Kürsü Ehl-i Beyt sevgisi nasıl ifade edilmelidir? Hizmetten03/09/20190481 Görüntüleme Hazreti Hüseyin Efendimiz kendi ahfadı ile Kerbela’da Åehid edilmiÅtir. O günü vesile sayarak bir araya geliriz. Oruç tutarız, iftar yaparız, aÅure ikram eder, insanların gönüllerini alırız. Alevi-Sünni insanları bir araya getirerek bir masanın etrafında bir halka teÅkil etmelerini saÄlarız. Bütün bunların yanında o toplanmalarda, o zatın faziletlerini, civanmertliÄini, enginliÄini, derinliÄini, bir yönü ile Ehl-i Beyt’in ikinci derecede babası olmasını, ondan sonra gelen imamlar silsilesini, onların Allah’a yakınlıÄını, Efendimiz’in teveccühünü anlatırız. Yoksa bir vefatı müteakiben oturup aÄıt kesmenin, dövünmenin bir sevabı yoktur. Bunlar aynı zamanda kadere taÅ atmak demektir. Takdir-i ilahiden Åikâyet etme demektir. O zatlar kaderlerine razı olarak ruhlarının ufkuna yürümüÅlerdir. Esas olan, oturup orada onların faziletlerini müzakere etme, onlarla bütünleÅme yolları aramadır. Güzel Åeyler konuÅma, onları kendi içimizde duyma, onlar gibi olmaya çalıÅma, onların o imrendirici hallerini canlandırarak insanlarda bir imrenme hissi uyarmak çok önemlidir. Ehl-i beyti anma yerine kalkıp baÅkalarına sövmek, bu sövmeyi yaygınlaÅtırmak, bir kesimi, bir zümreyi karalamak sevap kazandırmaz insana. Hazreti Hamza’nın, Hazreti Hasan’ın, Hazreti Ali’nin veya Hazreti Hüseyin’in bizim duamıza, istiÄfarımıza ihtiyaçları yoktur. Onlar ÅehitliÄin de üstünde bir mertebe kazanmıÅ, zü’l-cenaheyn olarak semanın enginliklerine açılmıŠyüce ruhlardır. Bizim onlar için arkadan yaptıÄımız Åeylere, aÄlayıp dövünmelere onlar baktıkları zaman ihtimal gülüyorlardır. Bizim ne duamıza ne Yasin’imize ne Fatiha’mıza ihtiyacı yoktur onların. Ama her Åeye raÄmen civanmertliÄin ve vefanın gereÄi, “Allah’ım onların Åefaat alanlarını geniÅlet; alakalarımızı devam ettirdiÄimizi onlara duyur.” diye dua etmek lazımdır. Bu vesileyle onlar da ümit ederiz ki öbür tarafta elimizden tutar “Bu vefalılar bizi dünyada hep yâd ediyorlardı” derler; geçilmesi çok zor olan köprülerden geçmemize vesile olurlar. Sövmenin sevabı yoktur Evet, Seyyidina Hz. Ali için, Seyyidina Hz. Hasan için, Seyyidina Hz. Hüseyin için ille de bir Åey denecekse ben bunu derim. Onlar için Mevlit okurum. Derim ki: “Allah’ın benim mevlidime onların ihtiyacı yoktu, onların benim hatmime de ihtiyacı yoktu. Fakat münasebetimi ifade etmek istiyorum ben. Onların bana teveccühüne çaÄrıda bulunuyorum. Bir duada bulunuyorum. Kapı kulunuz, halaikiniz, kıtmîriniz sizi hiç unutmadı. O ciÄersûz hadiseleri hep yâd ettikçe ‘Allah derecenizi yükseltsin. Allah sizi firdevs ile sevindirsin’ diyor. Onun bu deyiÅleri sizin kemalât-ı insaniyenize hiçbir katkıda bulunmaz. Fakat o size kendisini tanıttırmak istiyor. Åefaat daireniz içine lütfen onu da alın, kabul edin” duygusuyla, onlar için yapacaÄımız iyiliklerde mülahazamız tamamen bu olmalıdır. Onlara onu yapan hangi milletin içinden çıkmıÅsa kalkıp ona sövmenin saymanın hiçbir sevabı yoktur. Ne diye aÄzımızı, dilimizi, gözümüzü baÅkalarına sövmekle kirletelim. KeÅke senin için önünde olsaydım orada. Bir kısım kendini bilmeyen densiz Emevîlerin sana karÅı yaptıÄı kötülüÄün, bir kısım Kûfelilerin, Perslerin vefasızlıÄı karÅısında, orada senin önünde olsaydım. Hz. Cafer gibi kolumu kanadımı budasalardı, Mus’ab gibi “bu kol” deyip bir darbe oraya indirselerdi. Bir de öbür koluma bir darbe indirselerdi bir de kelleme bir darbe indirselerdi. Ve seni orada sıyanet etmeye muvaffak olsaydım. Aklımdan geçen Åeyler bunlardır. Ä°tikad açısından da yanlıÅlara düÅmemek lazımdır. Ä°srailoÄullarının bazıları, Hz. Ãzeyir hakkında -hâÅâ- “Allah, içine girdi, hulul etti, tecessüm etti” demesi gibi bir hataya düÅmüÅlerdir. Hıristiyanlar da aynı Åekilde Hz. Ä°sa’ya ulûhiyet isnadında bulunuyorlar. Geçenlerde bir televizyonda birinin konuÅmasına Åahit oldum. Sözüm ona Hz. Ali’ye sevgisini ifade etme adına “Ali evvel, Ali âhir, Ali zâhir, Ali bâtın.” Bu sıfatlarla muttasıf sadece Allah’tır. Meseleyi bu kalıp içinde ele aldıÄınız zaman kendiniz dalalete düÅmeniz yanında baÅkasında da tepki uyarırsınız. Meseleyi bu mülahazaya baÄlarsanız, Hz. Ali’nin mübarek ruhunu da, ehlibeytin ruhunu da rencide edersiniz. Hz. Ali’nin kıymet-i harbiyesini ifade etmede kusur etmemek, konumuna saygıda bulunmak lazımdır. Fakat diÄer taraftan da hâÅâ ve kella onu ulûhiyet tahtına oturttuÄunuz, hatta Efendimiz’den de büyük gösterdiÄiniz takdirde çizgiden çıkmıŠolursunuz. Kine nefrete baÄlı kimlik olmaz Bu tür meselelerde kine nefrete baÄlı bir kimlik inÅası yanlıÅlıÄına girmemek lazımdır. Evet, birileri çok büyük bir yanlıŠyaptılar. Hesaplarını da ötede vereceklerdir. Tarihi tekerrürler devri daimi içinde bu hadiselerin çok benzerleri vardır. Onlara bakarak biz de aynı hataları yapmayalım. Onlar kendi günlerini, ahiretlerini, talihlerini kararttılar biz de kendi eyyamımızı karatmayalım. Ä°nsanız, öfkemiz, hiddetimiz, Åiddetimiz, nefretimiz olabilir, fakat iradenin hakkını vererek onları bastırmalı, su yüzüne çıkmasına meydan vermemeliyiz. Sövüp sayma hiçbir zaman sevap deÄildir ve insan için de fazilet ifade etmez. Ne Kur’an’da ne Sünnet-i sahihada bu türlü Åeylerin ibadet olduÄuna dair yarım kelimelik bir Åey yoktur. Seyyidina Hz. Zekeriya’yı testere ile biçen insanlara sövmenin ibadet olduÄuna dair hiçbir kitapta bir Åey gösterilemez. Hz. Yahya’yı Åehit edenlere, ruhunun ufkuna yürümesine köprü kuranlara sövüp saymak ibadet deÄildir. “Allah belanızı versin. Allah sizi de kaydırsın, cehenneme yuvarlanın.” demenin ibadet olduÄuna dair ne dinde ne de bir yönüyle aklı baÅında sosyologların, tarihçilerin beyanları içerisinde bir tek kelime bir Åey bulmak mümkün deÄildir. Åimdi siz kalkarsanız sahabe-i kiram içinde bazılarına, bu bir ibadetmiÅ gibi belli günler tertip eder onlara sövüp sayarsanız hiç bir Åey kazanamazsınız. Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem), Hz. Hamza’yı canından artık severdi. Bir iki insanın arkasından ciddi aÄlamıÅtır. ÃocuÄuna gözleri dolmuÅ, çok vefalı gördüÄü Ensar’dan Osman Ä°bn-i Maznun’a aÄlamıÅtır. Fakat Hz. Hamza’nın Åehadeti onu çok sarsmıÅtır. Ama hiçbir zaman ne o Åehadete sebebiyet veren Hind’e ne de Seyyidina Hz. Hamza’nın baÄrına mızraÄını saplayan VahÅi’ye karÅı içinde kin ve nefret duymamıÅtır. Efendimiz’in ümmetiyiz Kendisine kötülük yapan, 13 sene içtiÄi suyu, yediÄi yemeÄi haram kılan ve bulunduÄu yerde kendisine yaÅama hak ve imkânları tanımayan insanlar bir gün onu doÄrudan doÄruya evinde katline ferman biçmiÅlerdi. Ellerinde mızraklar, kılıçlarla onun hücre-i saadetinden hane-i saadetine girdiler. Åah-ı Merdân, Haydâr-ı Kerrar Dâmad-ı Nebî, Efendimiz’in yataÄına girip kendini feda etmiÅti. Kendisine bunca kötülük yapan, canına kast eden, yurdundan yuvasından çıkaranları Mekke’nin fethi esnasında “Gidin hepiniz serbestsiniz” buyurarak affetmiÅti. “Bugün size kınama yok; ayıplayamam ben sizi” demiÅ kalpleri yumuÅatmıÅtı. Onlara nâ sezâ nâ becâ hiçbir Åey demiyor. Hatta bunu bana yaptınız, Åunu bana yaptınız, demek suretiyle piÅman olmuÅ huzuruna gelmiÅ insanları mahcup etmemek için farklı bir civanmertlik sergiliyor. “Bir Åey yok bunda, Allah Äafûr’dur, Rahîm’dir.” diyor. Ä°nsanlıÄın Ä°ftihar Tablosu’nun tavrı budur. Bu elim hadise karÅısında acı duymamamız mümkün deÄildir. Mesela Muharrem ayında “Bugün mâh-ı Muharremdir, muhibb-i hanedan aÄlar. / Bugün eyyam-ı matemdir, bu gün âb-ı revan aÄlar.” beyti Avlar imamının dilinden düÅmezdi. Alvar Ä°mamı, Sadât’tan ve aynı zamanda Ehl-i Beyt’tir. Bu hep onun dergâhında okunurdu ve o hep aÄlardı. Biz bunları o dergâhlarda duyarak neÅet ettik. Oralarda ciddi hüzün duyulurdu. Fakat mukabeleyi bil’misil kiniyle, nefretiyle, mukabelede bulunulmazdı. Milletimiz inandıÄı Åeye yürekten baÄlıdır Seyyidina Hz. Hüseyin, evc-i kemalâtta bir insandır. Bizim hiçbir zaman yükselemeyeceÄimiz ufuklarda pervaz ediyordur. Fakat Åahadet ona ayrı bir derinlik kazandırmıÅtır. O’nun katili kendi hayatını mahvetmiÅtir. Åimdi o katile sövüp saymak mı, haline acımak mı gerek? Åimir’i, Lü’lü’ü, Ä°bni Mülcem’i öbür âlemde cayır cayır cehennemde yanarken, rahmetten ebedi mahrumiyeti yaÅarken göreceksiniz. Böyle olunca bence bu kini, öfkeyi tevarüs ederek günümüze bir kere daha bu iÅin filmini yaÅamanın gereÄi yoktur. Bu sadece nefretleri, kinleri köpürtür. Ve bizi birer nefret, kin, gayz insanı haline getirir. Anadolu insanı neye inanmıÅsa onda samimidir. Milletimizin Hz. Ali, Hz. Hasan, Hz. Hüseyin, Hz. Fatıma ve ehl-i beyt sevgisi Perslerden çok daha kuvvetli ve samimidir. Bu milletin genlerinde, karakterinde böyle bir samimiyet vardır. Biz her sabah ve akÅam dualarımızda Hz. Ali’lerin, Hz. Hasan’ların, Hz. Hüseyin’lerin Åefaatini talep ediyoruz: “Allâhümme edhılne’l-cennete meal ebrâr, bi Åefâati nebiyyike’l-muhtar ve âlihi’l-ethâr ve ashâbihil ahyâr.. “O’nun tertemiz âl-i beyti hürmetine, bizi cennetine koy Allah’ım” diyoruz. Bizim akidemiz budur. Biz günde kaç defa onları yâd ediyoruz ancak, “Ali evvel bûd, Ali zâhir bûd, Ali bâtın bûd..” diyenler bir defa söylemiyordur bunları. Yalanı bırakalım. Pers telakkilerine arkamızı dönelim. Ä°stikamet içinde olalım, itidal içinde meseleyi götürmeye çalıÅalım. Allah bizi yanlıŠÅeylerden siyanet buyursun. Ãmin. Bizim akidemizde bir vefatı müteakiben oturup aÄıt kesmenin, dövünmenin bir sevabı yoktur. Bunlar aynı zamanda kadere taÅ atmak ve takdir-i ilahiden Åikâyet etmek demektir.Sövüp sayma hiçbir zaman sevap deÄildir ve insan için de fazilet ifade etmez. Ne Kur’an’da ne sünnet-i sahihada bu türlü Åeylerin ibadet olduÄuna dair yarım kelimelik bir Åey yoktur.Kendisine onca kötülük yapan, canına kast eden, yurdundan yuvasından çıkaranlara bile Mekke’nin fethi esnasında “Gidin hepiniz serbestsiniz” buyurarak civanmertlik gösteren Nebîler Sultanı’nın ümmetiyiz.Biz her sabah ve akÅam dualarımızda Hz. Ali’lerin, Hz. Hasan’ların, Hz. Hüseyin’lerin Åefaatini talep ediyoruz. “O’nun tertemiz âl-i beyti hürmetine, bizi cennetine koy Allah’ım” diyoruz. Bizim akidemiz budur. Kaynak: Fethullah Gülen – 01 Aralık 2011