Kadın

Yazar Egeli

Çocukların tâlim ve terbiyesi, hânenin nizam, huzur ve âhengi adına insanlık mektebinin ilk hocası kadındır. Kadına yeni yeni yerler arandığı günümüzde bir kere daha, Kudret elinin ona bahşettiği bu müstesnâ mevkiin hatırlanması, bir kısım fuzûlî arayışları önleyeceği kanaatindeyiz.

Namuslu, terbiyeli ve yuvasına bağlı bir kadının bulunduğu ev, Cennet köşelerinden bir köşedir ve orada duyulan seslerin, solukların hûri, gılman nağmesinden ve Kevser çağıltısından farkı yoktur.

İnsan bazen, sûrî zînetinin altında ezilmiş herhangi bir kadını görünce, kendi kendine “acaba, kadının iç zîneti sayılan namus, iffet, fazilete de bu kadar değer veriyor mu?” diye düşünüyor.

Kadını, meleklerden daha ulvî yapan ve onu eşsiz bir elmas hâline getiren, onun iç derinliği, iffet ve vakarıdır. İffeti hakkında söz söylenen kadın kalp bir para, vakarsız ise alay mevzuu bir kukladır ki, böylelerinin öldürücü atmosferlerinde ne sağlıklı yuvadan, ne de sıhhatli nesillerden bahsetmeye imkân yoktur.

İç âlemiyle fazilete uyanmış bir kadın, bulunduğu hânede kristal bir âvizeye benzer. Onun her kıpırdanışında evin dört bir köşesinde ışıklar oynamaya başlar. Kendi ruh dünyasında karanlık düşüncelere teslim olmuş kadın kıyafetindeki talihsize gelince, o, öyle bir sis ve duman kaynağıdır ki, uğradığı her yeri kirletir geçer.

Kadının, elinden düşürmeden daima okuyacağı tek kitap, içtimâî terbiye kitabıdır ki, henüz en mükemmeliyle yazıldığı söylenemez.

Kendini nefsânî hevesâta salmış kadınları gördükçe, “kadının aklı kısadır” diyenleri çok müsamahalı görüyorum. Zannediyorum, böyle diyenler, günümüzde kadının reklâm mevzuu hâline getirildiğini görselerdi, diyecek şey bulamayacaklardı.

Eskiler, “Kadının elinde iğne, mücâhidin elinde mızrak gibidir.” derlerdi. Doğrusu ben, bu sözde hiç de mübalâğa görmüyorum.

Kadının başkaları için zevk metâı, eğlence mevzuu ve reklâm malzemesi olduğu devirler hiç de azımsanmayacak kadar çoktur. Bereket versin ki, bütün bu talihsiz dönemler, şimdiye kadar hep onun dirilip kendini yenilemesi ve özünü bulmasının başlangıcı olmuştur.

Oğlana “mahdum”, kız çocuğuna da “kerîme” derlerdi ki, gözbebeği ile aynı mânâya gelen bu kelime, çok kıymetli, kıymetli olduğu kadar lüzumlu, lüzumlu olduğu kadar da en nazik bir uzvu bütün önemiyle ifâde etmektedir.

“Eteğini tozdan-topraktan sakın.” deriz. Gözbebeği olan kadının ne kadar korunup kollanması lazım geldiğini, bilmem ki takdir edebiliyor muyuz?

Faziletli kadının süsü, zîneti namus ve iffeti olduğu gibi, en şâyân-ı takdir ve hayranlıkla karşılanacak yanı da, içtimâî terbiyesi ve eşine karşı sadakatidir.

İyi kadın, ağzında hikmet, ruhunda incelik ve letafet, davranışlarında herkese saygı ve hürmet telkin eden kadındır ki, âşina nazarlar onun bu mukaddes yanını sezerek, beşerî kaynaklı iç bulantılarını ibret ve tefekküre çevirirler.

Bedenî hayatıyla gelişirken, kalb ve ruh tomurcuklarını inkişâf ettirememiş bir kadın, belli bir süre başlarda gezen çiçeklere benzese de, arkadan hemen solup gitmesi, yaprak yaprak dökülüp ayaklar altında çiğnenmesi kaçınılmazdır. Ebedîleşme yolunu bulamayanlar için ne hazin âkıbet..!

Kadın, iğfal edilip çirkeflere düşürülmeyecek kadar muallâ bir cevherdir. Geleceğin ilme, irfâna, hakikata uyanmış talihli nesillerin, onu gözbebekleri gibi aziz tutacakları ümidimizi henüz yitirmedik…

Bizim kadınımız, millî şeref ve necâbetimizin de en sağlam temel taşıdır. Upuzun ve şanlı geçmişimizin inşâsında onun hissesi, hiç de düşmanla yaka-paça olan mücâhitlerin hissesinden geri değildir.

Kadınlık âlemi için hak ve hürriyet havarîliği yapanların çoğu, onu cismânî zevkleriyle coşturup, ruhunu hançerlemekten başka bir şey yapmamaktadırlar.

Ruhunda olgunluğa ermiş bir kadının, yetiştirip arkada bıraktığı hayırlı halefleri sayesinde, yuvası devamlı bir buhurdanlık gibi tüter ve içlere inşirah veren râyihalar salar. İşte bu râyihaların esip durduğu uhrevî mekân, her türlü tarif ve tavsifin üstünde tam bir Cennet bahçesidir.

Kalbini iman nurları, kafasını da ilim ve içtimâî terbiye ile aydınlatmış bir kadın, evini yeniden her gün inşâ ediyor gibi, ona yeni yeni güzellik buutları ekler. Sefih ve kendini bilmezlere gelince, mevcut yuvaları bile yıkıp harabeye, kasvetleştirip mezara çevirirler.

Kadın, bulaşık bir kap, değersiz bir maden parçası olmadığı gibi, yeri de bulaşık kaplarının, maden parçalarının bulunduğu yer değildir. O, eşsiz bir pırlantadır ve mutlaka sedef kakmalı pırlanta kutularında korunmalıdır.

Kadın, incelik, letafet ve hassasiyette müstesna bir yere sahiptir. O, bu hususiyetleriyle ancak kendi tabiat ve fıtratının çerçevesinde kaldığı sürece yuvasına, dolayısıyla da kendi toplumuna yararlı olabilir.

Bugüne kadar feministlerin kadın adına ileri sürdükleri her teklif, onu hoyratlaştırıcı, küçük düşürücü ve tabiat deformasyonuna uğratıcı olmuştur. Oysaki kadın, varlık zincirinde çok önemli bir halkadır ve onun en ehemmiyetli yanı da, kendi fıtrat ve tabiatının sınırlarına saygılı kalmasındadır.

Sızıntı, Mart-Mayıs 1988, Cilt 10, Sayı 110-112 M.Fethullah Gülen

Diğer Yazılar

“Aç açabildiğin kadar sineni ummanlar gibi olsun. Kalmasın alaka duymadığın ve el uzatmadığın bir mahzun gönül”

 

M.Fethullah Gülen

Bu Sesi Herkes Duysun Diyorsanız

Destek Olun, Hizmet Olsun!

PATREON üzerinden sitemize bağışta bulanabilirsiniz.

© Telif Hakkı 2023, Tüm Hakları Saklıdır  |  @hizmetten.com 

Hizmet'e Dair Ne Varsa...

Sitemizde, tercihlerinizi ve tekrar ziyaretlerinizi hatırlayarak size en uygun deneyimi sunmak ve sitemizin trafiği analiz etmek için çerezleri ve benzeri teknolojileri kullanıyoruz. Tamam'a veya sitemizde bulunan herhangi bir içeriğe tıklayarak bu ve benzer çerezlerin/teknolojilerin kullanımını kabul etmiş olursunuz. Tamam Gizlilik Bildirimi

Privacy & Cookies Policy