İnsan ve Rızık İlişkisi

Yazar Egeli

Soru: Dünya nüfusunun artması ile birlikte rızkın azaldığı söyleniyor. Her doğan çocuğun rızkını Allah (celle celâluhu) gönderdiğine göre bu rızık azlığının sebebi ne olabilir?

Cevap: Cenâb-ı Hak her doğan çocuğun rızkını gönderir.[1] Fakat rızık, tıpkı Cennet’te olduğu gibi arzu edildiğinde dallardan sarkıp insanın eline gelecek şekilde değildir ve meseleyi öyle anlamamak gerekir. Allah ve Resûlü tarafından insanoğluna yerin altında ve üstünde çeşitli rızık yolları gösterilmiştir. İnsana düşen, iradesini ve aklını kullanarak, rızkı elde etme ve başkalarına dağıtma mevzuunu bir sistem içinde ele almaktır. Meselâ bir yerde rızık sınırlı ise onun dağıtımı sınırlı olarak yapılmalıdır.

Bu mevzuyla alâkalı sahabenin anlayışı fevkalâde duru ve selimdir. Onlar, harbe giderken, öncelikle kat edecekleri mesafeyi hesap ediyor, daha sonra azıklarını gözden geçiriyorlardı. Buna göre mesela kişi başına günde bir hurma düşüyorsa herkese günde birer hurma dağıtıyorlardı. Çuvalları hurma doluydu, ancak onlar yine de birer birer yiyorlardı. Bu şekilde hurmaları bitmiyordu. Biterse de Allah başka bir şey ihsan ediyordu. Eldeki rızık bu şekilde sistemli olarak kullanıldığı takdirde herkese yetecektir.

Bugün, dünyanın çeşitli yerlerinde sefaletin olduğu doğrudur. Ancak bu meselenin bazı sebeplerinin olduğu da açıktır.

  1. İmkânlar sistemli olarak kullanılmamakta ve çarçur edilmektedir.
  2. Bu gibi yerlerdeki rızık kaynakları, bir kısım zorba insanların elinde olup nimetlerin büyük kısmından onlar istifade etmektedir. Bu arada tebaa da fakr u zaruret içinde inim inim inlemektedir.
  3. Sömürgeci bazı devletler bu tür memleketlerin servet kaynaklarını kendi ellerinde tutmakta ve o yerleri sömürmektedir. Yerli halk ise uyuşukluk ve miskinlik içinde, bu ülkelerin hâkimiyetini kabul etmekte ve böyle bir neticeye kendi iradeleriyle sebebiyet vermektedir.
  4. İsraf ve lüks hayatın, bereketsizliğe sebebiyet verdiği de üzerinde durulması gereken ayrı bir konudur. Tecrübelerle sabittir ki, musluktan akan su israf edildiği takdirde Cenâb-ı Hak su kaynaklarını çoğu kez kurutmuştur. Evet, israf, bereketsizliği getirir. Maalesef bugün dünyanın her tarafında görenek ve tiryakilikle gayr-i meşru ve gayr-i zaruri olan şeyler zaruret derecesine getirilmiştir. Günümüzde fevkalâde bir israf ve lüks mevzubahistir. Bu durum, yümün ve bereketi kaldırmakta ve neticede insanların sefalet içine düşmesine sebebiyet vermektedir.

Evet, dünya üzerindeki açlık, Allah’ın –hâşâ– rızkı vermediğinden dolayı değil; suistimaller, sistemsizlikler, israf, lüks ve sömürgeci sistemlerden dolayıdır. Bu konulardaki eksik ve kusurlar ise biz insanlara aittir.

Bununla beraber normal ihtiyaçlar dışında yeme-içmeye kendini alıştıran insanoğlu, alıştığı şeyleri terk etmek zorunda kaldığında terk-i âdetten ötürü ölmekte veya sefalet içinde yaşamaktadır. Hâlbuki bir yogi, kendisini alıştırdığında kırk gün, seksen gün, hatta altı ay hiçbir şey yemeden durabilmektedir. Evet, insanı öldüren şey esasında, alışılmış olan âdetlerin terkidir. Rızkı veren Hazreti Allah’tır (celle celâluhu). İnsanlar Allah’ın prensiplerine muhalefet etmek suretiyle suistimale düşmeseler Allah kimseyi açlıktan öldürmeyecektir.

Son olarak, insan, üzerine düşen gayreti gösterdikten sonra Cenâb-ı Hakk’ın kendisini aç bırakmayacağına inanmalıdır. Bu mânâda herkes kendisine şu soruları sormalıdır: Acaba biz, geniş bir rızık elde etmek için üzerimize düşen gayreti tam gösterebildik mi? Yerin altında ve üstündeki bütün servet kaynaklarını araştırdık mı? Bahçemizi-tarlamızı ıslah edip verimli tarım sahaları açabildik mi? Ağaçsız olan yerleri ağaçlandırdık mı?

Bu soruları çoğaltmak mümkündür. Bugün çalışıp gayret ederek çölleri, bağlık-bahçelik haline getiren bazı ülkeleri duyuyoruz. Bunlar dışarıdan verimli topraklar getirmiş, kumlu araziyi ıslah etmiş ve orada çeşitli meyve ve sebzeler yetiştirmiş, hatta bunları çevre ülkelere ihraç etmeyi başarmışlardır. Hemen yanı başındaki komşu ülkeler ise hâlâ çöl mahrumiyeti içinde yaşamaktadırlar.

Evet biz, bize ait vazifeleri yaptıktan sonra Cenâb-ı Hak da ihsanda bulunacaktır. Vâkıa, “İnsana sa’yinden başka bir şey yoktur.”[2]


[1] Hûd sûresi, 11/6; Ankebût sûresi, 29/60.

[2]  Necm sûresi, 53/39.

Kaynak: Bahar Neşidesi / M.Fethullah Gülen

Diğer Yazılar

“Aç açabildiğin kadar sineni ummanlar gibi olsun. Kalmasın alaka duymadığın ve el uzatmadığın bir mahzun gönül”

 

M.Fethullah Gülen

Bu Sesi Herkes Duysun Diyorsanız

Destek Olun, Hizmet Olsun!

PATREON üzerinden sitemize bağışta bulanabilirsiniz.

© Telif Hakkı 2023, Tüm Hakları Saklıdır  |  @hizmetten.com 

Hizmet'e Dair Ne Varsa...

Sitemizde, tercihlerinizi ve tekrar ziyaretlerinizi hatırlayarak size en uygun deneyimi sunmak ve sitemizin trafiği analiz etmek için çerezleri ve benzeri teknolojileri kullanıyoruz. Tamam'a veya sitemizde bulunan herhangi bir içeriğe tıklayarak bu ve benzer çerezlerin/teknolojilerin kullanımını kabul etmiş olursunuz. Tamam Gizlilik Bildirimi

Privacy & Cookies Policy