atmosferi o kadar etkilidir ki biri ona âBüyüyünce ne olacaksın?â diye sorsa, Åuuraltından gelen cevap hiç Åüphesiz âFatihâ olurdu! Ustasının ÃıraÄı Askerî ve siyasî dâhi Amr ibn-i Ãs, hidayet öncesi gecikmiÅ yıllarına, talihsizce savurduÄu kılıçlarına bedel, 15 yaÅındaki yeÄeni Ukbeâyi keÅfeder. Mekkeânin ciÄerparesi Amrâın çınarlaÅan fidesidir. ArkadaÅı Halid ibn-i Velid gibi, hiç yenilgi görmeyen çıraÄıdır. Gerek vahyin indiÄi dönemde gerekse Ebu Bekir, Ãmer efendilerimizin hilafeti zamanında, âdeta potada erir ve çelikleÅir. Cephelerde sahabenin maddi-manevi heyecanına Åahit olur. Mısırâın fethi bunlardan sadece biridir. Fustat, hareket noktası olarak uzak kalınca, Åamâda bulunan halife Muaviye tarafından, Afrika valisi ve komutanı Ukbeâye, yeni bir merkez kurma görevi verilir. Bugünkü Tunus topraklarında, hem Bizans tehlikesine karÅı kale hem Ä°slam medeniyetine meÅher hem de Afrika içlerine kadar süren fetihler için ordugâh vazifesi gören ve âBatının Ä°ncisiâ Kayrevan Åehrini beÅ yılda inÅa eder. Aynı zamanda bir ilim merkezi olan bu Åehirde yeryüzündeki ilk üniversitenin temelleri atılır. Ruh Portresi Ãç büyük okyanustan biri olan Atlasâın yerine adı konulacak kadar, dost-düÅman her kesimin tanıması gereken nadide bir ruha sahiptir. Evrensel deÄerleri bütün kıtalara duyurma yolunda ciddi adımlar atar. Bunu, asla dünyevileÅmeden yapar. Ãnündeki akabeleri bir bir aÅar, yeri gelir taÅar. Ä°blis ve iÅbirlikçileri bu zaferlere ÅaÅar. Atını sürerken zihninde geriye dönüÅün hesabı yoktur. Ãyle bir ilerler ki küheylanın üzerine damlayan alın terleri, birer Åevk kamçısı olur. Atı, sadece yerde, oysa o, cismiyle yerde ruhuyla göklerde Åahlandıkça Åahlanır. Kavurucu çöllerde, bedenen yorulan bir arkadaÅ, diÄerinin omuzuna düÅecek kadar kalben yakın, ruhen takım halinde ve uhuvvet ikliminde serinleyerek yol alırlar. Kuzey Afrikaâdaki çalkantılar, durdurulamayan bu yiÄitlerle durulur; imansızlıkla kavrulan bu ıpıssız çöller kendisini bulur. Gönüllerde iman meÅalesini yakmak için tutuÅan, idealleriyle kavrulan; bu yüzden askerleri kendisine vurulan bir dâhidir Ukbe. Siyasete dalmayan, dünyaya aldanmayan, davasına adanan yıldız bir komutandır. Tahtını, önce sinelere, sonra da âdaha yok muâ ufkuna kurar. Bundan ötürü ruh planında ne durdurulur ne de durur. Yürekleri hoplatan iÅtiyakı, hisleri kamçılayan heyecanı, dostu canlandıran, düÅmanı korkutan cesareti ve kalpleri yumuÅatan nasihatleriyle arkadaÅlarını mânen besler. Ukbâ yokuÅlarını heybesindeki niyet ve azimle dünyada tırmanır Ukbe. Beyin fırtınası, kum fırtınasına galip gelir; aÅar çölleri, tepeleri⦠Aksiyon ve umudun ete kemiÄe bürünmüŠhali⦠Erlerinin böyledir bakıÅları: bir gözlerinde, buzdan daÄları eriten Åefkat; diÄerinde, hayatı istihkar eden, en saldırgan orduları püskürten feragat⦠Berberisinden bedevisine farklı kavim ve kabilelere emaneti ulaÅtırır. Allahâı kullarına duyurur ve gönülleri Oânunla buluÅturur. Kitap ve Sünnet kaynaklarından içirir. Ä°nsan sevgisini, adalet anlayıÅını ve ilim aÅkını aÅılar. Ayak bastıÄı toprakların bugün bile yüzde doksan dokuzu Müslümandır. Canavarlara Hitabı Kuzey Afrikaânın güzergâh emniyetini saÄlama cehdiyle, erleriyle ilerlerken ormanın birinde mola verir. O gece yırtıcı hayvanların verdiÄi rahatsızlıktan ötürü ne istirahat ne de ibadet edebilirler. Askerler durumu komutanları Ukbeâye iletir. Ãnce yiÄitlerine hitap eder. Sonra döner etraftaki mahlûkata seslenir: âBiz Oânun adını cihana duyurmak için buradayız. GüneÅ doÄduktan hemen sonra burayı terk etmezseniz, sizi Allahâa ve Resûlüâne Åikâyet edeceÄim!â Gerçekten Berberi halkının Åehadetiyle canavarlar, Efendiler Efendisiânin sahabîsini dinler ve orayı terk ederler. Esaret Zincirleri Onu rakip gören bir kısım nadanların idareyi tahrik etmesiyle celvetî hizmetten muvakkaten mahrum kalır. Halveti yolculuÄa, beÅ yıl sürecek bir esarete, cebren sevk edilir. Kendisini çekemeyen insanlarca gammazlanır, Mısır valisi tarafından azledilir ve haksız yere hapsedilir. En büyük inkisarı, yarım kalan idealleri, yere düÅen Ä°slam medeniyeti sancaÄının bayraktarlıÄıdır. Ä°stikbaldeki haleflerine duruŠöÄretircesine, ellerine kelepçe vurulsa bile inkisara düÅmez, ruhunu cilalar. Esaretin hararetinde ihtiyaç hissettiÄi serinliÄi, hapiste hayalini kurduÄu projelerinde bulur. Hapiste vicdanını dinler. Masumiyetini ispatlamak ve tekrar koÅturmak için tutsak kaldıÄı hücreden bir çaresini bulup çıkar. Halife Muaviyeânin huzuruna varır ve beraat eder. Bu sırada geçen yıllar onu daha bir olgunlaÅtırır: Kahrı-lütfu, celali-cemali, cefayı-sefayı bir bilir, ruhun zaferine, rıza ufkuna yürür. Kaderine asla küsmez, insanlara kırılmaz, bir kenara çekilmez. Nefsiyle yüzleÅir, yenilenir ve metafizik boyutta yay gibi gerilir. Tekrar Göreve DönüÅü Hapisten çıkar çıkmaz bir müddet de açıÄa alınmanın hicranını yaÅar. Bu yıllarda preslenmelere maruz kalır; bir tarafta hızla insanlıÄa taÅınması gereken kutsal emanetin vicdanındaki baskısı, öte yanda hızını kesen kirli siyaset entrikası. Bunlarla kıvranırken çözümü, büyük sahabî Abdullah ibn-i As ile dertleÅmede bulur. Halini onunla istiÅare eder. Ä°mtihanlar sürecinden sonra görevinin baÅına tekrar döner. Åamâın siyaset kokan bunaltıcı havasından sıyrılıp uzaklaÅır. Oânun yokluÄunda, kimilerinde, gönülleri kazanma duygusu pörsümeye yüz tutar. Ukbe, bereketli Afrika kumlarından tekrar yemyeÅil seralar kurar. Ä°lahi inayetle hürriyete kavuÅtuÄunda üveyik gibi kanatlanır, iÅtiyak ocaÄını kızıÅtırır, aÅk kazanını köpürtür, tıkanan ve fetret devrine giren fetih korlarını alevlendirir. Hapis yılları, haset fırtınaları, siyaset entrikaları, hazımsızların komploları hiçbir zaman onun hızını kesemez. Yapılanlara deÄil yapılacaklara odaklanır. Ä°radeyi bir kere daha Åahlandırır. Kader ikinci fırsatı verdiÄinde, hızına hız katarak ilerler. Tarihî Nidası Okyanus çalkantıları ve Ukbeânin yankılanan gür sesi⦠Bunların dalga boyları arasında sırlı bir münasebet olmalı⦠Sevdalarını cihana duyurma delisi arkadaÅlarıyla oradan oraya koÅtururken herhalde deniz engelini hesaba katmaz. Ä°Åte, gök gürlemesini anımsatarak kükreyen Ukbeânin, semaları velveleye veren o meÅhur narası: âAllahâım! Bu karanlık deniz önüme çıkmasaydı, Senin Nâm-ı Celîlini denizler ötesi âlemlere götürecektim. Allahâım! Sen Åahit ol, ben bütün gayretimi ortaya koydum.â Adeta kulaç atar dalgalara. HaykırıÅı, helezon gibi yükselir semalara. Atlas okyanusunun sahillerine uÄrayan mefkûre kahramanlarının kulaklarında bu çıÄlık yankılanır. Åehadetle ÅerefleniÅi Bölgeye hâkim güç, onun adım adım ilerleyiÅinden endiÅe duyar. Ãnce kendisi tuzak hazırlar. Sonuç alamayınca içeriden birilerini arar. BulduÄu, Ä°slamâı içine sindiremeyen Küseyleâdir. Bizans ile gizlice iÅbirliÄi yapar. YandaÅlarınıçoÄaltana kadar sessizce örgütlenir. Meydanlarda bileÄi bükülemeyen Ukbe ibn-i Nâfi, günebakan çiçekleri gibi hep güneÅe yöneldiÄinden, gölgesindeki karanlıÄa gizlenmiÅ, gururunda boÄulmuÅ Küseyleânin casuslarla kurduÄu sinsi tuzakları sezemez. Açıktan karÅısına çıkmaya cesaret edemeyen güruh, fırsatını buldukları bir zamanda, kurulan kumpas sonucunda onu Åehit eder (682). Ardından, yaÄmalamalar, istilalar baÅlar. Bugün kabri Cezayirâin Sidi Ukbe kasabasını Åereflendirse de hizmetleri geniÅ bir coÄrafyada ve ruhu kıtalara sıÄmayacak enginliktedir. âÅehitlik benim için ganimettirâ intizarı ona ait bir incidir. Akrebi; hakta sebat, yelkovanı; aktif sabır diye tik-tak iÅleyen çile çarkını, ruhunun ufkuna yürüyene kadar kesintisiz döndürür. Cephede emaneti teslim etme duası kabul olur. Miras BıraktıÄı Ruh Vahyin yaÄmurlarında ıslandıÄı, çocuklarına vasiyetinden bellidir: âHiçbir Åey sakın sizi Kurâan ile meÅguliyetten alıkoymasın!â Babası, hicret esnasında, Efendimizin kerimesi Zeynepâin yolunu kesecek kadar tahammülsüz iken, sonradan Ä°slamâın müsamaha potasında erir. Ä°Åte böyle bir haneden böylesi bir hakan çıkar! Ukbe, Avrupa içlerine uzanan Endülüs medeniyetinin temellerini atar. Tarık, onun diktiÄi fidanın bir çiçeÄidir. Miras olarak; çelik bir irade, yürünecek yol, gönülleri fetih usulü ve Berberilerden pırlanta bir nesil bırakır. Ne gam! O geçemese de ondan aldıÄı Åevk ve tecrübeyle Berberi bir köle, gemileri yakar geçer ötelere⦠Yazar: Selim Gül/ÃaÄlayan Dergisi | Peygamberyolu