Çocuklarda Oyun ve Eğlence

Yazar Egeli

Oyun; çocukların kendini eğlendirmek, ilerdeki hayata hazırlamak ve enerjilerini harcamak için yaptıkları bir kısım vücut hareketleridir. Misâl olarak eski oyun ve sporlarımızdan: Koşu, güreş, yüzücülük, binicilik, körebe, saklambaç, evcilik; şimdikilerden de: Eskrim, futbol, voleybol gibi oyunları zikredebiliriz. Vâkıa bugün, büyüklerin hoş vakit geçirmek veya günlük yorgunluklarını gidermek için karşılıklı olarak yaptıkları; hesap, dikkat ve çevikliğe dayanan eğlenceli müsabakalardan, tenis, golf, bilardo, cirit, satranç ve kumar sayılan diğer şans oyunları şeklinde de tarif edilmektedir. Ne var ki mevzumuz, çocukların yetiştirilmesiyle alâkalı olduğundan, biz burada daha ziyade, onları ilgilendiren oyunlar üzerinde durmak istiyoruz.

Çocukların dengeli yetişmesinde oyun, oldukça ehemmiyetli bir unsurdur. Hatta diyebiliriz ki; ölçülerimiz içinde her oyun çocuğun hissî, ruhî ve fikrî gelişmesinde en müessir faktörlerden biridir. Oyun çeşitlerine göre bazıları, çocuğun melekelerini geliştirerek, onu ilerdeki hayata hazırlar. Bazıları, onun düşünce ve kabiliyetini artırır. Bazıları da boşalmasını temin eder. Oyun sayesinde kapalı ve içine dönük çocuklar, ruhî gerilimden kurtularak serbest nefes alabilirler. Umumiyet itibariyle hodbin, bencil ve kapalı çocuklar, yalnız kaldıkça bulanık düşüncelerden bir türlü kurtulamazlar. Bu ise, onların hayâllerinin fısk ve fucûra ait şeylerle uğraşmasını ve Dolayısıyla de sürekli olarak ruhlarının hırpalanmasını netice verir.

Meşrû çizgide her oyun, tatminsizlikten gelen çeşitli sıkıntı ve üzüntüleri gidermede oldukça faydalıdır. Bilhassa henüz bir işle iştigâl etmeyen çocukların, enerji fazlalığının atılması için oyun, hemen hemen tek yoldur.

Çocuklar İçin Oyun Türleri

Oyunda, muhakkak bir gaye ve hedef gözetilmelidir. Ne var ki, belli bir yaşa kadar, küçük çocuklarda buna riayet etmek oldukça zordur. Bu itibarla, onlar için daha ziyade oyunların eğlendirici olanları tercih edilmelidir. ‘Beşikte Eflatun’ hârika tipler istisnâ edilecek olursa, bunun böyle olması tabiî ve terbiye metotlarına uygundur.

Çocuklarda oyunu, kaba bir tasnifle ikiye ayırmak mümkündür:

  • Eğlendirici mâhiyette olan oyunlar.
  • Yetiştirici ve geleceğe hazırlayıcı mâhiyette olan oyunlar.

Oyunun hem eğlendirici hem de yetiştirici olanları, rüşte ermemiş çocuklar için tecviz edilse bile, erginlik çağına gelmiş olanlar için sadece ve sadece yetiştirici ve onları istikbale hazırlayıcı olanları tavsiye edilebilir. Sırf eğlendirici olan oyunlarda, her hangi bir hedef ve gaye gözetilmez. O oyunlar, sadece vakit geçirmek için oynanılır. Ancak, bazen bu kabil oyunlarla bedenî yorgunluklar giderilerek vücut hatta zihin ve ruh da dinlendirilmiş olabilir. Ne var ki, böyle bir dinlenme; daha faydalı ve ruh için daha elverişli bir yolla yapılabiliyorsa, o yolu seçmek uygun olur. Meselâ: bazıları zihnî yorgunluklarını ve ruhî gerilimlerini gidermek için, tavla, poker ve benzeri oyunlarda dinlenmek şöyle dursun, çok defa yorgunluklar ve sıkıntılar bir kat daha artar. Halbuki bunun yerine, bir kültürfizik veya beden hareketini gerektiren ibadet gibi başka bir şey daha dinlendirici ve içe inşirah verici olur.

Oyuncak Seçimi

İnsanlar bedenî yorgunlukları ve o yorgunlukları giderecek usulleri çabuk öğrenebilirler; amma, çok defa zihni ve ruhî yorgunlukları, hırpalanmaları ve onları dinlendirecek yol ve usulleri bilemezler. Bunun içindir ki, terbiyeye ait her meselede olduğu gibi, oyunda da mutlaka rehbere ihtiyaç vardır. Hatta, rehbersiz ne bir kültürfizik, ne de zihin ve ruhu dinlendirmeye gidilmemelidir. Yoksa, yukarıdaki misâlde görüldüğü gibi, bazen dinlendirme adına kalp ve ruh farkına varılmadan örselenmiş olur.

Belli bir yaşa kadar çocuklara ait oyunlar, umumiyet itibariyle oyuncaklarla ve eğlendirici mâhiyette olur. Ne var ki, bu oyuncakların seçimi de oldukça ehemmiyetli ve dikkat isteyen bir husustur. İyi seçilmiş bir oyun ve oyuncak, -biz fark edelim, etmeyelim- çocuğun kanat açıp uçmasını temin etmesine karşılık; üzerinde durulmadan ve araştırılmadan çocuğun içine atıldığı her oyun veya eline tutuşturulan her oyuncak, onun duyguları üzerine indirilmiş bir balyoz tesiri yapabilir. Eve, çocuğun fikrî ve ruhî gelişmesini hedef almayan ve duygularının inkişafına yaramayan her oyun ve oyuncak, bizim hesabımıza israf, yavru adına da bir zaman kaybı ve îtisaftır.

Vâkıa bugün, kendi düşünce ve ideallerimizi oyun ve oyuncaklara dönüştürerek, çocuğa intikal ettirmeden mahrum bulunuyoruz. Oyun ve oyuncak sahası, uzun zamandan beri tamamen başkalarının tekelinde ve bizler de bu noktada, onlara bağlı bulunduğumuzdan, bu süre zarfında hep onların hazırlayıp piyasaya sürdükleri şeylerle iktifa ettik: Bebekler, balonlar, atlar, arabalar ne bulduksa, hepsine talip olduk. Hem de hayrını, şerrini araştırmadan. Hatta çok defa, oyuncak sanayiini elinde bulunduran güçler, piyasaya arz ettikleri şeylerin hiç bir yapıcı yanı olmadığını, hattâ sakatlığını öğrenip, bir yenisiyle sahneye çıktıkları halde; bizler ondan sonraki dönemde dahi, o eski ve zararlı oyuncakları hem avuç avuç paralar verip evlerimize soktuk, hem de çocuklarımızın duygularına karşı cinayet işledik.

Ancak öyle görünüyor ki, pek çok mevzuda olduğu gibi, oyuncak hususunda da, daha bir müddet başkalarına bağlı kalacağız. Ve gönlümüzü tutuşturacak, ruhumuzu kanatlandıracak olan oyun ve oyuncakları evlerimizde ve çocuklarımızın ellerinde göremeyeceğiz. Bana öyle geliyor ki; şimdilik yapılacak tek şey, piyasadaki oyuncakların düşüncemize ve yüce maksadımıza en uygun olanlarını seçip çocuklarımızı onunla eğlendirme olacaktır.

Şunu bir kere daha hatırlatalım ki; oyun ve oyuncak, terbiye adına ortaya koyduğumuz umûmî prensiplerle katiyen çakışmamalı ve mutlaka çocuğun düşünce ve his dünyasını kucaklayıcı ve yükseltici mâhiyette olmalıdır. Tabiî, onun duygu ve düşünceleri zabt u rabt altına alınacak çağa geldikten sonra…

Bu itibarla çocuk, yalanla, aldatmacalarla ve bir hakikatin uzantısı olmayan hayâlî şeylerle iğfal edilmemelidir. Evet, onda, insanî duygu ve melekelerin gelişmesi gibi, yüce mefhumlar da, katiyen yalan ve hayale bina edilmemeli ve edenlerin de mutlaka aldanacağı bilinmelidir. Bilmem ki, çocuğa, yalanların doğru, hayâlî şeylerin hakikatler gibi gösterilmesi kadar, onun için daha zararlı bir şey tasavvur edilebilir mi?… Yalan hayat vermez. Ölü şeyler hayata medar olamaz. Hakikatlere ışık tutsun diye, yalan ve hayâlî şeyler kullanmak, en yüce gerçekleri çocuğun nazarında değersiz ve kıymetsiz hale getirmeden başka bir şeye yaramaz.

Okunacak Yayınlara Dikkat

Yerinden oynatılmış alîl ruhların hazmedemeyeceği böyle bir meseleyi, başka fasla bırakarak, pazar ve piyasayı erâcif kazanı hâline getiren yalan ve hayâle dayalı bilumum roman, hikâye ve dergilere ve bilhassa sefil hisleri tahrik eden resimli ve resimsiz kitaplara teessüflerimizi arz edip geçmek istiyoruz.

Evet, şurası iyice bilinmelidir ki, çocuklara takdim edeceğimiz oyun ve oyuncak, hatta eğlenmek için okuyacağı kitaplar, behemehal bir hakikatin ifadesi veya bir gerçeğin istiare-i temsiliyesi [1] olmalıdır. Bir gerçeği ifade etmeyen veya temsil suretinde bir hakikatin ifadesi olmayan her kitap ve kitapçık, çocuğun ruhunu örseleyen bir cadı ve onu aldatan bir şeytandır. Bu itibarladır ki, bu türlü kitap ve kitapçıkları basıp dağıtmak, alıp okutmak -bilerek veya bilmeyerek- neslimize karşı bir hıyanet sayılacaktır. Yıllar yılı ‘beşinci-kol’ bütün faaliyetlerini bu noktaya teksif ederek, neslimizin büyük bir kısmını, pervâneler gibi çekip çekip ateşlere attı. Diğer bir kısmını da aynı yolda taklitçi sarhoşlar haline getirdi. Oysa ki, yavrularımızı hem eğlendirecek, hem de mâzisiyle münâsebetini temin edecek o kadar çok materyale sahip bulunuyoruz ki, şayet bu mevzuda küçük bir gayret gösterilebilseydi, bir sürü nesepsiz kitap, birkaç asırdan beri bu kadar revaç bulmazdı. Ve Dolayısıyla de, nesillerimiz bu kadar yalnız, sahipsiz ve bedbin olarak yetişmezlerdi. Evet, kütüphanelerimiz itibariyle, bu hususta o kadar çok dokümana mâlik bulunuyoruz ki; değerlendirilebilse, dıştan hiçbir şey ithal etmeye ihtiyaç kalmayacaktır. Hattâ, hâli hazırdaki, durumumuz itibariyle de hayatın her yanına ışık tutacak pek çok şeye sahip bulunduğumuzu, rahatlıkla iddia edebiliriz.

İşte baştan başa mamur koskoca bir geçmiş, bütün tarihî kahramanlıkları; yiğitlik ve civanmertlikleri; diğergamlık ve insanlığı; iffet ve doğruluğu; fazilet ve âlicenaplığı ile pek çok kitaba ve kitapçığa mevzu olabilecek evsaf ve mâhiyettedir. İş böyleyken, dışarıdan kitap ve mevzu ithaline ne gerek var?.. Bu hususların hemen hemen hepsinde, şerefli mâzîmiz kemiyet ve keyfiyet itibariyle hemen hemen atbaşıydı. Günümüzde de, keyfiyet planında, her zaman kayda değer vâkıaları bulmak yine mümkündür. Elverir ki, millî ruhu yeniden inşa edecek mimar ve mütefekkirlerimiz bu mesele üzerine ciddiyetle eğilsinler.

Bin nefrin millî ruhu tahrip eden kozmopolitliğe! Bin nefrin taklitçiye ve tufeyliye!. Kendi neslinin zararına tetkiksiz ve tefekkürsüz yabancılaşmaya davet eden tufeyliye..

[1] İstiare-i temsiliye: Muhtelif maddelerin suretlerini alıp benzetme yolu ile, başka surete istiare etmekten ibarettir. Aslında istiare: Bir lâfzın delâlet ettiği hakiki manayı bırakıp münasebet ve benzeri olan diğer bir manayı vermektir.

Sızıntı, Mart 1982, Sayı 38 Tarih: . Kategori Gençliğin Problemleri M.Fethullah Gülen

Diğer Yazılar

“Aç açabildiğin kadar sineni ummanlar gibi olsun. Kalmasın alaka duymadığın ve el uzatmadığın bir mahzun gönül”

 

M.Fethullah Gülen

Bu Sesi Herkes Duysun Diyorsanız

Destek Olun, Hizmet Olsun!

PATREON üzerinden sitemize bağışta bulanabilirsiniz.

© Telif Hakkı 2023, Tüm Hakları Saklıdır  |  @hizmetten.com 

Hizmet'e Dair Ne Varsa...

Sitemizde, tercihlerinizi ve tekrar ziyaretlerinizi hatırlayarak size en uygun deneyimi sunmak ve sitemizin trafiği analiz etmek için çerezleri ve benzeri teknolojileri kullanıyoruz. Tamam'a veya sitemizde bulunan herhangi bir içeriğe tıklayarak bu ve benzer çerezlerin/teknolojilerin kullanımını kabul etmiş olursunuz. Tamam Gizlilik Bildirimi

Privacy & Cookies Policy