CUMA HUTBESİ | Adalet

Yazar Editör

DERLEYEN: AKADEMİ DUISBURG

Aziz kardeşlerim; cuma hutbelerimizin sonunda okuduğumuz ayette de gecen ADALET kavramı üzerinde duracağız.

Kur’ân-ı Kerim’de Rabbimiz şöyle buyuruyor;

اِنَّ اللّهَ يَاْمُرُ بِالْعَدْلِ وَالْاِحْسَانِ وَايتَائِ ذِى الْقُرْبى وَيَنْهى عَنِ الْفَحْشَاءِ وَالْمُنْكَرِ وَالْبَغْىِ يَعِظُكُمْ لَعَلَّكُمْ تَذَكَّرُونَ

“Muhakkak ki Allah;

adaleti,

ihsanı (iyiliği),

akrabaya yardım etmeyi emreder,

Çirkin işleri (hayasızlığı, edepsizliği, aşırılığı),

fenalığı (hakkı olmayan şeyi istemeyi, başkasının haklarına tecavüz etmeyi) ve

azgınlığı (zulmü) da yasaklar.

O, düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor.”  Nahl /90.

Adalet; hakkın gözetilmesi ve yerine getirilmesi, her hakkı hak sahibine vermek, her şeyi olması gereken yere koymak ve olması gerektiği gibi kullanmak anlamlarına gelmektedir. Herkese ya da her şeye layık olduğu şekilde davranmak adil olmanın gereğidir.

Adaletin zıddı;  azgınlık, başka bir ifade ile haksızlık ve zulümdür. Haklı ile haksızın ayırt edilmesi adaletle sağlanır. Adalet,  insanların hakkını korumayı, zulme asla rıza göstermemeyi, zalime karşı mazlumdan yana tavır almayı, ihtiyaç içinde olanlara yardım eli uzatmayı içerir.

Hak ve hukuk; bir toplumun yaşamasını, hayatta kalmasını sağlayan en önemli dinamiklerden birisidir. Adalet ise adeta onun ruhu mesabesindedir. Dinimiz o ruhun zarar görmesini engelleme adına pek çok ahlaki ve hukuki müeyyideler getirmiştir. Rabbimiz, kendisine açılan samimi hiçbir eli geri çevirmeyeceği vaadine rağmen, tövbe edenlerin tövbesinin kabulünü, haksızlık yaptığı kimseyle helalleşmesi şartına bağlamıştır. Hatta İslam’da en büyük mertebelerden birisine ulaşan şehitler bile kul hakkından muaf tutulmamışlardır.

Cenab-ı Hak, kullarının birbirlerinin hukuklarına tecavüz etmemeleri için Kur’an-ı Kerim’de birçok sınırlar belirlemiş ve bunları “Allah’ın hudutları” diye tanımlamıştır. Bu sınırları aşanların zalim olacaklarını ve İlâhî azaba uğrayacaklarını, adalet ile hükmetmeyen zalim kavimlerin akıbetlerinin çok kötü olacağını birçok ayette tehdit ile haber vermiştir.

“Nice kasabaların halkını haksızlık yaparlarken yok ettik. Artık damları çökmüş, kuyuları terk edilmiş, sarayları bomboş kalmıştır.” (Hac, 22/45)

Ayet-i kerimede zalimlere değil taraftar olmak, onlara kalben meyletmenin ve zulümlerini hoş görmenin bile ne kadar tehlikeli olduğu şöyle anlatılır: “Zulmedenlere meyletmeyin, yoksa ateş (cehennem azabı) size de dokunur.” (Hud, 11/113)

İslam’da adaletin önemli esaslarından biri de; birisinin hatası ile akraba ve dostlarının, milletinin ve devletinin sorumlu tutulamayacağıdır. Cenab-ı Hak, Kur’an-ı Kerim’de;  “Hiçbir günahkâr, başkasının günahını yüklenmez.” (Fâtır, 35/18) buyurur. Herkes kendi günahının cezasını çeker.

Efendimizin ümmetine yaptığı uyarılardan bazıları ise şöyledir;

“Her hak sahibine hakkını ver.” (Buhari, Savm, 51)

“Herhangi bir konuda hakemlik yaptığınız zaman adil olun.”

“Yönettikleri insanlara, ailelerine ve sorumlu oldukları kişilere karşı adaletli davrananlar, Allah katında, Rahman’ın yanında nurdan minberler üzerinde ağırlanacaklardır.” (Nesai, Adabu’l-kudat, 1)

“Kim haksız yere başkasının bir karış toprağını alırsa, Allah cc. Bu toprağı yedi kat yerden itibaren alır ve hesabını vermek üzere haksızlık yapanın boynuna dolar.” buyurmaktadır. Güzel bir sözde de ‘Kim hile ile malları parça parça toplarsa, Allah onların hepsini top yekün yok eder, geriye de sadece zerresine kadar günahları kalır.’ denilmektedir.

Çok sayıdaki rivayet, insanın kazandığı sevaplarını ahirette; dünyada yapmış olduğu haksızlıklardan dolayı kaybedeceğini bildirmektedir.

Rasûlullah (sav)’ın önemli uyarılarından biri de aile fertleri arasında ayrım yapmamakla ilgilidir. Numan b. Beşîr’in babası, oğlu Numan ile birlikte Efendimize gelip oğlu Numan’a bir köle bağışladığını söylemiştir. Bunun üzerine Rasûlullah (sav) “Bütün çocuklarına bağışta bulundun mu?” diye sormuş ve “Hayır” cevabını alınca muhatabına bağıştan dönmesini tavsiye etmiştir. Efendimiz’in “Allah’tan korkun ve çocuklarınıza adil davranın. Ben haksızlığa şahit olmak istemiyorum. Beni buna şahit tutmayın!” buyurduğu nakledilmiştir.  Bazı alimler bu hadise dayanarak bir babanın çocuklarından yalnızca birine bağışta bulunmayı hatta çocuğunun birini diğerinden fazla öpmeyi bile kabul etmezken, bazı İslam fakihleri de kişinin çocuklarından yalnızca birine bağışta bulunmasını mekruh olmakla birlikte caiz görmüşlerdir.

Bu hadis ışığında hutbemizin başında okuduğumuz ayete bir kere daha dikkatle bakarsak; yapacağımız iyilikleri, akrabalarımıza yardımları adalet sınırları içinde, helal dairede, hakka hukuka riayet ederek yapmamız gerektiğinin emredildiği anlaşılmaktadır. Bir babanın kendi helal malını bile evlatlarına verirken hassas olması hatta birini diğerinden fazla öpmemesi gerekirken,  bazılarının ayette ilk önce emredilen adaletli olun ifadesini atlayarak sadece akrabalarınıza yardım edin kısmını kendilerine delil göstermeleri en hafif ifadeyle ayetin devamında Allah’ın yasakladığı (anil Fahşaai)  “hayasızlık, edepsizlik, aşırılık yapmayın” yasağına girer ve haram olur. Aynı zamanda Allah’ın emrine, insan fıtratına ve aklına aykırı bir davranış olur.

Şayet bir mesele başkalarının hukukunu ilgilendiriyorsa, hele bu başkaları fert değil de bir cemaat ya da cemiyet ise yapılan hukuksuzluğun vebali de O kadar büyük olacak ve cemaatin ya da kamunun her bir ferdi birer birer haklarını helal etmeden cennete giremeyeceklerdir.

Hz. Ebu Hüreyre’den (ra) gelen rivayet göre, Hayber ganimetleri arasında altın gibi çok değerli şeyler yoktu. Bu sefer sonrası sahabilerden birisi, Efendimiz’e (sas) siyahi bir kölesini hediye eder. O da Rasulullah’ın (sas) devesinin yularını çekerken Vadi’l-kurâ mevkiinde kendisine nereden geldiği bilinmeyen bir okun isabet etmesi sonucu vefat eder. Olaya şahit olan sahabe sanki koro şeklinde ‘ne mutlu ona cenneti kazandı’ derler. Peygamber Efendimiz (sas) ise ‘hayır! Nefsim Yed-i kudretin’de olan Zat’a yemin ederim ki Hayber günü haksız yere ganimetten aldığı elbise şimdi üzerinde ateşten bir gömlek olarak yanmaktadır.

Efendimiz’in (sas) haksızlık karşısındaki bu ağır ifadelerini işitenlerden birisi izinsiz aldığı küçük bir parça takunya kayışını hemen geri getirdi. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sas) şayet getirmeseydi bu bile onun üzerinde ateş olacaktı, dedi.

Allah Rasulü’nün (sas) en kritik dönemlerde dahi hak ve hukuk mevzuunda zerre miktar taviz vermediği dikkatlerden kaçmamaktadır.

Beni Kaynuka Yahudileri yaptıkları anlaşmaya ihanet etmişlerdi. Anlaşma gereği sürülmeleri gerekiyordu. Bu haksız topluluğu Medine’den sürerken bile Allah Rasulü (sas) onların haklarını düşünmüş ve mağdur olmalarına müsaade etmemiştir. Medine’den ayrılmadan önce hepsine Müslümanlarda olan alacaklarını toplama ve kendi mallarını da götürme izni verilmiştir. Çünkü borç bir haktır ve ödenmesi gerekir.

Fahri Kâinat Efendimiz (sas) bir defasında sahabelerine gelecekte hoşlarına gitmeyen işler ve insan kayırmalarla karşılaşacaklarını söylüyor. Bunun üzerine sahabe, efendilerimizin tavsiyelerini sorunca, Peygamberimiz (sas) de onlara; “Allah’tan hakkınızda hayır isteyin ve üzerinizdeki hakları hakkıyla ifa edin.” şeklinde öğütte bulunur. Hadisten anlaşılacağı üzere hak ve hukuk sadece insanla değil kainattaki canlı cansız her varlıkla da doğrudan ilgilidir. Kısa da olsa bazılarına işaret edip geçeceğiz.

Başta, Hakk’ın bizatihi kendisi olan Hakk Teala’nın, kulları üzerinde hakkı vardır.

Rabbi’sine kavuşuncaya kadar ümmetinin derdiyle dertlenen dertli Nebi’nin (sas) ümmeti üzerinde hakkı vardır.

Kur’an-ı Azimüşşan’ın hakkı vardır

Anne babanın evlatları üzerinde hakkı vardır.

Kamunun hakkı vardır, kamu malının zerresine el uzatan doğrudan ülkede yaşayan her bir ferdin hakkını üzerine almış olur.

Yetimin, fakirin, mağdurun, mazlumun, mahkûmun bizim üzerimizde hakları vardır. Evlerimizin hakkı vardır. Evlerin zikirsiz, fikirsiz, şükürsüz harabeye çevrilmesine kimsenin hakkı yoktur.

Vücudumuzun hakkı vardır, her bir azanın ayrı ayrı hakkı vardır.

Hayvanatın hakkı vardır. Çevrenin, ağaçların, bitkilerin bizim üzerimizde hakları vardır.

Rabbimizden niyazımız; Adaletin rehberliğinde, bütün bu haklara riayet ederek hakkı tutup kaldırmayı, hakkı hak olarak bilip uymayı, batılı batıl olarak bilip uzak durmayı bizlere ihsan eylesin.

Hutbeyi PDF formatında görüntülemek ve indirmek için tıklayınız

CUMA HUTBESİ ADALET

Diğer Yazılar

“Aç açabildiğin kadar sineni ummanlar gibi olsun. Kalmasın alaka duymadığın ve el uzatmadığın bir mahzun gönül”

 

M.Fethullah Gülen

Bu Sesi Herkes Duysun Diyorsanız

Destek Olun, Hizmet Olsun!

PATREON üzerinden sitemize bağışta bulanabilirsiniz.

© Telif Hakkı 2023, Tüm Hakları Saklıdır  |  @hizmetten.com 

Hizmet'e Dair Ne Varsa...

Sitemizde, tercihlerinizi ve tekrar ziyaretlerinizi hatırlayarak size en uygun deneyimi sunmak ve sitemizin trafiği analiz etmek için çerezleri ve benzeri teknolojileri kullanıyoruz. Tamam'a veya sitemizde bulunan herhangi bir içeriğe tıklayarak bu ve benzer çerezlerin/teknolojilerin kullanımını kabul etmiş olursunuz. Tamam Gizlilik Bildirimi

Privacy & Cookies Policy