DERLEYEN: ERDEMLİLER YOLU AKADEMİ
وَلْتَكُنْ مِنْكُمْ اُمَّةٌ يَدْعُونَ اِلَى الْخَيْرِ وَيَأْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَيَنْهَوْنَ عَنِ الْمُنْكَرِۜ وَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ
Ey müminler! İçinizden hayra çağıran, iyiliği yayıp kötülükleri önleyen bir topluluk bulunsun. İşte selâmet ve felâhı bulanlar bunlar olacaklardır.(Âl-i İmran,104)
لِلَّهِ وَلِكِتَابِهِ وَلِرَسُولِهِ أَنَّ النَّبِيَّ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم قَالَ: اَلدِّينُ اَلنَّصِيحَةُ قُلْنَا: لِمَنْ؟ قَالَ
وَلِأَئِمَّةِ الْمُسْلِمِينَ وَعَامَّتِهِمْ
Allah Rasûlü sallallâhü aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: “Din nasihattir.” Sahâbe-i Kirâm Efendilerimiz “Kimin için nasîhattır” diye sordular. Allah Resulü de: “Allah için, Kitab’ı için, Peygamberi için, müslümanların imamları ve bütün müslümanlar içindir.” diye cevap verdiler. (Müslim, iman 95; Tirmizî, Birr 17)
Muhterem Müslümanlar! Hutbemiz, Nasihat hakkında olacaktır.
Nasihat; hayırhahlık yapmak, bir kimseye doğru yolu göstermek ve hep hayır dileğinde bulunmak manalarına gelmektedir. Nasihat, insanları Allah’a, Rasûlüne ve Din’e yönlendirmek, onları dünya ve ahiret hayatları hesabına, faydalarına olacak işlere sevk etmektir.
Efendimiz (s.a.s); “Din nasihattir.” buyurmuştur. Dinin direği ve dini ayakta tutan nasihattır. Hadiste nasihat din ile neredeyse aynı anlamda kullanılmaktadır. Alimler bu hadisi izah ederken “Hac Arafedir” hadisine benzetmişlerdir. Nasıl ki Arafat´sız hac olmaz, aynen onun gibi nasihat sız da din olmaz demişlerdir.
Allah Rasulü “Din nasihattır” buyurunca sahabiler sorarlar: Din kim için nasihattır, nasihat kim için olacaktır, nasihatın konuları nelerdir, Din acaba neleri tavsiye etmektedir?
Allah Rasulü buyururlar:
لِلهِ : Öncelikle din, Allah için Allah’ı tavsiye eden bir nasihattır. Din, Allah’ı var ve bir kabul etmeyi emir buyurur, Allah’ı noksan sıfatlardan münezzeh ve kemâl sıfatlarla muttasıf olarak tanımayı, Allah’ın sonsuz nimetlerine karşı şükretmeyi, insanların sadece Allah’a kulluk yapmalarını ve müslümanların amellerinde samîmî ve ihlâslı olmalarını tavsiye ve emir buyurmaktadır.
وَلِكِتَابِهِ : Din, müslümanların Kur’ân-ı Kerîm’i öğrenip öğretmelerini, onu gece-gündüz okuyup haram kıldıklarından şiddetle kaçınmalarını, farz kıldıklarına sımsıkı sarılmalarını tavsiye ve emir buyurmaktadır.
وَلِرَسُولِهِ Din, Allah’ın rasûlü Hazreti Muhammed Sallallâhü Aleyhi Vesellem’i tavsiye etmektedir. Yani O hazretin elçiliğini kabul etmeyi, Allah’tan getirdiklerini tasdik etmeyi, sünnet-i seniyyesine sımsıkı sarılmayı, getirdiği İslâm’a sonuna kadar sahip çıkmayı, ehlini ashabını ve O’nun peşinden gidenleri kendimizden daha fazla sevmeyi tavsiye ve emir buyurmaktadır.
وَلِأَئِمَّةِ الْمُسْلِمِينَ : Din Müslümanlara, başlarında bulunan adil liderlerine büyüklerine, hürmet ve itaat etmelerini, anarşiye ve dedikoduya meydan vermemelerini, böylece bir birlik teşkil etmelerini tavsiye ve emir buyurmaktadır.
Yöneticiler için nasihat, Hak üzere oldukları sürece idarecilere yardımcı olmak, hakdan hukuktan ayrılmamaları yönünde onları uyarmak, bunları yaparken kendilerine karşı yumuşak ve nezâket kaideleri içinde davranmak gerekir. Yöneticileri yoldan çıktığı zaman uyarmayan, zâlime “sen zâlimsin” demeyen, nasihatçilerin olduğu bir toplumda, zamanla iyilikler ve güzellikler yok olacaktır.
Âlimler ve mürşitler de toplumun önderi ve yöneticileri olarak kabul edilmiştir. Buna göre, Allah’ın Kitabı ve Resûlü’nün sünnetinin anlaşılıp hayata geçirilmesinde, âlimlerin sorumlulukları çok büyüktür. Onlar Kitap ve Sünnet’in emir ve yasaklarını, kendi heva ve hevesleri doğrultusunda çarpıtmaya çalışanlara karşı koyma ve onların yanlışlarını, hatalarını ilmî bir tarzda reddetme sorumluluğu taşımaktadırlar. O halde öncelikle âlimler ve mürşidler dini çok iyi bilmeli, kendileri salah bulmuş olmalıdırlar. Kendileri salah bulmayanların başkalarını ıslah etmeleri mümkün olmaz.
Âlimler ve Aydınlar, toplumu yöneten idarecilere nasihat etmeyi, onları hakka davet etmeyi şerefli bir görev saymalıdırlar. Çünkü Allah Resulü Sallallâhü Aleyhi Ve sellem “En büyük cihad, zâlim idareciye karşı, hakkı haykırmaktır” buyururlar. (Ebû Dâvûd, Melâhim 17; Tirmizî, Bey’at 37)
Bu vesile ile, hakkı haykıran gerçek Gazetecileri ve Sanatçıları da, hayırla yad eder, Rabbimizden onları Ruhul kudusla teyit buyurmasını niyaz ederiz.
وَعَامَّتِهِمْ : Din bütün müslümanlar için de bir nasîhattır. Din Müslümanlara, diğer insanların hak ve hukukuna riayet etmelerini, davranışlarında sevgi ve hür-meti, şefkat ve merhameti esas almalarını, başka insanların canlarını, mallarını, ırz ve namuslarını korumak ve müdafaa etmek gibi vazife ve sorumluluklarının olduğunu önemle vurgular.
Kalbinde îman taşıyan her mü’min, dinin bu tavsiyelerini baştâcı yapmalı, usulünce çevresinde bulunan kimselere anlatmalarıdır ki, her iki dünyanın saadetine mazhar olsun. Din de kıyamete kadar bâkî kalmış olsun
Peygamber mesleğinin gereği; insanlara doğruyu gösterip hayırhahlık yaparak, zaaflarına yenilmemeleri için onları desteklemek, kayıp gitmelerine mani olmak, şayet kaymışlarsa, o zaman da bir itfaiyeci gibi alevlerin içine atlamak ve kardeşlik mülahazasıyla düşeni kurtarmaya çalışmak, en azından onun yeniden doğrulması için dua dua Allah’a yalvarmaktır.
Bu noktayı Rehber-i Ekmel (aleyhissalatü vesselam) Efendimiz bir hadisi şeriflerinde şöyle anlatıyor: “Benim misalimle sizin misaliniz, şu temsile benzer: Bir adam ateş yakar. Alevler etrafı aydınlatınca gece kelebekleri ve aydınlığı seven bir kısım hayvancıklar bu ateşe kendilerini atmaya başlarlar. Adamcağız onları kurtarmaya çalışır; fakat hayvanlar galebe çalarak çoklukla ateşe atılırlar. Ben tıpkı o adam gibi ateşe düşmemeniz için eteklerinizden çekiyorum, ancak siz ateşe ateşe koşuyorsunuz.”
Değerli Müminler!
Çok önemli bir husus da; yapılan nasihatin muhataplarda olumlu bir tesir bırakabilmesi, söyleyenin anlattığını yasamasına bağlıdır. Zira Cenâb-ı Hak, Hazreti İsâ’ya hitaben, يَا عِيسَى عِظْ نَفْسَكَ فَإنِ اتَّعَظَتْ بِهِ فَعِظِ النَّاسَ وَإِلاَّ فَاسْتَحْيِ مِنِّي
“Ey İsa! Önce kendi nefsine nasihat et. O, bu nasihati tuttuktan sonra da insanlara nasihatta bulun. Yoksa Ben’den utan.” buyurmaktadır. (Ahmed İbn Hanbel, ez-Zühd 1/54) Söylediklerinin on katını yaşayan Hazreti Mesih (aleyhisselâm) gibi ülu’l-azm bir peygambere karşı, Allah (celle celâluhu) tarafından böyle bir uyarı yapıldığı düşünülürse, diğer insanların bu konuda ne kadar dikkatli olmaları gerektiği daha iyi anlaşılacaktır.
Temsil çok önemlidir! Temsilde temadi ve süreklilik varsa tesirsiz kalmaz. Anlatılanlar ancak temsille inandırıcı olur! Kulaklar doydu, gözler aç, İslam’da temsilcilere muhtaç. Eğer Asr-ı Saadet’te ciddi bir açılım yaşanmışsa, bunun arkasında başta Allah Resûlü’nün, sonrasında da adım adım O’nu takip eden sahabe-i kiramın; derdi, ızdırabı ve Müslümanlığı doğru olarak yaşamaları vardı.
Ne mutlu bir ömür boyu istikamet üzere kulluk vazifesine devam edenlere, müjdeler olsun iman edip salih amel işleyerek birbirlerine hakkı ve sabrı tavsiye edenlere.