Sosyal Medya Arslanları | Mithat Tayyar

Yazar Egeli

Ebu Hanife’nin meşhur talebelerinden Ebu Yusuf, hocası gibi ilme ve talebe yetiştirmeye düşkün birisiymiş. Her sabah camiye gidiyor, orada talebeleriyle buluşuyor ve eski usuldeki eğitim şekliyle, önce kendisi bir dersten bahis açıp sonrasında talebeleriyle bu konu üzerinde görüş alışverişinde bulunuyorlarmış. Bir sabah yine ders anlatmaya başlayacakmış ki mescitte bulunanlardan biri söz alarak:

– ‘‘Hocam buraya her gün geliyoruz. Her gün söze, ilk siz başlıyorsunuz. Dünyada eşitlik, demokrasi diye bir şey var. Dolayasıyla, bazen siz, bazen de biz konuşmalı değil miyiz demiş.’’ İmam Yusuf, adama:

– ‘‘Peki. Bugün sen konuş o zaman. Söze sen başla…’’ demiş. Adam:

– ‘‘Efendim, ben konuşma hakkımı bir soruyla değerlendirmek istiyorum. Düşünüyorum da dünyamıza bakan yönüyle bir tane güneşimiz var. Bize ışık veriyor. Bitkilerimiz çok iyi yetişiyor ve ondan çok faydalanıyoruz. Eğer iki tane güneş olsaydı daha güzel olmaz mıydı?’’ demiş. İmam daha ağzını açmadan oradakiler adama dönerek: ‘‘Evet çok iyi olurdu.’’ demişler. Adam da istediği cevabı almış olacak ki devamını getirerek:

– ‘‘Hocam, bizim Rabbimiz bir tane ve bize bir sürü nimet veriyor. İki tane Rabbimiz olsaydı (Haşa) daha iyi olmaz mıydı?’’ deyince, İmam Yusuf adama söz verdiğine vereceğine pişman olmuş. Sonra da adama dönerek:

– ‘‘Suç sende değil, sana konuşma hakkını verende.’’ demiş.

Maalesef şu an günümüzde cahil ve yetkin olmayan kişilerin borusunu öttürdüğü binlerce platform var. Eğer yetkin ağızlar susar, bir konu hakkında uzmanı olmayanlar konuşmaya başlarsa ve diğer insanlar uzmanlardan çok bu kişileri önemsiyorsa korkun o dünyadan. Diyeceğim ki zaten böyle bir dünyada yaşıyoruz. Yani ciddi manada korkmalıyız. Sosyal Medya diye bir borumuz, bir illetimiz var. Ve geldiğimiz bu mecrada burada herkes söz sahibi. İsteyen istediği gibi konuşuyor.

Doğru, yanlış fark etmiyor. Dün izlediğim ‘Sosyal İkilem’’ adlı bir belgeselde, Twitter üzerinden yapılan bir araştırmada, yanlış bir haberin, doğru haberden tam altı kat daha hızlı yayıldığından bahsediyordu. Tehlikenin boyutunu düşünsenize. Tahribin gücü, tamirin gücünden tam altı kat daha büyük. İyi iş yapanlar, bir işe başlarken 6-1 mağlup başlıyorlar. Yani tam bir felaketin ortasındayız.

Neden mi girdim bu konuya? Şu an öyle bir çılgınlık oluştu ki: Ne büyük kaldı, ne küçük kaldı, ne de ilmine saygı duyduğumuz insanlar. Sosyal Medya Arslanları diye adlandırdığım ama karşı karşıya gelseniz gölgesinden korkan kedi yürekli tipler var. Fazla takipçileri olmaları sebebiyle her konuda asıp kesen, istediğini linç eden tipler. Kendilerine bir şey söylenince ‘İnsanlar beni linç ediyor’ diye zırlayan, ama kendileri birilerini, yüzbinlere varan takipçileriyle orantısız güç kullanarak linç edince ben sadece eleştiriyorum, ben gazeteciyim, ben eleştiririm gibi bahanelerin ardına saklanan tipler.

Hayır kardeşim eleştiremezsin her şeyi. Sosyal medyada bir yazı, bir haber mi gördün, tam anlamadan, doğruluğunu araştırmadan, sahibine teyit ettirmeden insanları linç edemezsin. Gücün bir sorumluluğu vardır.

Kuran’da ‘‘Bilmediğin şeyin peşine düşme. Çünkü kulak, göz ve gönül bunların hepsi sorguya çekilecektir.’’1 buyuruluyor. Ve yine Allah Resulü: ‘‘Kişiye her duyduğunu söylemesi günah olarak yeter.’’2 buyurmaktadır. Her attığı adımı hesap verecekmiş gibi atmayanlar, ilerde çok mahcup olacaklardır.

Bir de bu sorumsuz ortamlar, sevgi, saygı ve ahlakı bir kenara bıraktı. Halbuki bunlar olmadan yaşanmaz. İnsan ruhu kırılgandır ve bundan etkilenir. Bu gidişin önü alınmazsa veya herkes kendi adına kontrolü sağlamazsa ilerde bunun faturası çok ağır olacağa benziyor. Siyasetçi çirkinliğinde bir ortamda yaşar olduk. Siyasetçiler, önce birbirlerine hakaret ediyorlar, daha sonra yan yana geldiklerinde birbirlerine gülümseyip, sırıtıyorlar omurgasızca. Ve şimdi insanlar, karşısında görse saygı duyacağı kişilere, sosyal medyada ağzına geleni söylüyor. Hayır, bu bizim üslubumuz değil. ‘‘Büyüklerini saymayan, küçüklerine merhamet göstermeyen, Alimlerimizi tanımayan bizden değildir.’’3 hadisine zıttır bu davranışlar. Başkaları ne yaparsa yapsın, ‘‘Ben güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim.’’4 sözünü buyuran Hz. Muhammed (s.a.s.) ümmeti üslubunu hiçbir zaman bozmamalıdır.

1 İsra 17/36)

2 Müslim, Mukaddime 5.

3 Tirmizi, Birr 5.

4 Muvatta, Hüsnül Halk 8.

 

Hizmetten | Mithat Tayyar

Diğer Yazılar

“Aç açabildiğin kadar sineni ummanlar gibi olsun. Kalmasın alaka duymadığın ve el uzatmadığın bir mahzun gönül”

 

M.Fethullah Gülen

Bu Sesi Herkes Duysun Diyorsanız

Destek Olun, Hizmet Olsun!

PATREON üzerinden sitemize bağışta bulanabilirsiniz.

© Telif Hakkı 2023, Tüm Hakları Saklıdır  |  @hizmetten.com 

Hizmet'e Dair Ne Varsa...

Sitemizde, tercihlerinizi ve tekrar ziyaretlerinizi hatırlayarak size en uygun deneyimi sunmak ve sitemizin trafiği analiz etmek için çerezleri ve benzeri teknolojileri kullanıyoruz. Tamam'a veya sitemizde bulunan herhangi bir içeriğe tıklayarak bu ve benzer çerezlerin/teknolojilerin kullanımını kabul etmiş olursunuz. Tamam Gizlilik Bildirimi

Privacy & Cookies Policy