DERLEYEN: ERDEMLİLER YOLU AKADEMİ
وَلِكُلِّ أُمَّةٍ جَعَلْنَا مَنْسَكًا لِيَذْكُرُوا اسْمَ اللَّهِ عَلَى مَا رَزَقَهُمْ مِنْ بَهِيمَةِ الْأَنْعَامِ فَإِلَهُكُمْ إِلَهٌ وَاحِدٌ فَلَهُ أَسْلِمُوا وَبَشِّرِ الْمُخْبِتِينَ
Biz her ümmete kurban ibadeti koyduk ki Allah’ın kendilerine rızık olarak verdiği hayvanları keserken Allah’ın adını ansınlar. Şunu unutmayın ki hepinizin ilahı bir tek İlahtır. Öyleyse yalnız O’na teslim olun. Sen ey Resulüm: O alçak gönüllü, samimi ve ihlaslı olanları müjdele! (Hac;34)
Muhterem Müslümanlar! Hutbemiz, “Allah’a ve İnsanlara Yakınlaşmaya Vesilesi Olan Kurban İbadeti” hakkındadır.
Kurban; Sözlükte “yaklaşmak veya Allah’a yakınlık sağlamaya vesile olan şey” demektir. İslâmî terminolojide: “ibadet niyetiyle, belli bir zamanda, belirli şartları taşıyan hayvanı usulünce kesmek” demektir.
İlk kurban ibadeti, Hz. Adem’le (a.s.) başlamıştır. O zaman hayvan boğazlama dışında farklı formatlarla da Canab-ı Hakka kurban takdim edilebiliyordu. Hz. Âdem’in iki oğlundan birinin, sahip olduğu imkânların en değerlisinden kestiği kurbanın, Allah tarafından kabul edildiğini, diğerinin ise servetindeki en değersiz şeyi kurban etmesinden dolayı Hak katında kabul görmeyip reddedildiğini, Kur’an bize bildirmektedir.
Kurban, Hz. İbrahim ve Hz. İsmail’in büyük imtihanı başarıyla geçmeleri sonunda, Cenab-ı Hakkın lütfuyla bugünkü formata dönüşmüştür.
Kurban, Allah’ın rızasını kazanma yolunda, fedakârlık ve teslimiyetin ifadesidir. Bu fedakârlık ve teslimiyet Hz. İbrahim ve İsmail ile zirveleşerek sembolleşmiştir. Kur’ân-ı Kerim onların kurbanla ilgili olayını inananlara, Allah’ın emirlerine teslimiyet ve itaat adına bir ufuk olarak sunmaktadır.
Hazreti İsmail, babası nazarında ayrı bir yere sahipti. Çünkü evvela O, Hazreti İbrahim’in ilk çocuğudur. İkincisi, kurban olmakla emredildiğinde tam bir teslimiyet ortaya koymuştur. Üçüncü olarak da varlığın çekirdeği ve meyvesi olan Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) onun neslindendir. Bu gibi sebeplerden olsa gerek, Hazreti İbrahim’in, ona ayrı bir bakışı vardır. Onunla Hicaz’a yerleşmiş ve beraber Kâbe’yi eski temelleri üzerine yeniden inşa etmişlerdi.
Kurban, geçmişte ve hal-i hazırda verilen nimetlere şükür, gelecekteki muhtemel tehlikelere ve belalara paratoner, gönülleri kazanmaya ve dolayısıyla da rıza-i ilahiyeye bir vesiledir.
Peygamber Efendimiz (s.a.s), hicretten itibaren on yıla yakın bir süre hep kurban kesmiş ve ümmetinden de kesmelerini istemiştir. (Tirmizi Edahi, 11)
Efendimiz (s.a.s);
1- “Hâli-vakti yerinde olduğu halde (dinî ölçüye göre zengin sayıldığı halde), kurban kesmeyen kişi bizim musallâmıza (namazgâhımıza) yaklaşmasın.”. (Tirmizi Edahi, 11)
2- “İnsanoğlu Allah nezdinde, kurban gününde kurban kesmekten daha sevgili bir iş işlememiştir.” buyurmaktadır. (Tirmizi, Edahi 1)
3– Allah Resulü (s.a.s), Kurban Bayramı günü Hz. Âişe için bir sığır kurban etti.” (Cem’ül Fevaid/ Kurban /H. No: 3834)
4- Allah rızası için kesilen kurban ahirette geçilmesi çok zor olan sırat köprüsünde sahibi için bir binek vazifesi görecektir. Peygamber Efendimiz bu hususta şöyle buyurmuştur; “Hayvanın iyi ve güzelini kurbanlık olarak seçin, çünkü o sırat köprüsünde size bineklik yapacaktır.” (Münavî, Feyzu’l-Kadir, 1/496.)
5- Efendimiz (s.a.s) Veda Haccında 100 deve kurban etmişti. Bunlardan 63 deveyi bizzat kendi eliyle, 37 deveyi ise Hz. Ali (r.a) kurban etmişti. Efendimiz (s.a.s) bazı kurbanları keserken ümmetinden kurban kesemeyenler adına kurban kesmiştir. (Taberanî, Mucemu’l-Kebir, 3/182)
6- “Ey insanlar, her sene her ev halkına kurban kesmek vâciptir” (İbn Mâce, “Eḍâḥî”, 2; Tirmizî, “Eḍâḥî”, 18) gibi ifadelerle bu gereklilik önemle vurgulanmıştır. Öte yandan kurban kesmeyi Hz. Peygamber hiç terketmemiştir. Bu ve benzeri delillerden hareket eden fakihler, gerekli şartları taşıyanların Kurban Bayramı’nda kurban kesmesini vâcip görürler.
“Hz. Ali (r.a.), birisi Peygamber Efendimiz için olmak üzere iki tane koç keserdi. Kendisine bunun sebebi sorulduğunda; “Allah Resulü bana yaşadığım müddetçe kendisine kurban kesmemi vasiyet etti.” asla bunu terk etmem!” demiştir. (Ebu Davud, Edahî, 1)
Peygamber Efendimizin, Hz. Ali’ye kendisi için kurban kesmesini vasiyet etmesi, O’nun adına kurban kesilmesini sevdiğine delalet eder. Bu itibarla imkânı olanların sevgili peygamberimiz için kurban kesmesi çok yerinde bir davranış olacaktır. (Tehanevî, İ’laüs’Sünen)
Kurban kesmek için akıl ve buluğ şart olmadığı hususunda Ebû Hanîfe ve Ebû Yûsuf ile Mâlikî ve Hanbelî ittifak etmişler. Gerekli malî güce sahip olan küçük çocuklar ve akıl hastaları adına kanunî temsilcileri tarafından kurban kesilmesi gereklidir. Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi_ İslamda Kurban_Prf. Ali Bardakoğlu.
Ölen bir insanın ardından onun adına sadaka verildiği, hac yapıldığı gibi, sevabını o kimseye bağışlamak üzere kurban da kesilebilir. Ayrıca vefanın gereği, imkânlarımızı zorlayarak günümüzün Yusufları adına kurban vermemizde, Allahu a’lem Hz. İsmail gibi kurtuluşlarına vesile olacaktır.
Kurban kesmek, Kitap, Sünnet ve icmâ-ı ümmet ile sabittir.
Ebû Hanîfe ye göre; kurban vaciptir. Hanefilerde, hüküm açısından uygulamada vaciple farz arasında fark yoktur. Yani farz gibi uygulanması gerekir. Terk eden haram işlemiş olur ahirette cezası vardır.
İmam Şafiî’ye göre; kurban müekked sünnettir. Şafilerdeki Sünnet-i müekkede Hanefilerdeki vacibe mukabil geliyor. Netice itibari ile iki büyük mezhep imamı da ayni hükmü veriyor.
Kurban, fert, aile, ülke, millet ve bütün insanlık bağlamında başımıza gelmesi muhtemel belalara karşı da sigorta ve paratoner hükmündedir. Kurban, Hz. İsmail’in yerine bedel olarak gönderilmişti. Bizim de farklı şekillerdeki İsmaillerimiz vardır. İsmaillerimizi, Yusuflarımızı her türlü kötülükten korumak ve belalara karşı güvene almak, böylesine önemli bir ibadeti yerine getirmekle inşallah mümkün olacaktır.
Yaşadığımız süreçte Cenab-ı Hakk bir sekine ve sabır verdi, yapılması muhtemel yanlışlıklardan korudu. Sonunda da “mağduriyet serasına alarak dünyanın her yerinde” hizmet etme imkanları lütfeyledi. Cenâb-ı Hakkın üzerimizdeki sayısız, hesapsız nimetlerini düşünerek; Kurban kesmek için çareler aramalıyız. Kurban bir ibadettir, ucuz yoldan halletme yerine gücümüz ne kadarına yetiyorsa o kadar çok kurban kesmek daha uygundur.
“Devletten yardım alıyorum zaten yardımlarla geçiniyoruz bize kurban düşmez demek” yerine “her şeyimizi kaybetmişken bu güzel ortamlarda yaşama ve hizmet etme imkânı lütfeden Rabbimize şükür için kurban kesmeliyim” şeklinde düşünmek daha isabetlidir ve diyanet sahibi olmanın bir remzidir.
Günümüzde kurban, daha önemli bir hâl almıştır. Dünyanın değişik yerlerinde gönüllere ulaşma adına önemli bir vesile hâline gelmiştir. İhtiyaç sahiplerine giden kurbanlar sadece birkaç kilo et olmaktan çıkıp ulaştığı her yerde gönül köprüleri kurmuştur.
Özellikle eşleri hapishanelerde bulunan mâsumlara, dünyanın fakir ülkelerinde hayatlarını devam ettirmek zorunda kalan ve fakirliğin zirvesinde bulunan miskinlere, küçük de olsa bir ikram anlamına gelmektedir.
Kurban, bizlere cömertlik gibi oldukça önemli bir erdemi öğretir. Cömert; insanlara, Cennet’e ve Allah’a yakın, Cehennem’den uzaktır. Kurban, mü’mini tehlikeli olan cimrilik hastalığından korur. Cimri ise; insanlardan, Cennet’ten ve Allah’tan uzaktır ve Cehennem’e de yakındır.
Efendimizin (s.a.s) uygulamalarını ve hadislerini nazarı itibara alacak olursak, bugün gücü nispetinde on, yüz, hatta yüzlerce kurban himmet eden insanların bir sünneti ihya ettikleri söylenebilir
Kurban kesmek bir tür infaktır. Kurban, Rasûl-ü Ekrem (sallallahu aleyhi ve sellem) Efendimiz’in çok önem verdiği bir ibadettir. Bugüne kadar bir tane kurban kesenler, mümkünse iki tane kessin; gücü yeten insanlar üç tane kessinler, ihtiyaç olan yerlere göndersinler. İmkânı olan herkes hassaten ülkemizde yardım bekleyen insanlara ve Yusuf çocuklarına bayram neşesi yaşatılmasına mutlaka iştirak etmelidirler. Bu mümin olmanın şiarı ve gereğidir.
Bayramları, varlık gayesi ve dava mefkuresi doğrultusunda yaşamak, hac yapıyor gibi kazanca vesile olur. Meselâ: Kurban Bayramı’nda ihtiyaç sahiplerine maddî-manevî gayretten geri kalmayan mü’minler, o anda Arafat’ta ve Müzdelife’de olan kimselerin sevabına denk sevap kazanmış olabilirler…” (Fas. Fasıla, 2/147)
Rabbimizden niyazımız; Mağdur edilen ailelerinin ihtiyaçlarını namerde muhtaç olmayacak şekilde gidersin. Bu kurbanda da kalbi kırık boynu bükük ihtiyaç sahiplerinin, imdadına halisane koşabilmeyi bizlere nasip eylesin.