Atardamar, toplardamar ve kılcal damarlarımız, kalp ve dokularımız arası kan akışını sağlarlar. Böylece vücudumuzda gerçekleşen madde akışı ve dönüşümünde görev alırlar.
Akciğerlerimiz oksijeni kana verip kanda biriken zararlı karbondioksit gazının da nefesle dışarı atılmasını sağlamaktır. Böylece insanın ihtiyacı olan ve akciğerlerimizle basınç dengesi kurulmuş olan atmosfer gazı içersinde seyreltilmiş haldeki yakıcı oksijenin, vücut kapısından alınması sağlanır. Aynı zamanda yanma sonucu oluşan ve kanın asitliğini artırarak canlıya zarar verebilecek özellikteki karbondioksit gazı da vücut kapısından dışarı atılmış olur.
Böbreklerin fonksiyonu süzülme olayından sonra idrara karışıp kaybedilmesi mümkün olan faydalı bileşenlerin yeniden vücuda kazanılmasını sağlar. Böbrek bu fonksiyonu neticesinde besinlerin geri kana çekilmesi, işe yaramayan ve vücutta geri dönüşümü zarara sebep olacak bileşenleri dışarıya atılması için depolanan mesaneye gönderir. Böylece muhteşem bir faaliyet neticesinde kan içeriği dengelenmiş olur. Böbreklerimiz de Rabbimizin ona yüklediği vazife gereği vücut temizliğinde akıllara durgunluk verecek şekilde görevini yapmış olur.
Karaciğerin fonksiyonunun yüzlerce olduğu tüm fizyoloji kitaplarında yazılıdır. Tüm bu fonksiyonlar insanın aklını hayretler içerisinde bırakacak vaziyettedir. Bunlara;120 gün boyunca görevini tamamlayan yaşlı alyuvarların parçalanması, proteinli besinlerin yakılmasıyla oluşan amonyağın daha az zehirli üreye dönüştürülmesi, yağlı besinlerin sindirimi için olmazsa olmaz bileşen olan safranın salgılaması, kan şekerinin düzenlenmesi, yağda eriyebilen A,D,E,K gibi çok değerli vitaminlerinin depolanması, kan akışkanlığını koruyucu maddelerle kanın damar dışında pıhtılaştırıcı faktörlerinin üretilmesine kadar birçok misal verilebilir.
İşte insan böyle hazır yediği önünde, henüz yemediği ardında, yedikleri göz kılcallarında, asıl olanlar ise ötelerde. Yeter ki bu muhteşem vücudun hakkını verelim.
Hizmetten | Zekeriya Çiçek
