Kelimelerin Sihri | Safvet Senih

Yazar Hizmetten

Geline gelişe kemâle ererek rûhânî bir güzelliğe kavuşan dilimizin rengin ve zengin kelimelerini bilmemiz ve korumamız gerekmektedir. “Evet dil ağır ağır gelişen, olgunlaşan bir müessese.. Her şey için olduğu gibi, dil için de bir kemâl noktası vardır.” Kemâle eren bu atalarmirasına hassasiyetle sahip çıkmamız, binler bahçıvanın emeği geçen ve renk, râyiha ve tadı ile meyveleri en olgun seviyeye ulasan bu Bağ-ı İrem’i kurutmamamız icab etmektedir. Onun semeresini koca bir millet toplayacaktır. Her önüne gelenin, onda izinsiz tasarrufa hakkı yoktur.

Sunî çiçekleri ve plastik meyveleri dallara yapıştırmaya benzeyen bu sorumsuz davranışla, dil ağacına takılmak istenen, hem de dilimizin bünyesine uymayan uydurma ve zevksiz kelimeler, sonra edebiyat adına toplanıp bir milletin lisan sofrasına sunulamaz. Allanıp pullanıp sunulsa bile, millî bünye o sentetiklerin bir kısmını geveleyip tükürecek, bir kısmını da -o haliyle, yutmuş dahi olsa- sindiremeyeceği için kusacak veya er geç sinesinden söküp atacaktır.

Dünyanın dört bucağından getirilmiş cevherleri, tarihimizin akısı içinde işleye işleye güzelleştirerek hoş, güzel, cana yakın ifadeli, mücellâ mücevherler, “gülümseyen inciler” haline getiren edebî dehalarımız ve edebiyat sarayımızı bu harika malzemelerle kuran mimarlarımız tarafından bütün bunlar, yüce nakışlar ve muhteşem tezyinat halinde yerlerine oturtuldukları sonra, dil inceliği ve ses âhenginden nasipsiz, tarih ve maneviyat şuurundan yoksun bir kısım duygusuzlar, o nâdîde saraya, dil hazinesi olan o atalar yuvasına girerek mücevherleri kırıp döktüler, nakışları bozup parçaladılar. Daha sonra da kendi heveslerine göre bazı boncuk ve cam parçalarını yerlerine takıp takıştırmaya çalıştılar. Yani “bed, cıvık ve yüzsüz” uydurmaları, kelime diye takdime uğraştılar. Tabii sîne-i millet bunları kabul etmedi. Nasıl kabul edilebilirdi ki, artık: “Kelimeler, ibarenin içinde, tımarhaneden fırlayan akıl hastaları gibi koşuyor. Hepsinin sırtında aynı urba, bakışlarında aynı mânâsızlık.” Evet artık, âhenk, edâ, ritm diye birşey kalmamıştı. Her dem iç âleminde, ruh dünyasında derinlemesine gelişen ve yenilenen bir dünyanın insanının dilinde elbette kelimeler de mânâ kazanacak, onlar da olgunlaşarak yenilenecektir. “Her kemâl yeni, her bayağı fersude” yoksa daha cismâniyetin kabuğunu kıramamış, ruhu öldüren, kalbi söndüren maddeci bir anlayışın baskısı altında ezilenlerin, yenilik adına yaptıkları isler, tahribattan öteye geçemez. Onların, mânâ yüklü, çok buutlu şeffaf kelimelerimizi atıp, katı bulanık ifadeli uydurmalarına yenilik diyemeyiz. Evet, “Sudaki gölgemi okşayamam bile.” Madde, ruhtan ve ruha yakın inceliklerden ne kadar uzaksa, maddeci de onlardan o kadar uzaktır. Halbuki bizim millî yapımızın, iç aydınlığımızın yansıması olan lisanımızdaki kelimelerin ifadeleri, onların kalıplarına, katı ölçülerine sığmaz. Onların ileri sürdüklerinin çoğu, argonun dahi aşağısında kalır. Bu durumu Cemil Meriç şöyle dile getirir: “Argo, kanundan kaçanların dili, uydurma dil, tarihten kaçanların.. Argo, korkunun ördüğü duvar; uydurma dil şuursuzluğun. Biri günahları gizleyen peçe, öteki irfanı boğan kement. Argo, yaralı bir vicdanın sesi; uydurma dil, hâfızasını kaybeden bir neslin, Argo, her ülkenin; uydurma dil ülkesizlerin.”

“Kamusa uzanan el, namusa uzanmıştır” diyen yazar, onun bir milletin hâfızası, yani heyecanıyle, hassasiyeti ile milletin kendisi olduğunu ifade ederek o deryaya dalmamızı ister: “Kamus, bir umman. Derinliklerinde inciler gülümser. Kimi sevgili göğsünde parlayacak, kimi bir tâcidâr alnında, kimi sedef mahfazasında unutulacak.”

“Kamus bir umman, dualar uğuldar derinliklerinde, destanlar coşar. Şâir bu sesleri duyan ve duyuran.”

“Kelime ormanda uyuyan dilber; şair uzaklardan gelen şehzade.”

“Bir davet olarak güzel kelime, dualarda muhterem. Gönülden gönüle köprü, asırdan asıra merdiven.”

“Senin türben kelimeler. Yuvarlanırken tırnaklarını kağıda geçirmek istiyorsun; kağıda, yani ebediyete.”

Kelimesiz düşünmek imkansız olduğu için kelime bilgisi düşünce ve zekayı geliştirdiğinden dolayı medenî dünya kelimelerdeki bu muazzam kuvveti geniş ölçüde tecrübelere girişmiştir.

Amerikan liselerinden birinde iki sınıf üzerinde bir tecrübe yapılıyor. Bu iki sınıfa devam eden talebelerin yaşları ve muhitleri birbirinin tıpatıp aynı. Sınıflardan biri o okulda öğretilen normal dersler alıyor. Öteki sınıf ilave olarak kelime öğretimi yapan hususî bir kurs görüyor. Muayyen devrenin sonunda ikinci bahsettiğimiz sınıfın yalnız ingilizce dersinde değil matematik ve fen dersleri dahil, bütün derslerde öteki sınıf öğrencilerinden daha yüksek notlar aldığı görülüyor.

İlinois Üniversitesi İngilizce Profesörlerinden Dr. William D. Templeman da bir üniversitede yapılan hayret verici bir keşiften bahşediyor.

Üniversitedeki bütün birinci sınıf talebesi çeşitli kabiliyet ve zeka testlerine tâbî tutuluyorlar. Bunlardan bir tanesi de 29 kelimelik bir vokabüler testidir. Bir yıl sonra üniversite idaresi, bu testlerden herhangi birinin, talebelerin istikbaldeki ders durumları hakkında bir fikir verip vermediğini anlamak istiyor. Hayret edilecek kadar kısa olan 29 kelimelik vokabüler testinin talebelerin bütün derslerindeki yıllık not vasatilerini evvelden en iyi haber veren bir miyar olduğu meydana çıkıyor. Bu neticeye bakarak Dr. Templeman şöyle diyor: “Analar, babalar, hocalar, mektep müdürleri, çocuklarınızın üniversitede muvaffak olmasını istiyorsanız, kelime bilgilerine dikkat ediniz!”

Kelime bilgisi fazla olan talebelerin hayatta da muvaffakiyet kazandıklarına Amerika’da yapılan sayısız tecrübelerin neticeleri şahittir.

Stevens Teknoloji Enstitüsü profesörlerinden Dr. Johnson O’connor, işletmecilik sahasında idare âmiri olmak üzere ders gören 100 gence vokabüler* testi veriyor. Beş yıl sonra yapılan kontrolde test puanları yukarı olan yüzde ona dahil gençlerin hepsinin -istisnasız- idare âmirliklerine yükseldiğini, puanı aşağı yüzde yirmi beşe dahil gençlerden ise tek bir tanesinin bile idare âmiri olamadığını gösteriyor.

Kelime bilginizi artırınız. Göreceksiniz dimağınız daha iyi işleyecek, şahsiyetiniz daha çok renklenecek, daha çok sevilecek, daha çok sayılacaksınız.

____________________

* Ferdin kelime hazinesini ölçen bir çeşit test.

Hizmetten | Safvet Senih

Diğer Yazılar

“Aç açabildiğin kadar sineni ummanlar gibi olsun. Kalmasın alaka duymadığın ve el uzatmadığın bir mahzun gönül”

 

M.Fethullah Gülen

Bu Sesi Herkes Duysun Diyorsanız

Destek Olun, Hizmet Olsun!

PATREON üzerinden sitemize bağışta bulanabilirsiniz.

© Telif Hakkı 2023, Tüm Hakları Saklıdır  |  @hizmetten.com 

Hizmet'e Dair Ne Varsa...

Sitemizde, tercihlerinizi ve tekrar ziyaretlerinizi hatırlayarak size en uygun deneyimi sunmak ve sitemizin trafiği analiz etmek için çerezleri ve benzeri teknolojileri kullanıyoruz. Tamam'a veya sitemizde bulunan herhangi bir içeriğe tıklayarak bu ve benzer çerezlerin/teknolojilerin kullanımını kabul etmiş olursunuz. Tamam Gizlilik Bildirimi

Privacy & Cookies Policy